Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Temmuz '10

 
Kategori
2010 Dünya Kupası
 

Müzikte yeni bir devrim: "Vu" notası

Müzikte yeni bir devrim: "Vu" notası
 

İlkokul yıllarımızdan beri içimize işlemiş bir müzik bilgisi vardı: Sekiz nota (Do, Re, Mi, Fa, Sol, La, Si, Do). Bir müzik dinleyicisi ve amatörce de olsa duyduğum her şarkıyı org ile çalabilen biri olarak, iddia ediyorum, müzikte dokuzuncu nota "Vu" notasıdır!

Öyle bir notadır ki o, ses sanatçılarından hiçbiri (Bülent Ersoy'dan tutun, Whitney Houston'a kadar) bu "Vu" sesini çıplak sesle çıkaramaz. (Hmm, belki Ajdar farkında olmadan çıkarıyordur.)

Daha önce bildiğimiz hiçbir müzik aleti; yaylılar, vurmalılar, üflemeliler, telliler... hiçbiri, ama hiçbiri bu notayı çıkarabilecek tekniğe sahip değildir. Sadece Güney Afrika'ya özgü o basit görünümlü üflemeli çalgı hariç. İlk zamanlar bilgi yarışmalarında çıkan, şimdilerde ise küçük bir çocuğun bile bildiği o çalgıdan bahsediyorum, evet: "VUVUZELA".

Bir bayan olarak, Dünya Kupası maçlarını mümkün olduğunca takip etmeye çalışıyorum (en azından eşimin vasıtasıyla). Maç izlemeyi eskiden beri severim aslında, gerçi tanıdık bildik takımların maçları daha eğlenceli oluyor ama bu Dünya Kupası maçları da oldukça heyecanlı geçiyor. Ancak; birçok kişi gibi ben de az önce bahsettiğim "Vuvuzela" sesinden son derece rahatsız olmaktayım. Hatta ve hatta, zaman zaman rüyalarımı bile Vuvuzela sesi eşliğinde görüyorum nedense.

Pek çok köşe yazarının şöyle bir görüşü vardı bu konu hakkında: "Vuvuzela, futbolcularla taraftarlar arasındaki iletişimi kopardı." Kesinlikle katılıyorum; çünkü taraftarlar heyecanlansa da "vu", kızsalar da "vu", sıkılsalar da "vu", sitem etseler de "vu", coşsalar da "vu", hakeme hakaret etmek isteseler de "vu"... başka ses yok! Sahadaki atmosfere yön veren ve futbolcuları -tabiri caizse- gaza getiren şey taraftarların tepkileri. Oysa kimileri için bir fil sürüsü, kimileri içinse bir arı kovanını ifade eden o "Vu" sesi hep aynı "Vu" sesi! Nerde o eski günlerdeki tezahüratlar! En iyi bilinden şarkı sözlerinden uyarlamalar, ya da baştan sona yaratıcı bir zekâ tarafından yazılanlar...

"Başın öne egilmesin / Aldırma ............... aldırma / En büyük sen değil misin / Aldırma ............. aldırma / ............ aldırma" (Takımını desteklemek için yazılmış en iyi tezahüratlardan biri; "Vu" sesinden daha etkili olduğu kesin)

"Ok burcuna, Yay burcuna / Ok burcuna, Yay burcuna / Bebeklerin avucuna / Şampiyon ........ yazdıracağız" (Çocukluğumda vardı bu ve ezberlemişim; ve halâ hatırlıyorum; "Vu" sesini de unutmak mümkün değil gerçi.)

"Yıllarca kahrolsak dertten, kederden / Bilsek ki kellemiz kopar bedenden / Aşkımız harbiden hem de derinden / Asla vazgeçmeyiz ............. senden. (Taraftarların bağlılılğını "Vu" sesinden daha açık ve net ifade ettiği tartışılamaz.)

"Hakeme gözlük / Eline sözlük" (Yine çocukluğumdan kalma, ve yine "Vu"dan daha anlamlı, öyle değil mi?)

Klasikleşmiş daha ne tezahüratlar var kim bilir, hepsini yazmaya sayfalar yetmez. Hepsinin ayrı anlamı, ayrı etkisi vardı işte bir zamanlar. Şimdi "Vuvuzela" Türkiye'ye girdi ve büyük alışveriş merkezlerinde satılmaya başladı. Ve ilk Vuvuzela kavgası Gebze'de yapıldı. Düşünsenize; maç izliyorsunuz, ve maçın en kritik ânında kulağınızın dibinde kâh alçalan, kâh yükselen ama hiç durmayan bir "vuuuuu" sesi... Kim kavga çıkarmaz ki?

Kimse yanlış anlamasın; ben elalemin geleneksel çalgısını küçümsüyor değilim, ancak ne olurdu Vuvuzela Güney Afrika'da kalmaya devam etseydi ve bizim için yalnızca "2010 Dünya Kupası"nda duyduğumuz bir anı olarak kalsaydı? Ve ne olurdu futbolcular ve hakemler; taraftarların kızdığını, sevindiğini, sıkıldığını, desteklediğini vs. o özenle yazılmış tezahüratlar yoluyla net olarak anlasaydı? Başka ülkelerin bizim darbukamızı, kemençemizi kendi tribünlerinde kullandığını zannetmiyorum; bizse gördüğümüz her şeyi canla başla ülkemize getirip suyunu çıkarana kadar uğraşıyoruz sanki...

Acaba bana mı öyle geliyor ki...

<özlem ulugöl="">

 
Toplam blog
: 152
: 1957
Kayıt tarihi
: 19.08.06
 
 

Ortada bir problem görüyorsak bu bizim de problemimizdir. Ve eğer 'birisi'nin bu konuda bir şeyle..