Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Aralık '09

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Muz'un ruhuna El Fatiha

Muz'un ruhuna El Fatiha
 

“Dört günlük bayram tatilini nasıl geçirelim?” diye yaklaşık yirmi gün önceden düşünmeye başlamıştık. Hani diyorduk “Karadeniz taraflarına şöyle bir açılsak mı?” gibisinden bir düşünce bile zihnimizde belirmişti ama hava şartları sebebi ile bu düşünceden vazgeçtik ve hem Antalya'nın dışında olsun ve hemde Antalya'ya fazla uzak olmayan bir yerler olsun düşüncesi daha ağır bastı, tercihimizi Alanya'dan yana kullandık.

Sanırım bir beş sene olmuştur Alanya'ya gitmeyeli. Her ne kadar turizmin içerisinde olsamda ve Antalya'da yaşıyor olsamda Side'den öteye geçme şansım fazla olmadı. Aslında Alanya pekde öyle sevdiğim bir yer değil.

Alanya'ya ilk kez 1991 senesinde gitmiştim. Üniversiteden iki arkadaşım Alanya'da tatil yapacaktı ve bende o dönemde Antalya'da olacaktım, kararlaştırdığımız tarihte Alanya'da buluşup Dimçay'da güzel bir yemek yemiştik. Alabalık, rakı ve hemen altınızdan akan o buz gibi su. O yıllarda Dimçay son derece nefis bir yerdi. Bir doğa harikasıydı. Alanya'nın içerisinde üç beş saat dolaşmış, kimi yerlerde oturup çay ve kahve içmiştik. Fiziki olarak pek hoşuma gitmemiş olsada Alanya, temiz ve derli toplu bir yerdi. Yeniden Alanya'ya gidişim ancak bir beş yıl sonra olmuştu. Bir iş için Alanya'da bulunmuştum. Beş yıl önce ve beş yıl sonrasının kıyası adeta bir felaketti. İnşaatlar almış başını gitmiş, nüfus yoğunlaşmış, kimin eli kimin cebinde belli değildi. Sonraki yıllarda Alanya’ya her gidişimde Alanya’nın dahada bir yok oluşuna tanık oldum. Akdeniz’e bakan dağ yamaçlarında mantar gibi türeyen beton yığınları birer çirkinlik anıtı olarak Alanya’ya kazınmışlar. Muz’un vatanında muz bahçeleri sefilleri oynuyor adeta. Üvey evlat muamelesi kıvamında bir ilgi var muz bahçelerine. Bir süre sonra var olan o muz bahçeleride beton yığınlarına dönüşecek ve bir zamanların doğa harikası Alanya yok olup gidecek. Alanya’yı betona çevirenlerde emin olunuz bir daha Alanya’yı mesken tutmayacaklardır.

Bir yerin güzelliği doğasındandır. Yeşil ile mavinin iç içe geçmişliğindendir. Dağları, ormanları, akarsuları, denizi o yeri güzel yapan olgulardır. Bu güzellikleri yok edip, beton yığınlarını o yörenin tek hakimi haline getirirseniz ortada bir güzellik kalmaz ve o güzelliği tahrip edenler bir daha o yöreye dönüp bakmazlar.

Pek tabiki güzünü başka yerlere dikip o yerleri tahrip etme yollarını ararlar.

Muz’un ruhuna El Fatiha. En doğru tanımlama bu olsa gerek.

Kalmış olduğumuz otel Alanya’nın Mahmutlar denen bir yerlerindeydi. Beş yıldızlı olup, iki bin yatak kapasitesine sahip bir konaklama tesisi. “Türkün elinden hiçbir şey kaçmaz” misali yapılmış bir tesis. Alanya’nın hemen çıkışından itibaren yaklaşık 10 km. mesafedeki otel dağın en tepe noktasına kurulmuş ve 10 km mesafeden kale gibi duran bir yapı.

Dedik ya “Türkün elinden bir şey kaçmaz”.

Kaçmıyor.

Dağın tepesine kondurdukları bu devasa tesis ile deniz arasında ana yol geçiyor. Denize girebilmek için otel bağlantılı bir üst geçit yapılmış ana yolun üstüne ve deniz tarafından asansörle plaja iniliyor. Pek tuhaf bir anlayış canım. Otelin etrafı muz bahçeleri ile alabildiğine çevrilmiş ve muhtemelen birkaç senenin sonunda o muz bahçeleri bir bir ortadan kaldırılıp tesisin keyfiyetine sunulacaktır. Otelin manzarası şüphesizki çok güzel, lakin o manzaranın yanında paran parça edilmiş bir dağ doruğu söz konusu. Otel güzel olmaya güzel, yapının mimarisi ve estetiği için söylenebilecek fazla bir şey yok ama o dağın doruğuna kondurulmuş bu yapı bir utanç abidesidir. Hiçbir zihinsel anlayış böyle bir mevkiiye, böyle bir yapının müsadesini vermez ama burası Türkiye dedik ya ve Türkün elinden bir şey kaçmaz. Kaçmıyor ve işin ucunda rant varsa o rant uğruna ortalığı bir bir talan edebiliyor.

Alanya diye bir yer kalmayacak bir süre sonra. Zaten kızımda Alanya’yı bir türlü telaffuz edemedi keyfince. Sürekli “Almanya” diye telaffuz edip durdu. Okuldaki arkadaşlarınada demiş “Almanya’ya gittik” diye.

Bu arada birde duyuru yapayım. Önümüzdeki bir beş yılın sonunda muz falan yiyemeyeceksiniz. Emin olun.

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..