Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Temmuz '08

 
Kategori
İlişkiler
 

Mutlu olacaksan arkanı dön ve git...

Mutlu olacaksan arkanı dön ve git...
 

http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2008/02/azrail.jpg


Çok düşünmüştü adam; hata mı yaptım diye bir tutarsızlık vardı ortada, sevmek ile yanlış anlaşılmak arasında. Kocaman bir yürekte yaşatılan o saf sevgi yerine, hep yanlış anlaşılmalar göz önünde oluyordu. Ama artık gerçek birşey vardı, fırtınalar çoktan kopmuş geride kalan sadece viran haldeki kalıntılardı. Belki kadının istediğide buydu bir fırtına estirip kaybolmak. Belki de aşktan feragat etmek ti bu, yada korkularını yenmek için uzaklaşmanın bir yoluydu. Adam ise hep kırgın dı çünkü yanlış anlaşılmalardan doğan gerçekler onu haksız kılıyordu hep. Bunca yorgunluğa rağmen çok mücadele etmişti ama artık kırılmalar çok ağır gelmişti. Kadın ise her seferinde buna devam etmekte ısrarcıycı. Nedeni o kadar karman karışık ki adam bunlara alışık değildi ve ordan oraya sürüklenip gidiyordu.

Bir gün bir fırtına eski, rüzgarda kalkan rakı kadehlerinden çok farklıydı bu. Eserken yok edip gidiyordu sanki ardına kalıntı bırakmamacasına. Pişman olmadığı belliydi zaten esmesinden. Geri dönülmesi olmayan bir yola pusulasız adım atmıştı. Eski taş plaklarda çalan şarkılar gibi değirmenin dönen taşını andırdı bu ilişki. Kopmaların veya mücadelenin hep bir anlamı varken şimdi değişen neydi acaba, aşırı kırılmalar mı yoksa özlemler mi! Düşünülmesi gereken konu burada aslında. Şimdi yağan yağmurlarka konuşuyordu adam, rüzgara küsmüştü çünkü. Paramparçalık vardı ortada ve tek dostu yağmurdu artık çünkü yağan her yağmur aşkının birer damlasını simgeliyordu. Şimdilerde ise bir uzak durmalar vardı ve belkide kadın bundan memnundu. En azından hayatındaki fırtınalar durulmuştu.

Zaman geldiğinde hangisi pişmanlık duyacaktı bu meçhuldu ve grur denen bu illete hangisi karşı koyacaktı. Adam kendi halindeydi delice de olsa aşkı için hep susuyordu, yöneten durumundaki kadın ise yine bir sebepten okumuşluğun verdiği ustalıkla kelimeleri ustalıkla kullanıp adama haddini bildiriyordu. Aşka zaman zaman yenik düşsede belkide sadece bir yanılgıydı onca, sevmek sandığı bu duygu. Hayal dünyasında yaşamanın erdemiydi bu belkide. Korkulan tek nokta bunu yaşamaktı ve çevreye verilecek bir hesap özverisi. Aşk bu değil di, bu aşk değildi olamazdı zaten kadın için. Çünkü ortada bir yanlış vardı kadın açısından, ikiside evli idi ve bunu yaşamak aşk olamazdı sadece adamın bir kaçamağı. Kadının kaçtığı nokta bu idi işte...Adam yargılanıyordu hep seveemzdi, aşık olamazdı, dokunamaz, bakaamzdı. Oysaki defalarca kere bunu dile getirmişti onun küçük dünyasında bir aşk vardı zaten. Çok uzakta olsa bunu yaşatmıştı içinde. Şimdi ruhunu yalnız kıldı adam, soyutladı herkesten inandığı kadının sırt çevirdiğini görünce sol gözünden akan o yaşın hesabını soracaktı iç dünyasında.

Adam arkasını döndü ve aşkından feraget etti sırf kadın mutlu olsun diye ve ardına bakmadan çekip gitti. Kadına vereceği en güzel cevap buydu çünkü. Bildiği birşey vardı ki kadının buna çok üzüleceği ve çırpınan kanat seslerini duyacağı. Ozaman çok uzaklarda bir esinti olacaktı onun için. Kadın o kadar hassas ve mağrurdu ki, adam bunu bilidği halde yine de sustu ve gitti. Ama gitme zamanı gelmişti, kadını mutlu etme baabında bunu yapmalıydı. İç hesaplaşmalar içinde kalmak istemiyordu artık. Kadın pişmanlık duyacaktı bundan artık bu aleniydi, her güzel günün ardında yanan gece lambası gibi kadında bunu yapıyordu zaten.

Kahvenin yanında ne zaman likör içse onu hatırlayacaktı...

 
Toplam blog
: 105
: 880
Kayıt tarihi
: 18.06.07
 
 

Delice biri, aşka inanan zaman zaman hayatı tiye alan deniz tutkunu işte kısaca...