Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mayıs '10

 
Kategori
Müzik
 

Müzikte duygu oktavları

Dersimiz, senfonik metal örneği olarak, ‘Apoclayptica’ grubunun ‘Cult’ albümünün yaşattığı duygu oktavları.

Önce bir bemol:

Öncelikle, tüm çektiklerimin boşuna olmadığı duygusu.

Meali: Adamların müziği, zamanına göre imkansızlıktı ama şimdi değil.

Öte-meali: Yaptıkları 1970’te de yapılabilirdi ama 2000’de bile yadırganmıştı ve / ama 2010’da popüler olarak kabul görmüştü.

Bu bir çelişki mi? Hayır.

Sonralıkla, bas oktavda bir ana nota:

Türkçe’de 500 duygu sözcüğü (epistemi) vardır. (1985-2010 sözlükleri.) Türkçe’de 500’den çok duygu varlığı / ontosu var, 500 olsaydı bile; 500 sözcükle, yani varlıkla epistem ve epistemle varlık arasında birebir ilinti olmazdı ve yok, zaten hiçbir yerde ve zaman olmadı da... (Tümel bir değilleme: SoP)

Gergef: Apocalyptica, 2000’de Metallica’nın bir albümünü 4 çelloyla icra ettiğinde, bunu en marjinaller arasında bile cüretkarlık / küstahlık olarak görenler vardı. Oysa ki senfonik rak o tarihte 30 yılını bitirmişti bile.

Ara şerh: Eski / yaşlı bir müzik dinleyeni olarak, aklıma ilk olarak ‘senfonik metal’ değil, ‘senfonik ‘hard-rock’’ tanımı gelmişti.

Bir şerh: Wikipedia’da Türkiye’de senfonik metal yaptığı öne sürülen 2 grubun konuyla ilgisi yok. (Ad vermeyelim, bilenler baksın.)

Demek ki konumuz ne?:

Nota oktavları gibi, duygu oktavları var: Tınıları, poliritmisi, vd de...

Ana konumuz: Müzik, modern dans ile birlikte, duygularla hala doğrudan ama yapayalnızca doğrudan temas eden biricik 2 sanat dalından biri olma durumunda ki bu bizi içgüdülerimizle buluşmaya yolluyor. Duygular değil, negasyon yalan söylemez, belirtmiş olalım bu arada.

Bakınız neyi icare eyliyoruz?

Kulağımızda diskmen, albümü 20 küsuruncu kere dinliyor ve bu metni doğaçlamadan yazıyoruz.

Bu arada ne yapıyoruz?:

Notaların oktavlarında gezerken, kendi özgün (ve genelde pek yinelenmeyen) duygu oktavlarımızda da geziniyoruz.

Düşünebiliyor musunuz?

4 ayda, 20 haftada 20 kez dinlenen bir müziğin (13 toplam parçanın, 7 avangard parçanın), her kezinde sizi farklı bir yerlerde seyrettirmesini hayretle izliyorsunuz.

Sonra neyi görüyoruz?

Onların gezdiği yer, sizin gezdiğiniz yer değil.

Çünkü: Başka albümler, bu denli başarılı değil. Aynı uçuşu yaratamıyor.

Artı:

Başkalarının zihin aletlerini kullanmak, kimi zaman kendinizinkileri kullanmaktan daha işlevsel. (Yani, Aristo’nun düşüncelerinin tek tanrılı dinlerce kullanılmasına, Aristo karışamazdı.)

Ve en önemlisi:

Duvar yok, duvar gördünüzde, kenara çekilip dinlenebilirsiniz demektir, çünkü bilgisel susuzluktan bir serap algılıyorsunuzdur.

İşte bu:

Birileri, ‘Dune’daki gibi, çölden okyanus fırtınalarına taşıyıveriyor sizi. Siz de, bağrınızı yele ferah feza açıveriyorsunuz.

Evet, bu cehennem ülkede bile, vahalar ve molalar mevcut.

 
Toplam blog
: 2216
: 514
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Serbest yazarım. 1960 doğumluyum. BÜ İşletme mezunuyum. ..