Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Haziran '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Nahide’nin Gözünden

Nahide’nin Gözünden
 

RESİM INTERNETTEN ALINMIŞTIR


Nahide, seksen sekiz yaşında. Kafasına beyaz demek yerine, “Kafası pamuk tarlası” demeli. Bedeni incecik, kıyafetlerine rağmen vücudundaki kemikleri seçebiliyorsunuz bakınca. Üşüyor, biraz kansız. Üzerinde uzun kollu pijamaları var. Elleri açıkta. Damarları koyu yeşil ve kabarık. Ağzı hafif içerlek, dudakları öne geliyor konuşurken. Gözlerinin etrafında genişleyen çukurlar ve kaşları hafif önde duruyor bakınca. Parmakları incecik. “Ne güzel keman çalardı” dediğim oluyor, o konuşurken ellerini hareket ettirmeye başlayınca. 

Nahide ile tanışıklığımız birkaç yıl öncesine dayanıyor. İçinde taşıdıklarını, yani biriktirdiklerini merak eder ve onu konuştururum gittiğimde odasına çıkıp. Oğlu, gelini ve iki kız torunu ile yaşıyor. Kendi tabiriyle “Çerkes gelini.” Naz yapıyor, yerinden kalkmıyor. Eklem ağrılarından kurtulamadığı için sırtı dik uzanarak oturuyor bütün gün. Yanında kitapları var. Onu kıskandığımı da itiraf etmeliyim. Benim okumak isteyip okuyamadığım nice kitaplar okuyor Nahide. 

Geçenlerde ziyaretine gidince kolumdan tutup hafif kendine doğru çekiştirdi beni. “Sen kitap yazmışsın, doğru mu?” dedi. Aceleci bir çocuk gibi cevabımı beklemeden ekledi “Aferim, ne güzel şeyler varmış içinde.” Yazmayı seviyorum fakat Nahide tarafından yazdığım şiirlerin beğenilmesi çok keyiflendirdi beni. 

Onu dinlerken, açılan kapıdan girip hayatına misafir oluyorum. Bunu yaparken ara sıra bana bakıp “Hadi, benim çenem düştü. Sen git gençlerin yanına” der. “Ben sıkılınca kalkarım, daha sıkılmadım.” Diyince anlatmaya devam eder. 

Pazar günü odasına çıktığımda biraz keyifsizdi. “Ne olacak böyle? Durumlar çok kötü” dedi. Nahide, yaşadığımız toplumsal olayların hepsine vakıf. Odasındaki televizyondan yurtta ve dünyada olan biteni dikkatle seyrediyor. Sıkıntısının sebebi yaşadığımız günlük olaylardı. “Sokaklar çok tehlikeli. İnsanlar garip olmuş kızım. Aniden karşısındakinin canını alıveriyorlar. Anlayamıyorum ben bunları. Çok dikkat edin kendinize. Çocuklarınıza. Hepiniz için korkuyorum. Nasıl dikkatsiz araba kullanıyorlar. İnsanları duraklarda eziyorlar. Korkunç şeyler oluyor. Sevgi kalmamış artık.” Dedi. 

Sohbetimizin ilerleyen bölümünde büyük torununun üniversiteye gideceği için endişeli olduğunu ifade etti. Şaşırdım. Herkes çocuğu üniversiteye gitsin ister, Nahide gitmesinden endişe duyuyordu. “Ne güzel, üniversiteyi kazansın da gitsin inşallah” dedim. “Yook, çok fena. Bak üniversiteler yine karıştı. Ben kendi çocuklarımı okuturken yaşadıklarım aklıma geliyor. Büyük oğlum siyasi olaylar yüzünden okulunu bıraktı. Okulları taranıyordu ve can güvenliği yoktu. Küçük oğlumun yaşadıklarıysa unutulacak şeyler değildi. Onların okumasını isterken nelerle karşılaştım. Ne karakollar gördüm. Ne hapishaneler. Şimdi bakıyorum, durum o zamana gidiyor diye korku duyuyorum. İşte bu yüzden torunum için endişeliyim.” Dedi. 

Nadihe, tekerrürden korkarak yaşıyor. Bütün gün izlediği kanallarda ve okuduğu gazetelerde iç açıcı haber yok. Her gün daha kötü senaryolar. İnsanın kanını donduran katliamlar ve yıkımlar yaşanıyor. Doksana yakın yıllık ömründe hala korkuyor. 

Gençlerin işkence görmesinden, evlerin basılmasından, insanların asılmasından korkuyor… Yaşadıklarının yaşatılmasından korkuyor Nahide. 

Hepimizin korkuları var geleceğe dair. Tedirginliklerimiz var. Beklentilerimizin kararması ve istemediğimiz şartlarda yaşamların dayatılması söz konusu olursa ne yapacağız korkusuyla yaşıyoruz. 

“Hadi git, ben zaten düşünüp üzülüyorum olanlara, sen gençsin daha.” Dedi. Tam kalkarken elimi tuttu “Dur bak ne diyeceğim; şu küçüklük var ya. Onu yatağıma getiriyor annesi. Çok fena bir şey. Ne de güzel.” Deyip dizine elini vurdu ve dudağını ısırıp kafasını iki tarafa umutsuzca salladı. 

Nahide, torunlarına sevinemiyor. Doksanlı yaşlarına yakın zamanda en doğal hakkı olan torunlarını düşünüp onlarla ilgili güzel hayaller bile kuramıyor. Yazık onun bu halde olmasına sebep olanlara, çok yazık.
 

Şimdi top yekun korkuyoruz. 

Neden? 

Ne zaman korkmadan yaşayabileceğiz kendi yurdumuzda? 

Ne zaman düşündüklerimizi korkmadan ifade edebileceğiz? 

Ne zaman “Özgürlük tanımının ardın sığınıp birbirimizi yermekten vazgeçeceğiz? 

Sahi; biz ne zaman biz olup, birbirimize güvenerek yaşayacağız? 

 

Sağlıkla ve mutlu kalın. 

 

 

 
Toplam blog
: 247
: 709
Kayıt tarihi
: 11.03.09
 
 

Buradayım işte. Yaşamın tam içinde. Her anın benim olduğunu bilerek. Yaşamın sadece "Şimdi" olduğun..