Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mayıs '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Mutluluk dersi- 9: Yüreğini dinle, işaretleri gör!

Mutluluk dersi- 9: Yüreğini dinle, işaretleri gör!
 

1984 yılının kışıydı. Islak, sisli ve kirli bir İstanbul günüydü. O zamanlar beş milyon nüfusluydu henüz kent. İstanbul denince akla ilk gelen trafiği ve kalabalığı değildi.

Ben üniversiteyi bitirmiş avukatlık stajına başlamış, sözlenmiş ve bir yayınevinde çalışmaya başlamıştım. Çok fazla soru vardı kafamda hayata, geleceğe dair.

İçimde ideallerim, hayallerim, sevgilerim, umutlarım vardı; ama korkularım, endişelerim, sıkıntılarım, hayal kırıklıklarım onların peşini bir türlü bırakmıyordu.

Gazeteci olacaktım, avukat olacaktım, yazar olacaktım, unutacaktım, sevecektim, sevilecektim, evlenecektim, baba olacaktım, mutlu olacaktım, para kazanacaktım…

Ama hepsinde belirsizlikler, hepsinde sorular, sorunlar vardı. Adeta bu sorular arasında bunalmış, o yıllarda her sıkıldığımda yaptığım gibi vurmuştum kendimi İstanbul sokaklarına.

Galata Köprüsüne gelmiştim. Karaköy’e oradan tünelle İstiklal Caddesine çıkacaktım. Galata Köprüsünün orijinaliydi üzerinde durduğum. Çok seviyordum yaz demeyip kış demeyip köprünün üzerinden balık avlayan bu İstanbul, deniz ve balık aşığı insanları izlemeyi. İçimde bugüne kadar ukde kalan bir hayaldir bu: Oltayı alıp eline gün boyu Galata Köprüsünde yada Bebek sahilinde balık avlamak. Aslında yapılan bir oltanın ucuna takıp tüm kaygıları, hüzünleri, hayal kırıklıklarını atmaktır boğazın serin ve derin sularına. Geriye yine oltanın ucunda umudu, taze bir sevgiyi, heyecanı, yarını çekmektir.

O gün, o soğuk Pazar gününde beş milyonun içinde bir hemşehrime rastladım o köprüde. Yani milyonlarca ihtimalden birisi gerçekleşti. Aynı ilçedendik. Aynı yıl başlamıştık Hukuk Fakültesine. Aynı yıl mezun olmuştuk ama farklı şubelerdeydik. 1980 öncesinin ideallere ideolojilerin karıştığı havası henüz ruhumuzdan uçup gitmediği için pek görüşmezdik. Uzaktan bir merhaba idi karşılaştığımızda tüm muhabbetimiz.

Ama o gün karşılaştık ve durduk. Çünkü aklımızı ve kalbimizi kaplayan soru işaretlerinin çoğu ortaktı.

Selamlaştık. Karşılıklı olarak “ne yapıyorsun? Ne yapmayı düşünüyorsun?” diye sorduk. Ben anlattım yaptıklarımı. Ona sordum.

“Kaymakamlık sınavına başvurdum” dedi.

Şaşırdım. Haberim bile yoktu böyle bir sınavın açıldığından ve başvurabileceğimden. Ve ona rastlamasam hiç haberim olmayacaktı.

“Salı günü başvurular bitiyor, perşembeye de yazılı sınav var Ankara’da” dedi.

Bir anda nabzımın hızlandığını, soru işaretlerinin inanılmaz bir hızla arttığını, beynimde kullanılmadan duran yüzde doksanaltılık bölümün bile tam kapasite çalışmaya başladığını hissettim.

Ne yapmalıydım?

Gazetecilikte kalsam evlenemeyecek kadar az maaş alacaktım. Askerlik beni bekliyordu. Kaymakamlık ise bir çok sorunun çözümü gibi görünüyordu. İdeallerime ihanet ediyormuyum sorusunu tüm gece düşündüm. Ertesi gün öğleye doğru kararımı verdim. Mesai bitiminden onbeş dakika sonra evraklarımı tamamladım ve o gece Ankara’ya gittim. Son gün başvurdum. Ve Kaymakamlık yazılı sınavına girdim.

O hemşehrim kazanamadı. Ben kazandım. Ve yaşamım o rastlantı olmasa olabileceğinden çok farklı bir yöne aktı gitti.

Susanna Tamaro, Yüreğinin Götürdüğü Yere Git’te şöyle dedirtir büyükanneye:

“Önünde pek çok yol açılıp sen hangisini seçeceğini bilmediğin zaman,
herhangi birine, öylece girme, otur ve bekle. Dünyaya geldiğin gün nasıl güvenli ve derin derin soluk aldıysan, öyle soluk al.

Hiç bir şeyin senin dikkatini dağıtmasına izin verme, bekle ve gene bekle.
Dur, sessizce dur ve yüreğini dinle.

Seninle konuştuğu zaman kalk ve yüreğinin götürdüğü yere git...""

Evet! Yaşamda her şeyi matematik kurallarıyla çözmeye çalışmayın. Zira denklemin tüm unsurları sizin kontrolünüzde değil.

Bazen bırakın yaşam yönlendirsin sizi! Bırakın yüreğiniz göstersin size gideceğiniz yönü.

Ama o yoldaki işaretleri Simyacı kadar önemseyin. Unutmayın rastlantı sandığınız olaylar aslında size bir işaret olabilir. Çünkü yaşamda asla tesadüf yoktur.

İşareti nasıl yorumlayacağınızı ise aklınıza danışan kalbinize sorun.

Ve gösterdiği yöne gidin!

Mutluluk bazen kaderin akıntısına teslim olmaktadır.

Sakın unutmayın!

 
Toplam blog
: 51
: 2739
Kayıt tarihi
: 15.07.06
 
 

1961 yılında Çorum’un Osmancık ilçesinde dünyaya geldim. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde li..