Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ekim '08

 
Kategori
Tarih
 

Nâzım'ın Ata'ya ulaştırıl(a)mayan mektubu

Nâzım'ın Ata'ya ulaştırıl(a)mayan mektubu
 

"Cumhurreisi Atatürk'ün Yüksek Katına:

Türk Ordusu'nu isyana teşvik ettiğim iddiasıyla, 15 yıl ağır hapis cezası giydim. Şimdi de Türk Donanması'nı isyana teşvik etmekle töhmetlendiriliyorum. Türk inkılabına ve senin adına and içerim ki suçsuzum. Askeri isyana teşvik etmedim. Kör değilim ve senin yaptığın her ileri dev hamleyi anlayabilen bir kafam, yurdumu seven bir yüreğim var. Askeri isyana teşvik etmedim. Senin eserine ve sana, aziz olan Türk dilinin inanmış bir şairiyim. Sırtıma yüklenen ve yükletilecek hapis yıllarını taşıyabilecek kadar sabırlı olabilirdim. Büyük işlerinin arasında, seni bir Türk şairinin felaketi ile alakalandırmak istemezdim.

Bağışla beni !

Seni bir an kendimle meşgul ettimse, alnıma vurulmak istenen bu 'inkılap askerini isyana teşvik' damgasının, ancak senin ellerinle silinebileceğine inandığımdandır. Başvurabileceğim en inkılapçı baş sensin. Kemalizm'den ve senden adalet istiyorum. Türk inkılabına ve senin başına and içerim ki, suçsuzum."

Nâzım Hikmet Ran.. [1]

Yıl ; 1938

Ulu Önder Dolmabahçe'de yaşam mücadelesi vermekte, Nâzım ise sürekli hareket halinde bulunan denizaltı ana gemisi Erkin'de Donanma'yı isyana teşvik suçundan yargılanmaktadır.[2] Ünlü ozanın daha önceden Harp Okulu'nu isyana teşvik suçundan kesinleşmiş onbeş yıl ağır hapis cezası bulunmaktadır.

Kısaca bunlara göz atmamız gerekir ise Harp Okulu ve Donanma'yı isyana teşvik olaylarında Nâzım'ın Ömer DENİZ adındaki askeri öğrenciye "Köylü erata komünizmi öğretin." dediği [3] ve peşinden Donanma'yı isyana teşvik suçundan bir yüzer mahkemede yargılandığıdır. Mahkemenin savcısı Şerif BUDAK yardımcıları ise Haluk ŞEHSUVAROĞLU ve Fahri ÇOKER'dir.

Bahse konu mektubun denizin ortasında bulunan Erkin gemisinin sintinesinde savcı yardımcısı Haluk ŞEHSUVAROĞLU'na Atatürk'e verilmek üzere teslim edildiği ŞEHSUVAROĞLU'nun ise :

"- Atatürk Dolmabahçe Sarayı'nda ağır hasta. Eline ulaştırırlar mı, bilmem. Ama ben oraya götürür, kayıtlara geçiririm." dediği bilinmektedir.

Bir başka önemli konu ise Nâzım'ın dayısı Ali Fuat CEBESOY' un : [4]

"- Milli Mücadele'deki şerefimi, hakkımı veriniz. Yeğenimi haksız yere mahkûm etmeyiniz." dediği söylenir.

Ancak bunları ifade etmek için Atatürk'ün yakınına dahi yaklaştırılmadığı bilinmektedir.

O dönemle ile ilgili bir başka söylentinin Nâzım konusunun hasta yatağında Ulu Önder'e duyurulduğu ancak sağlık durumu çok kötü olan Mustafa KEMAL'in Mareşal Fevzi ÇAKMAK'ı [5] işaret ederek :

"- Görüyorsunuz ne durumdayım. Mareşal'i darıltmadan siz bir çözüm bulun artık." dediğidir.

Mahkemelerin sonuçlarına gelince az önce de belirttiğim gibi Harp Okulu davasından onbeş yıl, Donanma davasından da yirmi yıl olmak üzere toplamda otuzbeş yıl ağır hapis cezası ozana kesilen bilettir.[6]

[1] Bu mektup Dolmabahçe Sarayı'na ulaştırılmış, kayıtlara geçmiş, ama Ulu Önder'e verilmemiş veya verilememiştir.

[2].Böyle bir mahkeme şeklinin sanırım yeryüzünde başka bir örneği yoktur.

[3] İlk sorgulamasında baskı altında olduğu anlaşılan öğrencinin yargılama esnasında bu ifadesinden vazgeçtiği bilinmektedir.

[4] Atatürk'ün Harp Okulu'ndan sınıf arkadaşıdır. O dönem okuldan Ali Fuat birincilikle, Mustafa Kemal ise ikincilikle mezun olmuştur. Milli Mücadele'nin ilk Batı Cephesi ve 20.Kolordu Komutanıdır.

[5] Nâzım'ın hüküm giymesi konusunda Mareşal Fevzi ÇAKMAK'ın çok ısrarcı olduğu bilinmektedir.

[6] Hafifletici nedenlerden dolayı hüküm net 28 yıl 4 ay ağır hapis cezası olarak onaylanmıştır.

kk/

Kaynak: Mustafa Şerif ONARAN

Dipnot : Bu yazımın son günlerde MB'nin gündemine oturması olası Nâzım HİKMET polemikleri ile bir ilgisi yoktur. Ki zaten ozanı günümüz veya çağdaşı bir takım ödüllü, ödülsüz kalemlere kıyaslamanın abesle iştigal olacağı aşikârdır. Yaşamı boyunca kalemini satmayan ve kiralamayan ender yazarlardan biridir. Zindanlarda hükmü kesinleşmişken ulusuna Kuvayi Milliye gibi bir destanı armağan etmiş ölümüne kadar süren vatan hasretini yüreğine gömmüş yurtsever bir ozandır. Nâzım' a yapılması olası iade-i itibar olayına da karşı olduğum bilinmelidir. Kanımca o artık sadece bir Türk ozanı değil yeryüzü ozanı ünvanını almıştır. Başucuna dikilmesini istediği çınarından ve yurdundan uzakta Boğaz'a giden vapurları usulca okşamakta üzerinde serili yeryüzü toprağının altında huzur içinde uyumaktadır ve o şekilde kalması en doğru olanıdır...

 
Toplam blog
: 262
: 1569
Kayıt tarihi
: 27.09.07
 
 

Anadolu'nun doğusunda sonradan ismi değiştirilen köylerden birinde zemheri zamanına denk gelen bi..