Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ocak '14

 
Kategori
Deneme
 

Mutluyken yazamazsın

Mutluyken yazamazsın
 

Alıntıdır


Gece başlar, güneş selamını verir usulca ayrılırken gönül kahvemizden. Apartmanların dairelerinde cıvıl cıvıl ışıklar yanar. Her ışığın farklı bir hikayesi vardır bilirsin. Benim evimde yanmaz ışık geceleri. Kısık bir ışık yanar. Televizyon açıktır ama bakmam televizyonda ne olduğuna. Basılmamış romanlarımı kontrol ederim. Daha iyi bir betimleme ararım sönük kalmış bir cümle için. Kendi yarattığım karakterle konuşurum. Onun da benimle konuştuğunu düşünürüm. Bazen yazdıklarım ve yaşadıklarımın bana ait olmadığını hissederim.

Müzik açarım, Bella Ciao İspanyolca dinlerim ya da bir Balkan türküsü açarım. Ben Balkanlardan geldim öyle pek bilmem Anadoluluk nedir? Bizim orada bozkır yok, her yer orman ve hepimiz göçmeniz. Sürgünüz. Belki benim bir yürekten başka bir yüreğe sürgün edilişlerimin nedenidir Balkan göçmeni olmak. Belki Makedonya dan hiç sürülmeseydik, tek bir kadına aşık olur, tek bir kadını sever ve ilk aşkım son aşkım olurdu.

Ah şu müzik ne rahatlatıcı. Öyle yumuşak bir sesi var ki. İspanyolca öğrenesim var bu ara. Ben bildiğim dilleri de sevgilim gibi görüyorum biraz deliyim. Mesela İngilizce karım, Fransızca metresim ve Rusça hep elde etmek istediğim ama bana hiç bakmayan hırçın bir kadın. Bazen o kırık Rusçamla yapışkan kağıtlara şiir yazıp üniversitede derse girdiğim sınıfların üzerinde bırakıyorum. İnsan nedense kendinden olan, tanıdığı şeyi sevmiyor. Hep bir bilinmezlik bir farklılık arıyor. Aşklarda öyledir mesela. Bir kadın sevmişti beni farklıyım diye. Sonunda herkese benzetmeye çalıştı beni ve bir eylül günü gitti herkese benzemedim diye... Aynı dili konuşsanda, aynı kültürün içinden yetişmiş olsanda bazen anlaşamazsın. Kimi zaman bedenin orada olur, kalbin ya da aklın başka yerde, kimi zamanda kalbin orada olur ama bedenin çok uzaktadır.

Şimdi bir muharebe yalnızlığı yaşıyorum. Hani savaş bittikten sonra bazıları zafer sarhoşluğu çekerken bazıları bir köşeye geçer ve neler yaşadığını düşünür ya! İşte öyle bir yalnızlık. Çarpışa çarpışa, kanının son damlasına kadar verilen bir savaş bu, yalnızlığa karşı. Gururlu, onurlu ve dürüst kaldığım için itildiğim bir yalnızlık bu. Ben, insanları uzaktan sevmeyi tercih ettim. Çünkü tandıkça görüyordum bencilliklerini, riyakarlıklarını ve iki yüzlülüklerini. Hoş ben de çok dürüst değildim ama en azından kimsenin kalbini kırmıyordum. Yalanlarla süslememiştim kulaklarına fısıldadığım hiçbir cümleyi ve şimdi eminim. Eminim çöptedir şimdi onlara yazdığım yüzlerce şiir. Oysa onları da yalanlarla süslememiştim...

Bazen mutlu olduğum anları düşünüyorum. Mutluyken, yazamıyordum bir şeyler. Çünkü mutlu insan yazamaz. Ancak anı yaşar. Mutluyken anı yaşamak gerekiyor. Mesela daha geçenlerde sadece 5 harfi yan yana getirdiğimde bütün dünya benim oluyordu dostlar. Başlayamıyorsun şiire, romana, öyküye ya da küfür tadında bir köşe yazısı çıkmıyor kaleminden haksızlık yapanlara siyasilere karşı. Mutluyken sadece yaşıyorsun. Ben en çok sarılmayı tercih ediyorum. Beraber uyumayı... Gözlerinin içine bakıp, onun o tarçın gözlerine, baharat kokusu çekiyorum içime. Ben susuyorum o da susuyor. Acımış yerlerimiz, hüzünlerimiz, onun kötü rüzgarda savrulup dağılmış düz saçlarından gelen sonbaharla, benim deniz mavisi gözümden gelen bir yağmur buluşup bahar oluyor mesela...

Saat sabahın bilmem kaçına geliyor. Ben, gururum, İspanyolca müziğim, şiir defterlerim daha kapağını bile açmadığım vitrindeki romanlar, gitmek istediğim şehirlerin duvara astığım resimleri ve mavi mürekkepli kalemimle muharebeyi(savaşı) kazanmanın verdiği yalnızlığı yaşıyorum. Yüzümde bir tebessüm. Yalnızken yazıyorum. Yalnızken o hiç beğenmediğim sesimden çıkan eski bir Balkan türküsü bile güzel geliyor bana. Haydi kalın sağlıcakla...

 Emre Erden/Mavi Şair  

 https://twitter.com/MaviSair

  

 
Toplam blog
: 203
: 322
Kayıt tarihi
: 16.11.13
 
 

1991 İskenderun doğumlu. EMU Mütercim Tercümanlık, Amasya Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği mezun..