Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ocak '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Mutluluk Bir Ayna

Mutluluk Bir Ayna
 

Bir reklamda izlemiştim, 'mutluluk bir ayna, gülümsemen yansır ona' diyordu...

Ne güzel bir cümle. Aslında hayat felsefesi olarak kullanılabilir. ' Sen hayata nasıl bakarsan hayat da sana öyle bakar.' Genelde bu saçmalığa inanmıyorum ama zaman zaman inanmak istiyorum. İnsanın böyle şeylere inanmaya ihtiyacı var.

Geçtiğimiz günlerde işim gereği yeni biriyle tanıştım, farklı bir kişilik. Memleketinden kalkıp İzmir’ e gelmiş, çok çalışmış ve başarmış. Şimdi kendi sektöründe bir numara. Bildiğim kadarıyla da üniversite mezunu.

Yanına sekiz kişilik bir ekiple gittik ve kendisiyle karşılaşana kadar en az on kişiyle görüşmek zorunda kaldık, belki daha da fazla ama sonunda başardık.

Odasına girdiğimizde bizi çok sıcak karşıladı. Hemen ikram faslına geçildi ve hepimizle ayrı ayrı ilgilendi. Bizi tanımaya çalıştı, bizde onu. O beni nasıl tanıdı bilemem ama ben onun için ' farklı ' kelimesini uygun buldum. Gerçekten de çok farklı biri, farkını her haliyle yansıtıyor

Odasından tutun eşyalarına, davranış biçimine, konuşmasına kadar. Çalışanlarıyla olan diyalogları da çok farklı. Biz oradayken odasına beş-altı personeli geldi. Hallerinden anladığım kadarıyla şirket dışında çalışıyorlar. Odasına her gelen personelini önce sarılıp öpüyordu. Hal hatır soruyordu, babacan bir tavrı vardı.

Zevkine düşkün görünüyordu. Odasında bir köşeye göz hizasına gelen yere çift kapaklı ahşaptan mini bir bar yaptırmış. Retkit filmlerinden fırlamış gibiydi. Mini barı ışıklandırmayı da unutmamıştı. Barın tam karşısına bir koltuk yerleştirmiş.

Bize barın karşısında nasıl keyif yaptığını gösterdi. Barın loş ışığını açtı ve koltuğa uzandı, ' gazetemi elime alıyorum bu koltuğa uzanıp gazetemi okuyorum, içim geçince kolum yere düşüyor ' dedi. Barı bize tanıtırken nazarımız mı değdi ne olduysa barın içinden bir şeyler yere düşüp kırıldı. Nazar varmış dedik ve gülüştük.

Çalışma masasını aile fotoğraflarıyla süslemişti. Oğlu varmış onbeş yaşında. Bize önce oğlunun bebeklik fotoğrafını, sonrasında da oğlunun son günlerde basında çıkan yeni bir fotoğrafını gösterdi. Üzerine giydiği şık gömleğini ve yeleğini göstererek, ' bu gömleği ve yeleği eşim aldı, aynısından oğluma da almış, sabah ikimiz de giydik aynanın karşısına geçtik. Bugün oğlumla bir örnek giyindik ' dedi. Kıyafetin her ikisine de çok yakıştığını düşünüyordu. Özenle seçilmiş bir kıyafetti gerçekten.

Oğlundan bahsederken gözleri parlıyordu. Oğluyla gurur duyduğu her halinden belliydi. Masanın karşısında karşılıklı tek kişilik iki koltuk vardı, arasında da sehpa. Üzerinde şık bir örtü ve ortasında cam bir fanus. Fanusun içinde bir tanesi diğerine göre daha büyükçe olan iki adet turuncu, kokulu mum duruyordu. Mumları yaktı odada egzotik bir hava ve koku oluştu.

Her söylediği şeyden ders çıkarılabilir nitelikte bir insan. Sonra yerinden kalktı arka tarafında bulunan bir hediye sepetinin içinden çok cici ambalajlanmış küçük paketler aldı ve her birimize yeni yıl hediyesi olarak dağıttı. Sonra tekrar yerine oturdu ve hayata dair şeyler anlatmaya başladı. Belli ki dikkatimizi bir konuya yoğunlaştırmaya çalışıyordu. İlgiyle dinliyorduk.

-Bir köpek varmış. Köpek 1001 tane aynanın bulunduğu bir mekâna gitmiş, aynada 1001 tane köpeğin kendini izlediğini görünce hırrr demiş, aynı anda 1001 tane köpek de ona hırlamış. Köpek bu işe çok bozulmuş ve burada herkes hırlıyor diye korkup koşarak mekânı terk etmiş.

-Yine aynı mekâna başka bir köpek gelmiş, sevimli köpek 1001 tane köpeği karşısında görünce gülerek kuyruğunu sallamış, 1001 tane köpek de aynı anda ona gülümseyerek kuyruk sallamış. Cici köpeğimiz bu işe çok sevinmiş, ne güzel bir yer, bir sürü arkadaşım oldu diye kuyruğunu sallayarak mekânı terk etmiş... 

Lafın devamını getirmedi. Ortaya konuştu ve herkes almak istediği dersi alsın dercesine lafı öylece ortada bıraktı. Sonra birden bana döndü.

'Eee Esma Hanım, hep ben anlatıyorum siz dinliyorsunuz biraz da siz anlatsanız da ben dinlesem?'

Birden kendimi sınavda gibi hissettim panikledim, 'buraya geleceğimden haberim yoktu, bilseydim çalışıp gelirdim' diye bir şeyler zırvaladım. Hiçbir şey bilmiyor demesin diye de, 'ben size bir şiir okusam' dedim, 'neden olmasın' dedi.

Konuyla hiç ilgisi olmasa da aklıma ilk gelen ve benim için çok anlamlı olan o güzel şiiri okudum,

 
Heder ettin beni bu yaşta
Sen ey güzel İstanbul
Çekip gidiyorum işte
Allah'ından bul...
 
Toplam blog
: 1929
: 661
Kayıt tarihi
: 11.11.06
 
 

  Hayatı ciddiye almam, emeği çok ciddiye alırım. Dünyanın en vazgeçilmez üçlüsü; çocuklar, çiçek..