Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ağustos '07

 
Kategori
Güncel
 

Mutlaka gidilmesi gereken

Mutlaka gidilmesi gereken
 

Mutlaka Gidilmesi Gereken...

Her gidenden duyardık: "Mutlaka gitmelisiniz ; gitmeden, görmeden anlatmayla, anlatılabilecek bir yer değil” diye. Gerçekten de öyleymiş.....

Daha , uzaktan; abideyi görünce insanın tüyleri diken diken oluyor. O görkemli abide, o geçtiğimiz topraklar, atalarımızla aramızda derin bir bağ oluşturuveriyor hemen.....

Bu yılın 18 Mart’ında yeniden düzenlenen şehitlikte dolaşırken; isimleri , tarihler okuyorsunuz camdan mezar taşlarında... Yaşı 25 ten yukarı olanı göremedim; tek tek hepsini okumak olanaksız, zaten gözünüzdeki yaşlar okutmuyor net olarak...

Hele 57. alay... Bir tek sağ kalan olmamış o gün alaydan... Atatürk onlar için şunları söylüyor: (taş levhalardan okuyorum, aklımda kaldığı kadarı ile) “ üç dakika sonra öleceğini biliyor. Tek bir an tereddüt yok. Yüzlerde tevekkül; son namazlarını kılıyorlar.

Anzakların, Fransızların mezarlıklarına uzaktan bakabildik. Atatürk’ün onlar için söylediği sözler de bir levhada yerini almıştı.”uzak diyarlardan çocuklarını gönderen analar . İçiniz rahat olsun, biliniz ki onlar bizim topraklarımızda bizim çocuklarımızla birlikte huzur içindeler.” Bir taş levhada da bir Anzak askeri ile bir Türk askerinin birbirlerine sarılmış cesetlerinin burada bulunduğunu belirtiyor. Boyunlarındaki kimliklerden tespit edilmiş.

Buket Uzuner’in “Gelibolu” adlı kitabında okumuştum. Savaş sırasında askerler birbirlerine konserve, sigara atarlarmış; birbirlerini ölülerini birlikte gömerlermiş. Ateşkes bitince, yine birbirlerini öldürmek zorunda kalırlarmış. Yine bir taş levhada okudum: Bir İngiliz generali şöyle diyor “Türkler gibi savaş sırasında cengaver ama ateşkeste düşmanının yarasını saracak kadar merhametli bir ulus daha yoktur.”

Sevgili Atatürk’ümüzün kalbine gelen kurşunla, saatinin parçalandığı yer... O anı anlatırken, Atatürk “kurşun göğsüme geldiğinde, yaralandım sandım, olayı gören yarbaya “sus” işareti yaptım. Yoksa askerin morali bozulur, savaşın seyri değişirdi.” Diyor.

Olayın olduğu yerden Çanakkale boğazının doyumsuz güzelliğini izliyorsunuz...Ve hayal ediyorsunuz.Kıyılardan tepelere doğru gemilerden inip, çığlık çığlığa gelen düşman askerlerini...

Siperleri gezerken düşünüyorsunuz; Bu siperler savaş esnasında nasıl kazıldı...Hangi şehit, hangi gazi burada nasıl can verdi, kan döktü...

Yine “Gelibolu” isimli kitapta okuduğum, etkilendiğim satırlar... Etnik kökeni Türk olmayan, müslümanda olmayan bir asker yanındakilere diyor ki, “Beni bu gavurdur diye ayrı gömmeyesiniz sakın.Ben sizlerle koyun koyuna yatmak isterim.Beni de sizinkilerin yanına gömün.”

Bir de bugüne bakın. Birbirimizi bir kaşık suda boğmaya hazırız. Onlara yeterince layık olmadığımızı düşünüyor insan.....

Onbeşinde, onaltısında; zengini, fakiri, Türk’ü, Kürt’ü, Çerkezi tertemiz insanlarmış onlar.... Birbirlerini, vatanlarını sevdikleri gibi ateşkes sırasında düşmanına bile destek olmuş yüce insanlarmış onlar. Her biri bir evliya, her biri bir önder... Yaralı bir düşmanın koluna girmiş, bazen sırtlamış Türk askeri heykelleri vardı, bunları kanıtlayan...

Müze kapalıydı, yetişemedik. Önünde B. Ecevit’in 1988 de yazdığı Çanakkale’de savaşan Türk ve yabancı askerlerle ilgili şiirini okuduk. Harikaydı...

Oyuncak topla oynayacak yaşta; insanları öldüren savaş topunun karşısında kendini bulan askerlerden söz ediyor....

Evet; gitmediyseniz mutlaka gidin... Günlük yaşamda; ufak şeyleri kendimize dert edip birbirimize hor bakmaya devam ederken belki bir an için aklımıza gelir dünya tarihinde eşi olmayan bu savaş. Ve bu savaşta “Bir gül bahçesine girercesine toprağa giren “ atalarımız....

 
Toplam blog
: 307
: 1382
Kayıt tarihi
: 08.08.07
 
 

Emekli Türkçe öğretmeniyim.Şimdi Marmara Üniversitesi bünyesinde bulunan, Atatürk Eğitim Enstitüsü ..