Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Mayıs '09

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Mutluluğun resmini çizen kızlar

Mutluluğun resmini çizen kızlar
 

Parmaklarımı tuşların üzerinde tembelce gezdirirken “acaba hangi harfle güne başlarsam günüm iyi gider” sorusu aklımı kurcalayıp duruyor. Biz kız milletinin böyle batıl inançlarla haşır neşir olmamızın bilimsel bir açıklaması var mıdır bilemiyorum ancak şahsım adına konuşacak olursam, seviyorum işte bir şeylerden ümit kapmayı. Zaten hep bir şeylerden, birilerinden ümit kaparak kendi mutsuzluğumuzun tablosunu çizmiyor muyuz Abidin? Konuyu trajik-romantik boyutlara saptırmadan asıl amacıma dönerek televizyon programı formatımızla olan asıl trajikomik maceralarımızdan birkaç bukle sunmak istiyorum. Hazır dün gaza geldim, medya’da var olmanın şartlarını sıraladım, bugün serinin devamını getireyim bari.

Bu arada güne “P” ile başladığıma göre bugün pırasa yiyip, pepsi –cola içip, Pakize diye biriyle tanışıp, popüler kültür hakkında yorum mu yapacağım? Yok canım tuş şansı diye bir şey olamaz saçmaladım yine!

Neyse okuyucu, bilirsiniz ki bendeniz bir şekilde insanlar tarafından sevilen, takip edilen, özenilen ve örnek alınan bir zat olmayı dileyip duruyorum. Bendeki bu merak nerden geliyor bilmiyorum ama günün birinde başarılı olmak istediğim kesin. Sahne sanatları konusunda görülebilecek en yeteneksiz insan örneği olmama rağmen, sahne ışıkları beni çağırıyor. Madem bu Dünya’ya geldim, ve madem ben de herkes gibi günün birinde öleceğim, kazık çakıp ilelebet sefa yapamayacağıma göre, bari bir izim kalsın istiyorum. Geldim gidiyorum demek inanın bana göre değil…

Bu konuda yalnız olmadığımı biliyorum, bana örnek olan çok insan var tabiî ki de , ve çevremde de en azından benim kadar bir şeyler yapmaya meraklı iki adet insan yavrusu mevcut. Kızlar çetesini oluşturduk, bir yola çıktık ama yolun sonunu görüp mutlu olacak mıyız bilemesem de, yolumuza çıkan engelleri bir bonus olarak görüp atlatmaya kararlıyız.

Bebeğe yolu düşmeyen bizlerin bu program fikri Bebek’te otururken aklımıza gelmesi ilahi bir mesaj mıdır bilemiyorum ama herkes kahvesini yudumlayıp sohbet ederken, biz kendimizden geçerek programın alt yapısını hazırladık. Hatta bir ara kendimizi o kadar kaptırmıştık ki, etrafımızdaki insanlar “deli galiba bunlar” bakışlarıyla bizi süzmeye başlamışlardı.

Program düşüncemizde “ya televizyonda nasıl bir program olsaydı koltuğa yapışıp seyrederdik” sorusundan çıkıverdi. Hani biz medya’da doktora yapıyoruz ya, hani teoride çok şey biliyor ve öğreniyoruz ya, “eh hadi bakalım madem çok biliyorsunuz yapın da görelim” diyerek dürttü içimizdeki şeytancıklar

Sonrasında evimde yapılan heyecanlı buluşmalar, çekirdek eşliğinde hep bir ağızdan konuşarak formatı şekillendirdi. Yani biz kız milleti aynı anda konuşup birbirimizi nasıl anlayabiliyoruz inanın bilemiyorum. Hilal’in hakkını yememem lazım o genellikle susup şaşkın gözlerle Burcu ve beni dinledi, kız bu kadar geveze iki hatunu bir arada herhalde ilk defa görmüş olacak ki, bir an kendimi kafesteki az bilinen bir hayvancık olarak gördüm. Tüm bu karmaşa ve heyecan içerisinde bebeğimizi alıp soluğu yılların oyuncusunun evinde alıyoruz. “Kim bu oyuncu” diye merak ediyorsanız eğer daha fazla uzatmadan gururla söylemek istiyorum: Atilla Arcan. Evinde eşi ve oğlu Barış’la birlikte bizi salonda, masanın başında toplayan Atilla bey, saatler boyu bizi gözlerini ayırmadan dinliyor. Arada eşi Gül hanım bazı fikirler veriyor ve bizler de yorgun birer savaşçı misali sözlerimizi bitiriyoruz. Tam bu noktada Atilla bey sazı eline alıyor ve: “kızlar beni heyecanlandırmadınız” diyor. O anın yıkımını anlatamam, birden tüm hayatım gözlerimin önünden geçti, sanırsınız ki son nefesimi vereceğim.

Ama hayır, Atilla bey eksik bazı noktalarımızın üzerinden giderek, formatımızı şekillendirdi ve akşamın sonunda yine herkes hep bir ağızdan konuşuyordu, çünkü evet heyecanlanmıştık işte.

Bizim bu program formatımız bir saadet zinciri gibi büyümeye başladı başlamasına ama level atladıkça bazı sorunlar da baş göstermeye başladı. Ben, Burcu ve Hilal Süper Mario misali savaşmaya başladık bir kere, sonucunda hüsran olsa da sonuna kadar gidip deneyeceğiz. Hiç olmadı pilot çekimimizi Facebook’a koyar arkadaşlarımızla paylaşırız…

Ama biz umutluyuz, ümitliyiz, kendimiz ve sevdiklerimiz için en güzel tabloyu çizeceğiz be Abidin! Engeller mi ne dediniz, onları da bir başka yazımda anlatıveririm tabiî ki de…

 
Toplam blog
: 125
: 1808
Kayıt tarihi
: 24.05.07
 
 

Bir gün elle tutulabilen, mürekkep kokusu içine çekilebilen GERÇEK bir gazetede köşe yazıları yaz..