Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Aralık '07

 
Kategori
Dünya
 

Mutluluk

Yıllardır bizleri meşgul eden türban meselesini bir türlü anlayabilmiş değilim. Küçücük bir kıza kendi iradesi dışında giydirilmiş bir örtüyü savunmak, insan hakları ile ne kadar bağdaşır? Tabi hemen karşı tez gelecek ve örtünmek isteyene karışmak ne kadar doğru ve insan haklarına uygun diye. Tartışma din temelinden çıkartılıp, insan temeline oturtulsa çok daha sağlıklı sonuçlara varılacak. Ben hiçbir dinin insanı kötüye yönlendirdiğine inanmıyorum. En ilkelinin bile ki birtakım batıllıkları barındırsa bile. Ben her şeyden önce bir kadının neden kapanması gerektiğini anlamıyorum? Tanrı’nın kadını ve erkeği birbirleri için yarattığı temelinden hareket edersek, bir cinsin diğerinden korunma, bir şeylerini gizleme gereksinimi içinde olması gerektiğine inanmak anlaşılır bir şey değil. Bu tamamen insan zekasına bir tür hakaret ya da Tanrı’nın gücünü ve yüceliğini küçümsemek manasına gelir. Bir toplumda kadınlar özgür değilse, erkeklerde en fazla onlar kadar özgürdür. Namusun bacak arasına, bir saç teline indirgeyip, dünyada olup bitenlere göz yumup, kulak tıkamaya inanamıyorum. Bu küçük türbanlı kıza ilgi gösteren sayın Başbakan, acaba geçen yıl 1 mayıs olaylarında, bir cafede karısı ile oturan 50’li yaşlarında bir adamın karısının önünde bir polis tarafından tokatlandığı olayın akşamı, bu vatandaşımızı arayıp yakınlık gösterdi mi? Türban bir insan hakları sorunu değildir. Yanıbaşımız Irak’ta her gün onlarca insanın öldürüldüğü, bir hoyrat gücün bu ülkeyi işgal ederken kimsenin ses çıkarmadığı, sanki hiçbirşey yok gibi hayatımıza devam ettiğimiz bu yaşam biçimi sorgulanmalı. Çin’in ucuz mallarını zevkle tüketip para kazanırken, günün 20 saati rezil koşullarda çalışarak geçirip, hiçbir sosyal güvencesi olmayan insanları ne kadar düşünüyor, umursuyoruz? Düşünen, sorgulayan insan ancak insanlık, insaniyet mertebesine ulaşabilir. Çünkü onun bir derdi, sıkıntısı, bir amacı vardır. Kendilerini İslamcı olarak görüp, Müslüman olduklarını iddiasında bulunanlar, her şeyden önce dünyaya hakim olan bu sistemi sorgulamalılar. Eğer gerçekten samimilerse. Sömürüye dayanan, güçlünün güçsüzü ezdiği bu acımasız çark acaba İslamiyet’le ne kadar bağdaşıyor. İşte samimi Müslümanların, Hristiyanların, Musevilerin, Budistlerin, tüm dinlerin ve inanmayanların bunu sorgulaması gerek. Eften püften safsatalarla uğraşıp, gerçek meselelere inilmediği sürece bu süreç böyle devam eder. Dünyada ki tüm sosyal, ekonomik sorunları bitirebilecek trilyonlar silahlara akar. Sadece Amerika’nın Irak’ta harcamış olduğu para bile birçok derde deva olabilecek düzeyde. 6 milyarlık dünyada üretilen servetin %96’sı sadece %2’lik bir nüfusun elinde olacak ve biz kalkıp uygarlıktan, insanlıktan bahsedeceğiz. Çok komik doğrusu. Dünya ve insanoğlu hiçbir zaman uygar olmadı. Tek bir kişinin açlıktan ölmediği, işsiz, evsiz kalmadığı, farklılıkların hor görülmediği bir dünya kurulduğunda uygarlık kelimesi ağza alınabilecek hale gelebilir. Amerika’nın Vietnam savaşı’nda baş edemediği gerillaları ortadan kaldırmak için ormanlar üzerine sıktığı ve 400 yıl o topraklardaki etkisini kaybetmeyecek portakal gazını kaç kişi biliyor. Bugün hala bu gaz nedeniyle onlarca sakat çocuk dünyaya gelmekte. Tüm bu insanlık dışı olaylar sürüp giderken ve ufukta bir ümit görünmezken, başını kapatmadığı için cehenneme gideceğine inanan, ancak bu insanlık suçlarındaki payından dolayı cezalandırılmayacağını düşünen bir zihniyet. Bu Tanrı’yı, inancı ve ahlakı çok hafife almaktan başka bir şey değil. Ki artık bırakın dünyayı kapı komşumuzla bile ilgilenmez olduk. Görünüşte herkes şikayetçi, herkes mutsuz. Ancak değiştirmeye yönelik hiçbir çaba yok. “Komşusu aç yatarken kendisi tok yatan bizden değildir” sözüyle gurup duyup, kılını kıpırtdatmazken. Geçen gün çetin Altan’ın çok güzel bir saptaması vardı. 350 milyonluk Arap dünyasında bir yılda çevirilen kitap sayısı sadece 400. Açıkcası insanın inanası gelmiyor bu içler hali duruma.

Varolan durumu düzeltmek için çaba sarfetmeyip, her şeyi Allah’a havale edip ondan beklemekten başka bir şey yapmayan bu insanlar topluluğuna. Hala geçmişle övünüp, geleceğe dair bir şey koyamayanlara. Her fırsatta eşitlikten bahsedip, kendilerini başkalarından daha eşit görenlere. Onlar daha zeki, daha yetenekli ya.

Hepimizin eşit olduğuna, hepimizin sevdiklerinin, çocuklarının, akrabalarının olduğuna ve hiç kimseninkilerin diğerlerininkilerden daha değerli olmadığına inanıp, birbirimizi gerçekten sevip, mutlu olabileceğimiz günler gelecek mi?

 
Toplam blog
: 9
: 406
Kayıt tarihi
: 26.11.07
 
 

Kendi halinde, Kendince doğruları olan ve hayatı kendince yaşamaya çalışan biri. Doğallıktan yana ol..