Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Eylül '06

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Mutluluk nedir biliyor musunuz?

Mutluluk nedir biliyor musunuz?
 

Her insan, yaşamının bir evresinde karşı cinsine ilgi duymuş, ona gönül ve değer vermiş, kısaca sevmiş ve sevilmiştir. İnsani varoluşun ayrılmaz bir parçası olan sevme ve sevilme duygusu, çoğu kez yaşamsal kararlarımızın merkezinde yer alarak geriye dönüşü olmayan tercihlerimizi de belirlemiştir. Sevme duygusu, aynı zamanda keşkelerimizin de tuzaklarını oluşturmuştur. Keşke sevmeseydim, keşke gönül vermeseydim, keşke... vb ile biten cümleciklerimiz bu duygusal yıkımın yarattığı hayal kırıklığını resmeder. Özellikle gençlik çağımızda duygusal sermaye yoğunluğumuzun doruğa çıktığı bir evrede bu keşkelerimiz daha da artarak pişmanlıklar içinde bocalamanın eşiklerinde gezinip dururuz.

Elbetteki sevmek ve aynı şekilde sevilmek, dunyada yaşanılabilecek en guzel duygudur. İnsanlar, hem ötekine değer vererek kendisini anlamlı bir varlık haline getirme uğraşını verirler hem de ötekine karşı duyduğu sevgiden dolayı karşıdakinin de sevinmesine başka bir deyişle onu da anlamlı bir varlık haline getirmeye çalışırlar. Nitekim bu karşılıklı duygusal iletişim, insanı evliliğe göturen surecin de ön basamağını oluşturur. İnsanlar sevdikleri ve sevildikleri için bunu ölümsüzleştirmek veya yaşamları boyunca bunu surdurmak için evlenirler. Evlilik, sevginin cisimleştiği, yer edindiği, biçim kazandığı ve aynı zamanda büyüyerek geliştiği veya tam tersine sevginin soyutlaştığı, yersiz yurtsuz kaldığı, kuçulerek yok oduğu bir sosyal kurum. Sevgi'nin bir kazan ve kaybetme potasına girdiği yerdir evlilik. Nitekim evlenmek; ya yeni bir yaşamın kazanma kapısı ya da kaybetmenin başlangıç noktasını oluşturur.

Bu açıdan sevmek, dönüşü olmayan bir ilişkinin riskini yuklenebilme becerisini göstermektir. Sevmek, aynı zamanda sorumluluk yüklenmektir, omuza konulmuş ve ancak ölumle yere bırakılması gerektiğine inanılan kutsal bir değerdir, bir emanettir. Sevmek, kısaca ağırlığını taşıma/taşıyamama riskini göze almayı gerektiren bir deneyimdir. Sevmek; arafta olmanın yalnızlığını ve de kaygısını taşımaktır. Kazanma ve kaybetme ikileminde surekli tetikte olmaktır. Her an elinde uçabilecek bir kuş, düşebilecek bir kağıt, sönecek bir ışık, kararacak bir resim, ama aynı zamanda her an elinin altındaki guvencen, seni ayakta tutabilecek bir dayanak, dayanacağın bir duvar, parlayabilen bir yıldız, hiç sönmeyen bir ışık ve hiç kararmayacak bir tablo da olabilir.

Peki sevgi mutluluk mudur? Sevgi üzerine kurulmuş ilişkiler mutluluk mu getirir? O zaman sevgi ve mutluluk nedir? Mutlu olmanın ölçüsü sedece sevebilmek ve sevilmek midir? Her evlilik mutlu bir ilişki gerektirir mi ya da sevgi olmadan da mutlu olunabilir mi? Gerçekten mutluluk nedir? siz mutluluğun ne olduğunu biliyor musunuz?

Bu konuda gerek bilimsel psiko-sosyal çözümler üreten bir çok akademik çalışma söz konusudur. Ancak insanın bir değer alanı olduğu kadar kendi içinde bir anlam dunyasına sahip olmasının yarattığı kompleks yapı, bu sorulara çok da net cevaplar verememektedir. Söylenilenler kişi ve koşullara bağlı olarak değişebilmekte, kimillerine doğru ama kimilerine de yanlış tespitler/cevaplar olabilmektedir.

Bir filozofa sormuştur. Mutluluk nedir diye? O, mutluluk "geçmişten pişmanlık, gelecekten de kaygı duymama halidir" demiş. Aslında çoğu kişinin mutabakatını sağlayabilecek bu cevap, sevgi ile mutluluk tanımının guzel bir açılımını ve cevabımı vermektedir. İnsan, hata yapabilen bir var olma biçimine sahip olduğu için pişmanlıkları olacaktır. İnsan, pişmanlık limitini surekli kullanmak durumunda olan aciz bir varlıktır. İnsan mukemmel değildir. Ne biyolojik gerçekliği ne de psikolojik ve sosyolojik varlığı buna cevaz vermektedir. İnsanlara sizin geçmişte pişmanlık duymadığınız bir işiniz oldu mu sorusuna acaba kaç kişi evet diye cevap verecek? Aynı şekilde insanlar geleceklerinden de her açıdan kaygı duymak zorundalar. Kaygı taşımak; duşunmek, sorumuluk duymak, duyarlı olabilmek ve gelecekte yaşamımızı garantiye almaya çalışmanın motividir. Kaygı taşımayan geleceği de olamaz.

İnsanın geçmişinden pişmanlık ve geleceğinden kaygı duymaması mumkun olmadığına göre, peki insan mutlu olabilir mi? Cevap kocaman bir hayır'dır. Mutluluk, hiç bir zaman ulaşılamayan kaf dağıdır. mutlu olduğunu duşunmek anka kuşu gibi göklerde gezindiğini sanmaktır. çunku eğer bu işim olursa, şununla evlenirsem, bir arabam, evim, katım, yatım olursa ile başlayan şartlı cumleciklerin sonunda mutluluğun geleceği farzedilir. Oysa bizi mutluluğa göturduğunu duşunduğumuz her istemimizin arkasından yeni bir sorun ve yeni bir talebin arka sıra geldiğini göruyoruz ve neden mutlu olamıyorum diye hayıflanıp duruyoruz. Mutluluk sönmeye mahkum bir balon gibidir. Ona ulaştığımızı duşunduğumuz an kaybolan bir sihirdir. O açıdan mutluluk varolmayan bir duygudur. Peki o zaman insanlar nasıl birlikte sevgi ile yaşayabilir? İnsanlar, mutlu değil olsa olsa bunu huzur bularak sevgiyi buyutebilir, sağlıklı bir evliliği sürdürebilirler. Burada karşımıza çıkan sihirli sözcuk "huzur" kavramıdır. Huzur, mutluluk gibi ne çabuk kazanılır ne de çabuk kaybolabilir. Zamanla yapılacak fedakarlıklarla buyur, buyutulur. Huzur, dinginlik halidir. sevginin guvene dönuştuğu haldir. Huzur, kendimizi anlamlı bir dunya içinde bulmanın guvencesidir. Huzurlu olmak, aynı zamanda sevginin saygıya dönuştuğu andır.

Ne mutlu HUZURlu ilişkilere....

 
Toplam blog
: 7
: 925
Kayıt tarihi
: 28.08.06
 
 

33 yaşında, akademisyenim. Güncel siyasal, toplumsal ve kültürel yaşama ilişkin gelişmelerle ilgilen..