Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mart '20

     
    Kategori
    Alışveriş - Moda
     

    Mutluluğun bedenimle bir ilgisi olmalı

    Odanın içerisindeki dumandan değil nefes almak, birbirini görmek bile son derece güç. İçlerinden yalnızca üçünü tanıdığım on iki İnsan ile birlikte, camları battaniye ile kapatılmış, beş metrekare bir odada vakit geçiriyorum. Saat öğlen beş de kahvaltı olarak üç dilim pizza yemişim, onun öncesinde içtiğim sigaraların miktarını saymadım bile. İnsanlarla dışarıda buluşmayı reddediyorum, iletişim kurduğum herkesi içerisinde vakit geçirdiğim tecrit odasına davet ediyorum neden davet ettiğimi bile bilmeden. Odanın içerisindeki oksijen miktarı azaldıkça, can çekişen bedenlerimizin haykırışlarını kafalarımızın yükselmesi olarak nitelendiriyoruz. Derken, biraz daha vakit geçiyor ve iki yabancı, bize ait olan ama hiç tanımadığımız bedenlerimizi birleştirmek için arka odaya geçiyoruz. Karantinada geçen başka bir gün, insan bunu neden yapar kendisine? 
     
    Beden ve Ruh dengesi üzerine çalışmaya başlamadan çok önceleri, içimdeki geniş boşluk ile birlikte bir kapıdan başka bir kapıya dolaşma halindeydim. Mutluluğu maddelerde, başka insanların bedenlerinde ya da hayatlarında, arkadaş ortamlarında vs. aradım durdum uzun zaman boyunca. Tüm bunları yaparken bedenimi ve ona karşı bir sorumluluğum olduğunu unutmuştum adeta. Ne yediğimi, ne içtiğimi ne soluduğumu ve en önemlisi nasıl ortamlarda bulunduğumu sorgulamadan, hayat beni nereye sürüklerse öyle yaşıyordum. 
     
    Bu hayat tarzı öncelikli olarak cildime yansıdı tabii ki, çünkü cildimizin vücudumuzdaki görevi, dış Dünya ile aramıza bir sınır koymaktır. Eğer biz bu sınırı ayarlayamaz ve amiyane tabir ile sınırsız bir şekilde yaşar, kendimizi dışarıya karşı korumaz ve dışarıdan gelen her uyarana, teklife ve muameleye açık hale gelirsek, cildimiz bizi uyarmak için sinyaller yollar. Bu sinyaller de cilt hastalıkları şeklinde olur elbette. 
     
    İlk gençlik yıllarımda, Sedef, Vitiligo, Egzama, Zona v.s. bir çok cilt hastalığı geçiren birisi olarak bu konuların adeta uzmanı oldum. Tabii o zamanlar bu hastalıklar ve zihinsel durumumun bağlantısını bilmiyordum. Hastalıkları tedavi etmek için dolaştığım Doktorların bir tanesi Prof. Dr. Barış Dervent’in bir cümlesi, bu zihinsel durum ve hastalıklar arasında ki bağlantıyı anlamam için bir kapı araladı, Barış hoca, Vitiligo hastalığımı tedavi ederken şöyle bir cümle kurdu “Bir şeyi ya yap ya da yapma, eğer yapmak istemediğin bir şeyi istemeyerek yapmaya devam etmeye çalışırsan bu sende stres yaratır ve hastalanmana sebep olur” 
     
    Bu cümle, hastalıklar ve zihinsel durumumuz arasında bir bağlantı olduğu düşüncesini irdelemeye başlamama sebep olmuştu. 
     
    Tabii ki insanoğlu doğası gereği öyle derslerini hemencecik alamıyor her zaman, kafaya ekilen bir düşünce tohumu zaman içinde büyüyor, filizleniyor, olgunlaşıyor ve bir fikir e dönüşüyor. Ben de Barış hoca ile konuşmamdan sonra geçen uzun bir zaman boyunca bu dönüşümü deneyimledim, öfke nöbetleri, sinir krizleri, hastalıklar, bağımlılıklar uzun süre eşlik etti yolculuğuma. Temel değişim ise, üniversiteye girmem ve okulda aldığım eğitim ile birlikte Hareket ve Dans ile tanışmam ile başladı. 
    Performans sanatları okumamdan mütevellit, çağdaş dans, yoga, pilates, bale gibi alanları deneyimlemeye ve bununla birlikte bedenimi yakından tanımaya başladım.  
     
    Hareket ile ruhumu iyileştirmeye başlar başlamaz ilk tepki sigara içme alışkanlığıma bir son vermek oldu. Bu süreç öyle işledi ki bedenim her sigara içmeye çalışmamda tepki vermeye başladı ve sigaranın tadı inanılmaz kötü geldi. Belki de her zaman bu böyle idi ama bedensel çalışmalar yapmak bana bedenimi daha iyi dinleme ve onun sinyallerinin farkına varma özelliği kazandırdı. 
     
    Zaman içerisinde daha dingin bir ruha kavuştum ve bu durumla ilintili olarak, sakin, öfkesiz, neşeli, olaylar karşısında tarafsız kalabilen bir insan olmaya başladım. 
     
    Bedenimi dikkatli dinlemek bana, bedenim ile ne yaptığımın, nerede bulunduğumun, ne yediğimin ne içtiğimin ne soluduğumun çok önemli hatta hayati öneme sahip olduğunu anlama konusunda yardımcı oldu. 
     
    Dingin bir ruhsal durum ve sağlıklı bir beden birleştiğinde, mutlu bir insan var oluşunu ortaya çıkarıyor. Geçirdiğim dönüşüm den yola çıkarak, mutluluğun beden ile olan ilgisi ve bedenimizi dinleyerek nasıl iyileşebileceğimiz konusunda yaşadığım ve gözlemlediğim deneyimlerimleri paylaşarak, bu konuda harekete geçmenize yardımcı olmak istiyorum. 
     
    Çünkü, anladım ki hayatta her şey bütünlük ve uyum halinde olduğunda güzel, tüm organlar doğru çalıştığında sağlıklı olan bir beden gibi. Bu dünyanın çalışmasında payı olan bireyler olarak birbirimizi ne kadar iyileştirirsek o kadar sağlıklı bir dünyada hep birlikte yaşayacağız. 
     
     
    Toplam blog
    : 1
    : 31
    Kayıt tarihi
    : 23.03.20
     
     

    1990 yılında, İstanbul'da doğdum. Lise eğitimim boyunca , tiyatro eğitimleri aldım ve sahneye oyu..