Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Temmuz '07

 
Kategori
Dostluk
 

Mutlu insanlar vardı

Mutlu insanlar vardı
 

Dün gecenin fotoğraflarını şimdi bilgisayara yükledim. Hangilerini kullanabilirim diye bakıyorum…

En son ne zaman doğum gününe gittiniz?
Ya da soruyu değiştireyim.
En son ne zaman, aynı gün doğan iki kardeşin doğum gününe gittiniz?

Şu medya işlerine biraz bulaştım da, doğum günlerine çağırılır oldum. Yerel gazetelerden bir tanesinin köşe başını tutmuş olmasam, arayan soran olmayacak!

İki doğum gününün, çakışması kardeşler için ne kadar hayırlıysa davetliler için o kadar sakat. Hediye bağlamında söylüyorum.

Cumartesi sabahtan öğleden sonraya kadar. İstanbul’daydık.
İstiklal caddesine ne zamandır gitmiyorum.
Çok güzel de, çok kalabalık be arkadaş. İçim dışıma çıktı. Yetmiş iki buçuk millet yollara dökülmüş.
Sürtüne sürtüne geziyorsun...

Akşamüzeri beş gibi eve geldik. Başım tuttu vurdum kafayı yattım.
Dokuz buçukta uyandım.
Uyanınca aklıma geldi bu akşam Cengiz’in doğum günü var Küpeşte’de.
Gitmezsem olmaz.
Gitmeye karar verdim ama hediye problemi var.
Gece vakti ne bulacağım da götüreceğim. Oturma odasında yarısına kadar okuduğum Michael Todd’un “çuval” isimli kitabı var. Soktum kitabı bir torbanın içine, hediye yaptım. (Ne yapayım)

Küpeşte çok kalabalık. Sağ olsunlar bize de rezervasyon yapmışlar. Geçtik oturduk. Saat onu buçuk insanlar yeni yeni geliyor. Bizim masa kalabalık. Allah için güzel yer ayırmışlar. Şarkıcıyı tam cepheden görüyor.

İstiklal Caddesi'nden yakasız şile bezinden bir gömlek almıştım kendime, çakıyor.
Can Ağabey yanımda Kulağıma eğiliyor; “Nerden aldın bu zampara işi gömleği?” Beğendi demek. Adamlar tekstilci. Onlar beğenirse herkes beğenir.

Çaktırmadan arkaya doğru kasılıyorum.
Doğum günü çocuğu Cengiz.
Her gelen jan janlı paketlerde hediyesini veriyor.
Ben de yarısına kadar okunmuş kitabı vermek için fırsat kolluyorum.
Sorarsa “yeni aldım” falan diyeceğim.

Esra Teyzem de bizim masada, bir ara celalleniyor. Masada ne varsa üzerimize..
Doğum günü pastası geliyor ve ben dumura uğruyorum. Pastanın üstünde iki resim var. Üzerinde “ Nice yıllara Caner, Cengiz kardeşler yazıyor”

Cengiz’in doğum günü diye geldik. Caner’ ağabeyin de doğum günü çıktı. Nasıl da denk gelmiş.
Hediye bir tane.
Yandık…

Bunlar üç kardeş, Can Ağabey'e üzüldüm. Koskoca pasta, ben olsam Can ağabeyin resmini de bir köşeye sıkıştırırdım.
Varsın onun doğum günü olmasın ne olacak…?
Hatta onun resmini daha büyük koyardım. Üzerine de “Caner , Cengiz ve Can” yazardım.

Tüm akrabaların resimlerini pastanın üzerine koymak da olası tabii. (Pasta o kadar büyük)

Ne kadar çok sevenleri var. Küpeştenin yarısı onlar için gelmiş.
Ben böyle bir doğum günü yapsam dört beş kişiyi zor bir araya getirirdim herhalde! Onlardan iğne almadan yiyip içmek için gelirlerdi.

“ Çuvalı” kime vereceğimi şaşırdım. Caner’e versem bir türlü, Cengiz’e versem bir türlü.

Can ağabeye vermekte var ama onun doğum günü değil. Müsait bir zamanda Caner ağabeye verdim kitabı.

Geceye damgasını vuran Cümleyi Bilal Ağabey söyledi. “Bu sene başkasının kitabını verdin, inşallah seneye kendi kitabı verirsin.”

“ Kısmet” diye geçirdim içimden “ Kısmet”

Dün gece Mutlu insanlar vardı masalarda. Onları bir araya getirenlerin gönlüne sağlık diyeyim ve ekleyeyim. Yeni yaşınız şimdiye kadar yaşadıklarınızın en güzeli olsun..

Not: Seneye yanar dönerli hediyeler alabilmek için şimdiden para biriktirmeye başladım…

 
Toplam blog
: 1280
: 1114
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Deniz tutkunu.Amatör kıyı balıkçısı. Aynı Şarkı ve Ilık Havada Hoşça Kal adlı kitapların yazarı ..