Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Eylül '12

 
Kategori
Psikoloji
 

Mutsuzluk sebebi olarak mutluluk arayışı – neden mutluluk hedef değil doğal sonuç olmalı

Mutsuzluk sebebi olarak mutluluk arayışı – neden mutluluk hedef değil doğal sonuç olmalı
 

Konuya girmeden önce doğallıkla ilgili birkaç örnek vermek istiyorum. Tanınmış eğitimcilerden Ken Robinson, günümüzdeki eğitimin sanayi modeline, okulların fabrikaya benzediğinden bahseder. Belli yaşta çocuklar belli standart şekillerde belli sürelerde eğitilip, hastaneye doktor, fabrikaya mühendis edilirler. Oysa her insandaki cevheri, yetenek ve ilgisi olanları keşfedebilmek için eğitimin sanayi modelinden tarım modeline geçmesi gerekir. Tohumları iyi yetiştirir eker ve toprağa iyi bakarsınız bunu doğal sonucu iyi üründür. Emek, sabır ve sevgi ister. Acele ve çok miktarda ürün hedefiyle yetiştirilmiş, yapay gübre kullanılmış, toprak yeterince nadasa bırakılmamışsa ürün kaliteli olamaz.

Acele kilo verme hedefiyle ara sıra diyetler yapıp sonra zamanın çoğunda sağlıksız beslenip çok yemek yerine belli bir yemek düzeni oluşturup, yemekleri daha çeşitli, kaliteli ve keyifli olarak tadında bırakarak doğal olarak belli bir kiloda kalmak daha iyidir. Aradaki fark, az kilo yu hedeflemeden, doğal bir düzen tutturmak, ve bunun sonucu tabiiki sağlıklı ve tutarlı bir vücut ağırlığı. Ve her seferinde kendine verdiği sözü tutamamanın getirdiği can sıkıntısı veya özbeğeni hissinin hırpalanmasını engellemek.

Hedef koymak motive edicidir. İnsanlar hep başkalarını hedef koyma yönünde cesaretlendirir ve hedefe ulaşmada da desteklerler.

Peki hedef koymanın her zaman gerekli olmadığını ve hatta bazen olumsuz etkisi olabileceğini hiç düşündünüz mü? Mesele belli bir konudaki düşünme tarzımızla ilgili. Mesela birisine yardımı ondan minnet duygusu ifadesi alıp kendimizi iyi hissetmek hedefiyle mi yaparız yoksa yardıma ihtiyacı olduğu için mi? Bilinçaltındaki sebep belki de her ikisinden belli bir oranda içeriyordur. Burada sadece yardım hisleri ile yapan kişi zaten doğal olarak sonunda kendini iyi hissedecektir, yani tüm bu zaman içinde sadece yardımseverlik duygusu içinde yardımı yapması o zihin hali içinde bulunması yeterli.

Konu hayatta mutluluk olduğunda ise genellikle istek, hedef veya amaçtan bahsedilir. Yani daha mutlu olmak için falanca nesneyi satın almak, filanca yerleri gezmek, iş ve hayat ile ilgili, “bu beni mutlu eder” düşüncesiyle makam mevki, diploma peşinde olmaki daha geniş bir ev istemek vb. İnsan genellikle farkında olmadan sondan başa düşünüp mutluluğu belli koşullara bağlama eğiliminde oluyor. Yani “....sa daha mutlu olurum” zihin hali ile kararlar alıp uygulamaya koyuyor. Şimdi denebilir ki, eğer ben zaten isteklerimin gerçekleşmesi durumunda mutlu olacağımı biliyorsam mutluluğu hedef olarak belirlemem de ne zarar var.

Hedef odaklı bu zihin hali bir sanatçının eserlerini bol para kazanma aceleciliği ile üretmesi durumuna benzer. Sanatçı rahat ve esnek bir yaratıcılık hali içinde olamaz, yaptığı işten yeterince keyif alamaz, yeteneğine de yazık etmiş olur.

Mutluluk hedefi zihin hali içinde olan kişi de kendini tam olarak keşfedemez ve sürekli hedef ve performans değerlendirme hali içinde olduğu için ve mutluluğunu da sadece bunlara bağladığı için birçok durumda tam anlamıyla istediği gerçekleşmez. Ya daha mutsuz olur yada hayatı gereksiz beklentilerle sürmeye devam eder.

Halbuki hayatı,

anları hissederek doğal yaşayan,

merakla öğrenen,

bilinçsiz boşveren değil bilinçli hoşgören,

maddi şeyler için çok canını sıkmayan ama düzenli yaşamı için gerekli maddi faaliyetleri gözardı etmeyen,

kendi sağlığına da dikkat eden,

sevgiyi paylaşan,

başkalarının özgürlüklerini kısıtlamayan,

lüzumsuz kıskançlık göstermeyen,

kin, kibir, gurur, alınganlık, cimrilik, bencillik, önyargılılık ve sabit fikirlilik gibilerinin olumsuz olduğunu ve yıpratıcı olabileceğini bilen,

iş ile dinlenmeyi iyi ayırabilen,

olumlu düşünme eğiliminde olan,

affetmesini bilen,

kendini gerçek anlamda kabul edip sevebilen,

stresini yönetebilen,

yargılamadan eleştirebilen,

etrafı seven dostlarıyla çevrili,

yani bu ve bunlar gibi kaliteli hayat prensiplerinden bazılarını yada çoğunu etkili uygulayabilen insanlar hayatta rahat huzurlu ve mutlu olur. Ama mutluluğu hedefleyip hayatı performans çetelesine çevirdikleri için değil doğalı bilip istedikleri biçimde yaşayabildikleri için. Sihirli lambadan çıkan cin iki seçenek verse acaba kimler yukarıda saydıklarımın tamamına sahip olmayı tercih eder, kimler lüks bir araba yada evi, yada işinde bir üst mevkiyi ki kendilerine çok mutluluk getireceği düşüncesiyle. Burada maddiyattan uzaklaşmayı teklif etmiyorum, kendimde geniş evi, lüks arabayı, iyi bir lokantada yemeyi, iyi yerleri gezip görmeyi severim, imkan dahilinde tadını çıkarırım. Tabii mümkün olduğunca  mutluluğun koşullu hedefleri olarak değil, ve kendimi bunlarla eşkoşmadan.

Bir anne baba seminerinde sordular, çocuğunuz için ne istersiniz diye. Hepimizin amacı çocuğumuzun mutlu olmasıdır diye atladık hiç şüphesiz. Ama aslında bir anne babanın en önemli vazifesi çocuğu hayata hazırlamaktır. Hayata hazır olan ve hayatını iyi yaşayan bir çocuğun mutluluğu ise zaten doğal bir sonuçtur. Hep mutlu olsun diye istediği herşey ölçüsüz verilen bir çocuk ileride kendi zevklerinin peşinden koşan tatminsiz ve mutsuz bir yetişkine dönüşebilir.

Bence hayatın amacı mutlu olmak değil, hayatı hakkını vererek, sevgiyle yaşamak. Mutluluk ise bunun doğal sonucu. Esas mutluluk bir sürü geçici sevincin toplamı değildir. Bu iki günde solan çiçeklerden sürekli almakla, toprağı, tohumu sevgiyle besleyip sürekli büyüyen bir bahçede çiçeklerin zevkini çıkarmak arasındaki fark gibidir.

Yıllar öncesindeki kendime ulaşıp şunu söylemek isterdim: Mutluluğu hedeflemeyi bırak yaşamaya başla!

 
Toplam blog
: 40
: 2627
Kayıt tarihi
: 12.07.12
 
 

Petrol Mühendisi  İlgi alanlarım: Psikoloji, kişisel gelişim, eğitim En çok yapmayı sevdi..