Mutluluk nerede (4)

Önce kapıyı çalıp, kibarca içeri süzülen, sonra arsızlaşıp yatıya kalan, sonra daha da arsızlaşıp yerleşmeye kalkan, yüreğime küt diye oturmaya çalışan garip bir bunaltı hakim iken halet-i ruhiyeme, ben onu gaile almayıp, gözümü ve gönlümü olumluya, güzele çevirmeliyim. Bünyemi sarsmadan, ciddiye almadan, olumluyu görmeliyim… o vakit terapi yapma vakti, gözümün gördüğünden, aklımın erdiğinden mutluluk çıkarma vakti… iyi gelecek biliyorum.

Nerelerdeymiş bakalım mutluluk…

Önce binlerce kez şükrediyorum  yaradanıma, iki tane pırıl pırıl, sağlıklı evlat verdiği için. Ve ben o iki evladın büyümelerini seyreylemede buluyorum mutluluğu, büyüdükçe annelerine benziyorlar diye gönlümü teselli ederek, birinin aşçı, diğerinin topçu olma sevdasını görerek…

Ortaokullu olan minik kuzumun kayıt heyecanını  yaşamasında, yeni okuluna gider gitmez ilk tanıştığı öğretmenin beden eğitimi öğretmeni olmasında, futbol takımında harikalar yaratacağını ısrarla anlatmasında tesadüfen tanıştığı öğretmenine…

Yüzlerce fırça darbesi almış gibi dağılan bulutları, batmakta olan güneşi, gölgelenmiş ağaçları, güneşin kor halini… hasılı; gökyüzündeki renk cümbüşünü, uyumu temaşe etmekte. Kusursuzluğun nasıl da ilham verici olduğunu fark etmede ve yine de şiir yazamamakta…

Dalgalı denizin seyrine doyamamakta. Hele o deniz Büyükada’da ise…

Evde film keyfi yapmakta...renkli dünyalara girip renklenmekte, farklı kültürler tanımada… hele de yâr yanında ise, çay, film, battaniye  seromonisinde…

Kabardıkça göğsümü kabartan pohaçalarımda… diyeti miyeti boş verip sıcacık pohaçayı yerken, lezzetin verdiği haz da sabit kalabilmekte.

İşimin en yoğun anında, yanında bir avuç leblebi şekeri olan türk kahvesini masamda görmemde. Ve o  şeker leblebileri görmemle işi bırakıp, çocukluk anılarımı gizlendiği sandukadan çıkarmamda…

En çok hayallerde büyürmüş ya mutluluk... o  misal işte.

Hayal ya da gerçek… şükürler olsun mutluluğu verene, verip de farkettirene…

Sevgiyle, mutlulukla kalın.

(Görseller netten alıntıdır)

Bu da günün şarkısı olsun. http://www.youtube.com/watch?v=hWWrJpS8Gwg

Sözler müthiş....

Gafil gezme şaşkın bir gün ölürsün
Yalan dünya senin olsa ne fayda
Akibet alırlar tatlı canın
Bülbül gibi dilin olsa ne fayda

Söylersin de söz içinde şaşmazsın
Helâli haramı yersin seçmezsin
Nasibin kesilir de sular içmezsin
Akar çaylar senin olsa ne fayda

Söylersin de el içinde sözün var
Yeler çalışırsın oğlun kızın var
Bu dünyada üç beş arşın bezin var
Bedestenler senin olsa ne fayda

Bir gün alır götürürler evinden
Hakk'ın kelâmını koyma dilinden
Kurtulaman Ezrail'in elinden
Dünya dolu malın olsa ne fayda

Pir Sultan Abdal'ım çıktık oturduk
Kaza lokmasını burda yetirdik
Dünya bizim diye çektik getirdik
Yalan dünya bizim olsa ne fayda


Pir Sultan Abdal