Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Aralık '06

 
Kategori
Psikoloji
 

Namlunun ucundayız

Namlunun ucundayız
 

Dünyanın birçok ülkesi kendi sınırları içinde silahsızlanmaya giderken (her ne kadar diğer ülkelere silah satışı yapsalar da) bizim ülkemizde ilginç bir şekilde silah satışlarında patlama var. Mesela İngiltere ’de devlet görevlileri hariç kimseye silah izni verilmiyor. Türkiye İngiltere’ den çok daha ileri olduğu için vatandaşlarına güveniyor ve neredeyse önüne gelene silah kullanma izni veriyor. Eskiden canımızı katilden, hırsızdan korumaya çalışırken şimdi magandalar çıktı ki bunlar hepsinden tehlikeli. Mafya dizilerinden sonra onbeş, onlatı yaşlarında çocuklar belinde silahla okul önünde “ oyun ” oynuyorlar. Çocuklar da haklı tabi. Kimden öğreniyorlar?

Kanun o kadar yetersiz bir durumda ki insanlar silah taşımayı veya silah çekip birini vurmayı marifetmiş gibi anlatıyorlar. Belinde silahla bacakları ayırarak yürüyen tipleri çok görmüşsünüzdür... Kovboyların bacaklar ata binmekten çarpıklaşırdı, bizimkiler arabaya biniyor ama ne kerametse bir fark yok. Özellikle kalabalık yerlerde silah çekmek son zamanlarda daha bir moda hale geldi. Trafik bunların başında geliyor. “ Baktım dat dat korna çalıyor, çektim ondörtlüyü, kuzu gibi oldu ” gibi onlarca hikaye işitmişsinizdir. Sanki cephede düşman askeriyle savaşıyormuş gibi gururla anlatılır bu hikayeler.

İnsan ailesi ve çocuklarıyla bir yerden bir yere gitmeye korkar oldu. Korna çalınca arabadan inip ahkam kesme, silah çekme modasına değinmiyorum. Yakında bagajdan otomatik tüfek çıkartıp kurşun yağmuruna tutarlarsaa şaşırmayın!

Bazı yazlar tatilimi geçirmek için Türkiye’ ye döndüğümde tedirginlik duyuyorum. Uçaktan iner inmez bir trafiğe girme korkusu ve insanların olaylara aşırı tepki vermesi (agresiflik). Bu iki etken bile genel bir endişe bozukluğu yaratmak için yeterlidir. İnsanların iş stresleri, maddi sıkıntıları, trafik, vs de bunlara eklenince çözümü birbirimize bağırarak, olmadı birbirimizi vurarak hallediyoruz. “ Kendimde değildim, çektim vurdum ” gibi bir savunma yapılıyor bu durumlarda. Ölen kişi öldüğüyle kalıyor, öldüren de birkaç ay yatıp çıkıyor. İnsanlar devletin gücünü hissetmediği bu ülkede endişe içinde yaşıyor ve bazıları da kendi güvenliğini sağlamak için bir bahane bulup silah alıyor. Yurtdışında huzurluyum, ülkeme gelince endişe duyuyorum. Bu nasıl bir tezat? Silah almak benim için en son çözüm bile olamaz. Zaten bir psikolog da silah alıyorsa artık o ülkede sorunlar çözülemez hale gelmiş demektir.

Devletimizi bu aciz duruma düşürenleri eleştirmeyelim çünkü biz de (oy versek de vermesek de) bu devletin bir parçasıyız ve eğer bir huzur ortamı sağlamak istiyorsak bunun için hep beraber çalışmalıyız. Hanginiz ülkeniz için gönüllü bir iş yaptınız? Ben ne yapabilirim devlet için diye düşündünüz mü hiç? Bu oyları veren halk bizim halkımız onları başka bir halkmış gibi eleştirmekten vazgeçmeliyim dediğiniz oldu mu? Bu bir nasihat, hesap sorma veya toplumu bilinçlendirme yazısı değildir. Silah alan adam zaten okuyup da “ ah çok yanlış, artık silahı bırakıyorum ” gibi bir karara varmaz. Sanırım toplum olarak bu ve birçok konuda düşünmeye ve kararlarımızı hayata geçirmeye daha çok gayret etmeliyiz. Ancak bu şekilde bu insanları silah kullanmaktan caydırırız. Birazcık sorgulama... birazcık...

 
Toplam blog
: 128
: 1989
Kayıt tarihi
: 03.10.06
 
 

Gözlerini kapat ve düşün: bir cümle kaç kişide farklı etki yaratır? Birbirimizi anlamanın gittikçe z..