Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Eylül '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Mutlu olmak için;

Mutlu olmak için;
 

Sahip olduğun şeylere bakıp mutlu olun


Mutsuzluk çağımızın en aman vermez hastalığı. Bir salgın gibi herkesi içine almış, kimilerinin yüreğini sıkıştırıyor, kimisinin kafasını karıştırıyor, nedeni sonucu belirtisi yok ama nasıl yakalandığını da kimse bilmeden herkes bu illetin elinde oyuncak olmuş.

Sokaklarda yürüyen insanların yüzlerine bakın, çoğunun yüzü asık, çoğunun iki kaşının ortasında çizgiler belirmiş. Bir şey diyecek olsanız parlayacak gibi bakıyorlar birbirlerine. Bu yüzden zaten gittikçe artan kavgalar, ipe sapa gelmez sebepler yüzünden işlenen cinayetler.

Kime baksanız veya kime sorsanız mutsuz ve karamsar. Bir mega kentte yaşamak dersek bunun sebebi, bu kentin pahalılığı, bitmeyen sorunları, çözülemeyen trafiği, zamansızlığı bir yere zamanında yetişememe sorunu, işsizlik, evet bunaltıyor insanı. Kent hayatının kent insanının bitmek tükenmek bilmeyen tüketim tutkusu, değişen yaşam tarzları ve değişen beklentileri mutsuz olmaya itiyor insanı.

Ama gün bitip evine gidince en azından gözlerini kapatıp dinlenirken sahip olduğu şeyleri düşünüp biraz mutlu olmayı düşünemez mi insan?

Sadece büyük kentlerde yaşayanlar mı? Hayır, her nerede yaşıyorsa köyde kentte ovada kalabalık içinde veya yalnız, hiç değişmiyor. Sorsanız; “niçin bu kadar karamsarsın?” diye diyecek bir cevabı da yok. Gerçekten yokluklar içinde, yaşantısından dram eksik olmayan insanları anlarım.

Bakıyorsunuz maddi durumu iyi, işi evi barkı var, çocuklarından bir sorunu da yok. Özgür, her istediğini yapıyor, her istediğini alıyor, ama mutsuz. Her şeyden yakınıyor, arkadaşlarını kırıyor en önemlisi bağışlamıyor. Bağışlayıp içini hafifletmiyor. Mutlu olamamak adına söyleyebileceği bir sürü küçük küçük detaylar var ve tatminsizlik.

Aslında en büyük sorun tatminsizlik. Elindeki ile mutlu olmayı beceremiyor. Hep bir başkasının elindekini istiyor, kendi elinde olmayanı arzu ediyor ama alınca da mutlu olamıyor yine. Üstelik onu ne mutlu edeceğini kendi de bilemiyor. Acaba günümüzde mükemmellik isteği mi mutsuz olmayı tetikliyor?

Bir doyumsuzluk içinde insanlar. Belki görsel medyanın burnumuza dayattığı lüks içinde yaşayan insanların yaşama biçimi, onlar gibi olamama sıkıntısı, belki reklamların evimize kadar soktuğu lüks ihtiyaç malzemelerine sahip olma isteği, sürekli değişen moda tasarımları, değişen ruh halleri. Bütün bunlar birer mutsuz olma sebebi. Ne acı.

Ve aşk halleri. Karşı cinsle nasıl anlaşabileceğini bilememe sıkıntısı. Bir özgürlüğünü kaptırmama telaşı, dik başlılık, boyun eğmeme dürtüsü, şişen egolar mutlu olmayı engelliyor işte. Halbuki bırak kendini, aşık olduysan bırak ve yaşa sonuna kadar. Verebildiği kadar al, verebildiğin kadar alsın. Küçük şeylerle mutlu olmayı dene. O zaman huzur da kendiliğinden gelecektir. Hayat daha bir çekilir olacaktır. Bir yudum sevgi değil mi hep aradığımız.

Daha çok şeye sahip olmak değil, daha çok hayatı paylaşmak, iç sesiyle barışık olmak, mutluluğu başka şeylerde başka kişilerde aramak değil de kendi içselliğinde hissetmek mutlu olmak için gerekli diye düşünüyorum. Nelere sahip olamadığımız değil de nelerin sahibi olduğumuz önemli. Eğer bunu içinde hissetmeyen kişi ne yaparsa yapsın hiç bir şey ve hiç kimse onu mutlu edemeyecektir zaten.

Gülümseme dünyayı dolaşan bulaşıcı bir sihir demişti bir bilgin. Ortaya saçtığın bir gülümseme gelir seni bulur mutlaka. Mutluluk da dalga dalga büyüyen ve yanındakine bulaşan bir büyü. Paylaştıkça bu dalgalar elbet bir gün daha da büyüyerek bize geri dönecektir.

 

Şükran Demirtaş

 
Toplam blog
: 249
: 3042
Kayıt tarihi
: 19.03.11
 
 

Doğup büyüdüğüm şehirde, İstanbul'da yaşıyorum. Emekliyim. Gezmeyi, görmeyi, keşfetmeyi sevdiğim ..