Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Erdoğan Özgenç DOST MECLİSİ

http://blog.milliyet.com.tr/erdoganozgenc

18 Eylül '13

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Mutlu etmeyi sevmek ...

Mutlu etmeyi sevmek ...
 

Geçenlerde çok sevdiğim bir dostumla Adana’da buluştuk, geride bıraktığımız günlerde yaşadıklarımız neredeyse birbirinin aynısı…

Ortak bir noktamızı eleştirdik; Başkalarını mutlu etmek…

Yaşamım boyunca aman kimse kırılmasın alınmasın, üzülmesin diye büyük çaba sarf ettim. Her zaman yazdığım gibi kim olursa olsun sevmeye çalıştım…

Ancak özellikle emekli olduktan sonra şunu çok iyi anladım; Sevdiğim önemsediğim insanları daha fazla mutlu ederek sevileceğimi sanmışım ama hiç de böyle değilmiş…

Hayata dair dökümlerimi çıkardım, hesabımı kitabımı yaptım; meğer en fazla zarar gören ben olmuşum…

***

Düşünüyorum da; hayatımızın başladığı ilk yıllardan bu yana hep insanlardan ya da birilerinden onay almak için bir şeyleri yaparız. Yaptıklarımızla da hayatta bizi bekleyen rollere alışır yani sosyalleşiriz.

Fakat bazılarımız insanları mutlu etmeyi kendi hayatını hiçe sayarak devam eder.

Şimdi lütfen buraya dikkat ediniz, aynı hatayı ben yaptım;

“Böylece hem kendine olan saygısını hem de karşısında olan insanların saygısını kaybeder.”

***

Yapılan araştırmalarda, karşısında olan insanı mutlu etmek için uğraşan insanlar genelde sıcak ve sadakat duygusu gelişmiş insanlardır.

İnsanları yardım etmeyi ve mutlu etmeyi görev sayarlar amma velakin; bu his kontrolden çıktığında sıklıkla incinir ve kendilerini kullanılmış hissederler...

***

İnsanları mutlu etme ve memnun etme çocukluk yaşlarında özgüven eksikliği ile başlıyor.

Karşılaşılan herhangi bir asabi halde kendilerini savunmak için kibar ve uyumlu davranmaya başlıyorlar. Mutlu etme hastalığı, olumsuzluklardan kaçma yani kompülsif bir davranış bozukluğu olarak kabul ediliyor.

Memnun etme hastalığı taşıyan insanlar, doğal olarak karşılarında ki insandan da aynı hareketleri bekliyorlar. Bu durumda sıklıkla hayal kırıklığı ve arkadaşlıkların bitmesi gerçekleşir.

Psikologlar, erken yaşlarda ebeveynlerin çocuklara bunu yap şunu şöyle yap derken kişiliğin gelişimini sağlarlar.

Fakat bazen çocuklar aileden daha fazla onay almak için bu davranış şeklini geliştirebiliyor.

Başkalarını memnun ve mutlu etmenin daha fazla onay almayı hatta gözlerinde değerli olmayı sağlayacağına inanırlar. Bu nedenle bu takıntı yüzünden kendi fikirlerini anlatmak ve kendilerini öne çıkarmakla insanları kızdırma riskini taşımak istemezler…

Bu konuda takıntısı olan kadınlar rahatlıkla yönetilirler; önce anne ve babaları daha sonra eşleri tarafından yönlendirilirler.

Şu tespit yaptığımız yanlışın ana kaynağıdır; “Genelde memnun etme konusunda abartıya kaçanlar, korku ve güvensizlikle hareket ederler.”

Kendine güvenini yitiren kendini yalnız ve çaresiz hissedenler; hayatları boyunca ciddi sorumluluklardan kaçar suya sabuna dokunmadan hiçbir şeye karışmadan yaşamayı yeğlerler; ot gibi tabiri caizse…

Sorumsuz bir hayat sönük bir hayat, boşa giden koca bir ömür demektir…

***

Dünya senin etrafında dönüyor, “sen varsan her şey var” senin olmadığın ne zaman ne yer ne sağlık ne mutluluk ne başarı “senin” değildir…

Mutluluk herkes kadar bizim de hakkımızdır, hiç kimse mutsuz olmak için yaşamaz, yaşamamalıdır…

Önce kendimizi seveceğiz sonra tüm insanları ve her şeyi ama bir yere kadar;

“kendimize zarar vermediği sürece…”

Sağlıklı huzurlu ve mutlu günler olsun efendim…

 

Erdoğan ÖZGENÇ 

 
Toplam blog
: 846
: 425
Kayıt tarihi
: 26.06.12
 
 

Emekli banka müdürüyüm ama kart vizitimde "insan" yazıyor. Adana'da ikamet ediyorum. Herk..