Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Eylül '16

 
Kategori
Öykü
 

Müzik susturulamaz!

Müzik susturulamaz!
 

Sene 1997, Van Bahçesaray'da elimde flüt nefesimle ısıtıyorum sanki havayı.
O zamanlar tabi şimdi ki modern müzik aletlerini ne gören ne duyan var.
Severdim flütümü ki ne nasıl üflediğim ne de notalar umrumda bile değildi.
Mutlu oluyordum, hem kuşlar da mutlu oluyorlardı ki bana eşlik ediyorlardı. Keşke köy eğretmenimiz aksi Arif öğretmen de bundan mutlu olsaydı...
Bağrı delik bu aletten ne isterdi ki insan? Bu kadar acı ve mayhoş bir sesi varken üstelik. Okulumuzun çatısını görür görmez daha geçen hafta ceza aldığım aklıma geldi ve hemen flütümü ceketimin içine sakladım biraz daha belli olmasın diye de karnımı içeri çektim.
Oysa seviyordu köyün çocukları ben çalardım onlar türkü ezgileri ile eşlik ederlerdi.
Bir gün ünlü olacağımı şehre gideceğimi ve orada flütlerin çok daha kocaman ve renkli olanlarını bulacağımı söylerlerdi. Sınıfta evi en uzak olan ben olduğum için en geç gelen de ben oluyordum okula. Arif öğretmen her zaman ki durduğu yerinde masanın tam başında elinde tahta cetveli ile yer almış dikiliyordu.
Ders Matematikti ve ben geç kalmıştım.
Niye sopa yutmuş gibi duruyorsun evladım geç sırana! Sesi ile bile bizi ürketebilirdi Arif öğretmenin. Bir er komutanı edası ile her söylediği emirdir hissine kapılırdık Tam zamanı olacak ki yürürken flütümü düşürmüştüm ve düşüş sesi Arif öğretmenin sesinden bile daha ürkütücüydü çünkü yakalanmıştım.
-Sana ne dedim ben!
-Bu sınıftan içeri girmeyecek bu alet demedim mi!
-Müziğin burada yeri yok demedim mi!
-Ver şunu bana!
Tüm nefeslerim o gün tükenmişti sanki. Flütüm çöp kutusunda boynu bükük duruyordu... O zamanlar köyümüze böyle şeyler pek gelmezdi.Bir daha ne zaman görebilirdim ki flütümü hem o benim ilk göz ağrımdı... Ve onu kırmıştı Bütün sınıf kasvetle matematik dersinde kümeler konusu işlemiştik sadece ben değil tüm arkadaşlarımda benimle birlikte üzülmüş beni telkin ediyorlardı.
Ertesi sabah yine okul yolunu tutmuştum ve bu sefer daha temkinli idim. Yapacaktım işte! O sınafa müziği getirecektim! İçimden eğer arif öğretmen beni yakalar ise kuş olup ordan uçabilmek için dua ediyordum.Sınıf kapısından içeri girdim.O sırada Arif öğretmen de kapı yakınındaydı ki bana daha da yakınlaştı. Arif öğretmen yine ceketimin içini yoklamak istedi
-Kuş olayım lütfen kuş olayım!
-Bu ne evladım?
Arif öğretmen ceketimin içinde ki kağıdı bulmuştu. -
-Hiiiç. Resim öğretmenim.
-Tamam geç sırana!
Kuş olma duam kabul olmamıştı ama sınıfa müziği getirebilmiş resmim ile sırama oturabilmiştim.
Resimde bir köy vardı ve hemen bizim evimize benzeyen bir evin köşesinde duran bir flüt çizmiştim gizli bir şekilde çizmiştim üstelik bacamızdan da duman şeklinde notalar tütüyordu. Fakat Arif öğretmen ne bacadan tüten notalarımı ne de flütü görebilmişti.
Mutluydum...
Müziğim susmamıştı.
Evet çocuklar işte böyle okudum ben. Şimdi ise konservatuar sıralarında sizlerin karşınızda bir öğretmenim. Ne sanat ne de müzik yasaklanabilir çocuklar. Asla susturmayın müziği. Müzik susarsa herkes susar...
Bacasından notalar tüten evleri görür isek, yakındır ruhumuzun da tütmesi... 

 
Kayıt tarihi
: 27.05.16
 
 

Daktiloya Çekilecekleri Biriktiren İstifçi ..