Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Aralık '16

 
Kategori
Kitap
 

Mutlu olmayı seçiyorum…

Mutlu olmayı seçiyorum…
 

Kurtulmak…

Kendi iç sesimden kurtulmak mı istediğim, etrafımda hoşuma gitmeyen sözcüklerden mi bilemiyorum.

Tabular, eleştiriler, bence diye başlayan, senin için en doğrusu bu diye devam eden, hadi kızım hadi, aklını başına topla diyerek kurulan cümleler bu aralar en sık duyduklarım.

Kararsızlıktan kurtulmak değil. Ne yapacağını bilememekten kurtulmak istiyorum. Yıllarım hızla yaşımı arttırıyor. Standartların üzerinde dikkat çekici bir kadın olduğum gerçek. Bu şımarıklıktan değil aslında, aynada gördüğümle yüzleşmek diyelim. Mütevazı olmama gerek yok.

Değiştim. Çok değiştim hem de. Eskiden duygusal gelen, kimin yaşadığına önem vermeden, kısaca bana ait olmayan özel anlarda bile ağlar, heyecanlanır, mutlu olurdum. Kına geceleri, mezuniyetler, dramatik filmler, hepsinden etkilenirdim. Reklamlara bile ağlardım bazen.

Söylenen iyi ya da kötü her cümleyi kafamdaki ilginç önemseme süzgecinden geçirip, sürekli önemsenecekler kısmında biriktirir, takar, kendimi çözemediğim şeyler için mutsuz ederdim. Artık hepsi bitti.

Kalbim dondu. Hiç bir şeyin anlam ifade etmediği bir süreçteyim. Olsa da olur, olmasa da olur koltuğuna oturdum, önüme gelecekleri izlemeyi bekliyorum.

Zorunlu olduğum her şeyi çözmek için bir çabam var. Eskisi gibi yaşamında etkili olmak zorunda olmadıklarım için hiçbir şey yapmıyorum. Bir de onlar için enerjimi tüketemeyeceğim artık.

Parmağımı oynatmak istemiyorum desem yeri var.

Bu hayata başlamayı ben tercih etmedim. Bugüne kadar yaşadıklarımın yanlış tercihlerimden olduğunu anlamaksa epey zamanımı aldı. Olgunlaşırken, özümü tükettim. Yeniden kendimi bulma çabası içindeyim.12814412_791028861032277_5805397100058378011_n

Eski Türk filmlerindeki hikâyeler gibi, plaj da tanışan bir kadın ile adamın çocuğuyum.

Tanışmak konusu da nereden çıktı derseniz, plajda tanıştıktan bir hafta sonra bu çift birlikte eğlenmek istemişler. O zamanın kulüplerinden birinde eğlenirken, annem, eve dönüş için saatin geç olduğunu fark etmiş. Babamın “Korkacak bir şey yok eve dönmek zorunda değilsin, ben de kal yarın gider, bir arkadaşımda kaldım dersin” cümlesiyle ikna olan annem, bu cümleye inanmak istediği için babamla evlenmeye mecbur edilmiş.

Annemin ailesi, ertesi gün bir arkadaşta kalma fikrini kabul etmeyip üzerine gidince doğru ortaya çıkmış ve sonu da mahkûmiyet gibi bir evlilik olmuş. O evlilikten de ben ve kardeşlerim.

Duygu ismi, birçok tanımı içinde barındırdığından, İsmail Hakkı dedem tarafından bana uygun görülmüş.

Güzel bir bebek olduğumu anlatır annem her zaman. “İnsanın güzel olanı değil, kaderi güzel olanı mutlu yaşar” derdi anneannem. Doğruymuş.

Ben Duygu. Bu hayat benim tercihim değildi…

On yaşımdan itibaren babamın üstlenmesi gereken ama hiç de üstüne alınmadığı sorumluluklarını, annemle göğüsleyip, kendime ait olmayan, sadece kardeşim olan çocuklarımı geçindirmek zorunda olmayı da tercih etmedim.

Bugüne kadar kendime olan sorumluluğum hariç, hala başarıyla tüm sorumluklarımı yerine getirebildiğimi söyleyebilirim.

Üstelik kardeşlerimin üzerine, kendi çocuğumun da sorumluluğu eklenince mücadelemin devam etmekte olduğunu kabullendim.

Şeklini aldığı kabın içinde salınan cıva gibi, kabın sallantısına göre yön belirleyip, görevimi tamamlıyorum. Tükenesiye kadar yola devam.

Hangi hikâyem den başlamalıyım bilemiyorum.

Açlık, korku, sefalet, ümitsizlik ve derin yalnızlıklarla başlayan çocukluk yıllarımdan mı başlasam? Güven yaraları, can kırıkları, kırılan incecik özgürlük kanatlarımın oyuk kalan boşluğundan mı anlatmalı tüm hikayeyi?

Yaşadığımı anlamaya başlamadan, sorumluluklarla ince kemikli omuzlarım şekil değiştirdi. On yaşından beri çalışmak zorunda hissetmek, yorulmadığına kendini inandırmak, yaşananlardan olgunlaşmak denilen büyüme şeklini benim gibi yaşayan birçok insan vardır bu dünyada. Herkesin hayatı roman olabilecek kadar çarpıcı.

Hayatımın nasıl çalındığını mı anlatsam? Her defasında güvenip tüm duygu akışımı serbest bıraktığım insani ilişkilerim yüzünden, düştüğüm saçma sapan halleri mi?

12749784_905146499599339_565417588_nMutlu başlamadım ama belki sonunu mutlu bağlarız hayatın. İyi bildiğim bir şey varsa ben bu gidişata dur dedim artık. Mutlu anılar biriktirmek istiyorum.

Duygu olarak gözümü açtığımdan beri yaşadığım her an için bir hikâye yazacak doluluktayım. Okudukça kanınızı donduracak hikâyeler biriktirdim hayatımda.

Bunlardan biri tüm hayatımın dönüm noktası oldu diyebilirim aslında. Bu sebeple ilk önce onu paylaşmak istiyorum. Duygu’nun duygusuzların arasında geçen hikâyesi…

Serinin ilk kitabı”İlginç adamlar ve kadınları” adı ile okuyucusuyla buluşan “İlginç” Serisinin ikinci kitabı için de hazırız. “İlginç kadınların adamları” kitabım çok yakında kıymetli avuçlarınızda, şahane gözlerinizin önünde olacak. Serinin ilk kitabındaki “Beni Seveceksin” adlı hikayenin sonunu merak edenler için sürprizlerim var. Duygu’ya ne oldu? Aslında Duygu tam anlamıyla neler yaşamıştı? Bize neyi ne kadar anlatmıştı? Gerçek neydi? Bebek doğdu mu? Vural’a ne oldu?  Duygu’ yu merak edenler hazır mısınız?

 
Toplam blog
: 158
: 253
Kayıt tarihi
: 22.08.15
 
 

Karşı kıyıdan kendi topraklarına geri dönmüş bir ailenin İstanbul'daki bolca edebiyat kokan evinde ..