Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Nisan '22

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Mutsuz Ve Kötü Hissetmek

Hayatın anlamsızlığı konuşulanı anlayan tek canlı insan denilmesine rağmen konuşulanı anlamayan tek canlının insan olduğunu öğrenmekle başlıyor.
 
İnsanlara mutlu olduğunuzu, işlerinizin yolunda olduğunu söylemeyin onlar güzel olan her şeyi bozuyorlar. Tadını çıkartırken bir başkasının gözüne batmayalım ki, hasetliklerinden her şey mahvolmasın.
 
Bilmiyor insan, herkesi kendi gibi sanınca keşkeler çok oluyor yine de tecrübe deyip geçiyor. İnsanlar yaraya tuz basmaktan başka bir işe yaramıyor.
 
İnsan neden kendisini sebepsiz yere kötü hissetsin ki? Yaşadıkları ağır gelir bazen, hep bir maske takmakmış gibi omuzlarda büyük bir yük, bir süre sonra taşıyamaz ezilip kalır o yükün altında. Kimse sebepsiz yere üzülmez, o hüzünlenmenin ardında mutlaka hikayeler vardır.
 
Neden, niçin demeden her şeyi içimize atıyoruz, içimizdekileri de bir türlü dışarıya atamıyoruz, yaşadığımız her şey içimizde kalıyor. Keşke içimizde yarım kalan ne varsa bitirebilsek.
 
Huzursuzluk halini bulabilmek için en kolay yol insanın kendine güvenmesi, inanması, değer vermesi ve kimse beni üzemez diyebilmesidir. En yakınımızdaki kişinin bile ne yapacağını, nasıl davranacağını artık kestiremiyoruz, insanlardan her an her şey bekleniyor.
 
Hayat değişti, dijital dünyadayız, önceden bu kadar iletişim aracı yoktu, teknoloji yoktu, anlatılanlar yalanda olsa, doğruda olsa can kulağı ile dinlenir, merak edilirdi. Şimdi herkes her an farklı farklı hikayeler dinliyor, yaşıyor artık insanların duyguları köreldi, aşinalık oluştu ve ben bu hikayeyi dinlemiştim der olundu. Bu yüzden anlatılanlar ya dikkate alınmaz oldu ya da anlatılan şeyi bende biliyorum der olundu. Artık hikayeler, filmler, müzikler yetmiyor gülmeye, sevinip mutlu olmaya, her şey gibi duygularda materyalist dünyanın esiri durumunda. Ruhumuzu, tabiatımızı kaybettik, kalan sadece kuru bedenler yani zombi misali hayatlar.
 
İnsanlar sürekli sorun bulma eğilimindeler. Sevdiği ve istediği şeylerden çabuk sıkılıp hep yeniyi arıyorlar, doyumsuzlaştılar. Bu durumda da mutlu olmak ve mutlu kalabilmek zorlaştı.
 
Hayat niyete göre şekillenir. Nereye baktığınız değil oraya nasıl baktığınız önemli. Herkes hayata kendi yürek penceresinden bakar ve görmek istediğini görür.
 
Gülü az sularsan kurutursun, çok sularsan çürütürsün. Bir şeyi az anarsan unutursun, çok muhabbet edersen bıkarsın. Korkun umudundan büyük olursa ufacık olumsuzluklarda yıkılırsın. Hayata karşı iddalı olursan hayattan zevk alırsın.
 
Bugünlerde mutlu olmak hiç kolay değil. Yaşam mücadelesinden insanlar gülmeyi unuttu, öyle çok sıkıntı var ki gülmek, tebessüm etmek içimizden gelmiyor.
 
Zorunlu öğretilmiş bir zorunlu sorumluluk yaşıyoruz, üzerimizde olması gerekmeyen sorumluluğu bile hayır diyemediğimiz için taşıyoruz.
 
Hepimiz mutlu olup gülsek keşke ne bugünü ne yarını düşünmeden. Anı yaşayanın yarını olmaz. Yarınında umudu bitmez. Yarını garantiye alma çabası kafalardan hiç çıkmaz.
 
Büyük ütopyalar peşinde koşmamak gerekir aslında aldığımız nefes bile bize yeter. Hiçbir şey için geç değil hayat her şeye rağmen yaşamaya değer. Kendine güvensizlik psikolojisi içindeyseniz kendinizden başlayarak insanları sevin, çünkü ömrümüzden geçen hergün bizim aleyhimize.
 
Mutluluk incedir, insan mutluluğu kendi içinde aramalıdır ama içindeki mutluluğu keşfetmesi zordur bu yüzden hep başka yerlerde arar. Oysa biraz çabalasa kendi içinde bulacaktır mutluluğu. Bu yüzden bireysel mutluluk derin ve felsefiktir.
 
HÜLYA ÇAKICI
 
Toplam blog
: 822
: 574
Kayıt tarihi
: 19.12.15
 
 

Hacettepe Üniversitesi İktisat Fakültesi ve Akdeniz Üniversitesi Turizm ve Otelcilik Fakültesi ve..