- Kategori
- Şiir
Müzeyyen
Müzeyyen
Mahçup martıların gezdiği bir sabah vakti
Lal olmuş muhacir aşklar ağırlayan ceren
Karanfillere sarınmış bir sonbahar yaşar
Dokunmanın ve susmanın ağırlığında
Kendi tenhasında bir aşkın zamana düşen ağırlığı
Akşamın kanadığı kıyılara eski lisanıyla oynaşan rüzgar
Aşkı acıda ağırlamanın sesi
Yazdan kalma yaramdan sızan agu
Efsunlarla uçurumlar süzer
Yüzümün her yanından
Sokakların karanlığını elleriyle silenler bilir
Seslere düşen ışığı
Özgürlüğün bedelini
Yarım kalan aşkları
Her sabahın alacaksında
Lacivert bir hüzün kalır ondan bana
Aklım sokaklarda kalır
Gözlerinde alaca bir hüzünle susardı
Gözleri o eski sonsuz günbatımlarıydı
Sonra indirip başını ellerinin arasına
Hem çok kalabalık
Hem çok yalnız
Ellerindeki yangın izlerine bakardı
Her susuşu yanmış söz uçlarıydı
Kefenin ve şehvetin dilsiz dokunuşuydu
Parmak uçları
Başka bir alemin nefesiyle sesleniyordu konuşunca
Atılırdı kahrın solmuş atlasına körpecik bedeniyle
Nar kırmızı bir çileydi yüreğin aynasında
Bir sızıdan arta kalan
Gitti
Acı bir isyanın peşinden
Bağlandım, bekledim ve kargışlandım
Yağmurlar bütün renkler silmişken
Gelgelelim ummuyordum
Gecenin ve ıssızlığın
Böyle apansız üstüme geldiği saatlerde
Çıkıp geleceğini
Çığlık çığlığa martılar kalbimde toplanmıştı
Sabahtı
Kalbimin kapıları açıktı
Yapma dedim
Müzeyyen
Kendini şiirden çıkar
Kendini benden çıkar
Bu sefer gitme
Mehmet Özgür Ersan
Fotoğraf:Ayfer Akyıldız