Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Gülüm Çamlısoy

http://blog.milliyet.com.tr/

27 Mayıs '15

 
Kategori
Deneme
 

Mutluluğun gölgesi bile yeter

Mutluluğun gölgesi bile yeter
 

Günlerin eşlik ettiği envai çeşit güzellik ile donatılmış nadide bir çiçeğin var oluş amacındaki o gizem.

Kuralsız bir dünyanın korunaklı nice evresinde evrim geçiren bir ruhun son dansı kadar mubah yadırgansa da esefle.

Ziyan olmuş bir ömrün tutturduğu o minval farkındalığı farklılık getiren ana ve güne.

Ana rahmindeki kıvrımları bedenin ve doğmamış bir ruhun ilk çığlığı çıldırmazdan önce tüm o karşıt güçlere ayakta durmaya aday her ne kadar yapaylık ve zulüm ruhun makyajı olsa da karayı ak yapma telaşı içinde akı karalarken.

Çalan şarkı ahenkle yol vermiş düşlere katrelerce istiflenen onca acıyı yığarken ve zincirinden boşanmış bir güruh sürüklerken oluk oluk izafi düşüngeci fazlasıyla acımasız ve sorgulayıcı.

Yaratan ve yargılama hakkına haiz tek güç en azından mükellef tutulduğumuz ne varsa vicdana odaklı ve hesap verme zorunluluğumuzu elimizde bulundurduğumuz.

Anlatımı biçimlendiren ne çok kelime var imgelerle sarmalanmış ve ne çok duygu yaşarken bizlere eşlik eden yeri geldi mi güzelliğe güzellik katan ve yeri geldi mi çirkin ve yobaz bir yadsımazlıkla eşlik eden zulmün yandaşlarına…

Alışılmışlıkların, sıradanlıkların dışına çıkmayan kim varsa değişimi ve arayışı ilke edinmiş.

Aşkın doğasındaki o sıra dışı acı yeri geldi mi yerini mutluluğa bırakan belli ki bir türevi yaşanmışlığın ya da yaşama ihtimalini her daim göz önünde bulundurmamız gereken.

Düzenin, düzeneğin ve insanlığın imgesini kirleten cehennem yoldaşları.

Cennetten kovulası nice mahremiyet ve masumiyet kirlenmeye ve kirletmeye aday hatta çoktan evrim geçirmiş ki her daim kirletilmeye müsait iken insan nefsi. En azından kirletmeden beyazı yine de çamurun doğasında var çoğalmak ve yozlaştırmak.

İronik yanılsamalar gerçeği çarpıtırken ve yoldan çıkartırken doğruyu her ne kadar iki nokta arasındaki en kısa yol iken o doğru sayısız yanlışla hiçliğe sürdürürken yolculuğunu.

Hayat bir kafes değil oysaki. Olsa olsa bir süreç ve bir devinim gelişmeye meyletmiş ve arayışı sonsuz ve sınırsız. Hangi sığ düşüncenin ya da hangi karartının gücü yetebilir ki güneşi söndürmeye… Sadece bir bulut en kötü ihtimalle bir kasırga tahribat gücü yüksek ama her başlangıç mademki bir öncekine kıyasla daha da güç katıyorsa o izafi varlığa varsın eşlik etsin sadece süründüren ama öldürmeyen… Ne de olsa muhalefet ya da önyargılar düşünselliği öteleyen dümdüz bir kurgudan ibaret.

Utanılası bir edim hatta sıra dışı bir sanı belki de hiçe odaklı olanı yok etmeye programlı. Yine de tanık olmak ya da olmamak gibi tuhaf bir seçim şansımız bile yok.

Sancının frekansı bile tutarsız insan gibi.

Sevmekse aslolan sözde mi gizli bu ruhani edim yoksa yürekte mi sadece gönlümüzle vakıf olduğumuz ve her nasılsa çarpıtılsa da çarpık zihniyetlerin güdümünde.

Hele ki sığlığa düşmüşsen bir kere ve hele ki delinin biri kuyuya bir taş atmışsa… Bu noktada bile iyimser olmak adına ne çok ihtimal var: Nehre düşmüş bir taşmışçasına anlaşılamasa da etkisi en azından tasavvur etmek yankısını kulaklarımızla duyamasak da… Durgun suyu savuran o taş ve peyda olmuş iken bir halka ve derken kaplarken suyun yüzeyini.

Durgun bir göl nasıl alabora olduysa minvalimiz hep bu yönde değil mi? Öze vakıf olmak sığamaz iken kalıplara ve taşmak bir kez daha kabından, oluk oluk akmak, çoğalmak ve çoğaltmak kavuşulası o engin güç nail olmamızın an meselesi olduğu. Acılar peyda oldukça yerini alacak mutluluğun gölgesi bile yeter düşmüşsen bir kez üstümüze belki de aynadaki o eşsiz görüntü sadece bize dair ve sadece bizden ibaret. Ne gördüğümüz değil neyi görmek istediğimiz ya da nasıl göründüğümüz değil kim neyi görmek istiyorsa…

 
Toplam blog
: 216
: 117
Kayıt tarihi
: 22.08.13
 
 

Yazmaya gönülden sevdalı, kendini her daim geliştirmeye çalışan, öğrenci ruhlu biriyim. Mesleğim ..