Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Şubat '09

 
Kategori
Blog
 

Namus nedir? Ben namuslu bir insanım.

Namus nedir? Ben namuslu bir insanım.
 

Milliyet


İnsanoğlu yaşamı boyunca bulunduğu yöre, içinde yaşadığı töre gibi göreceli ve değişen kavramlarla hayatını düzenler. Onların etkilerinin sınırsızlığı içinde yaşar; haz alır, acı çeker. Olguların ya da olayların elinde yönlenir. Oysa gelişmiş insan alacağı hazzı ya da çekeceği acıyı bir sınır içine sokabilmeyi başardığı takdirde gelişmiş sayılır. Bu bakımdan bazı sorulara cevap aramamız daha sağlıklı bir anlam aydınlığının ortaya çıkmasına imkan verecektir.
Bizim gibi müslüman toplumlar da kavramlardan, özellikle "namus" kavramından bahsedildiği zaman "akan sular" duruyor. Namus kavramı insanoğlunun kendiliğinden beyninde, ürettiği, cinselliğide içine çeken, geniş maddeler içeren bir katgoridir. Erdem, ahlak, haysiyet kavramlarının içinde yer alır. Namus kavramının içinde erdemli olmak, dürüst olmak, özü sözü bir olmak, işini iyi yapmak, iki yüzlü olmamak, sadakat, insanlara saygılı davranmak, aile sevgisi, yardım severlik, özverililik, ... gibi kavramlar da girer ama cinsellik fazlaca önem teşkil eder.

Dikkat ediyorum, eğitim seviyesi gelişmiş medeni toplumlarda "namus" kavramı bu kadar hassas terazide değil. Kaygan bir zeminde varlığını sürdürmüyor. Cinsellik boyutundan baktığımız zaman evrimini tamamlamış herhangi bir kavram gözü ile bakılıyor.

***

İnternette yaptığım araştırmada ; Av. Habibe Kayar, Hukuk sitesinde bir anket yayımlamış.
Dicle Üniversitesi'nden Prof. Dr. Aytekin Sır ve ekibi tarafından 2003 yılında bir anket yapılmış. Aşağıdaki anket KAMER'in 'Alışmayacağız: Namus Adına İşlenen Cinayetler 2003 Raporu'nda yer almış.
Ankette 'Namus nedir'' sorusuna çoktan aza doğru şu yanıtlar verilmiş:
1-Karım, bacım, annem, ailem; 2-Kadınların iffeti; 3-Kadının cinselliği, bekareti; 4-Kadınların toplumsal kurallara itaatı; 5-Erkeğin şerefi haysiyeti; 6-Kadınların erkeklere itaatı; 7-Dinin emrettiği.

'Namussuzluğun ne olduğu'' sorusuna ise çoktan aza doğru şu karşılıklar
alındı: 1-Kadının bekaretini kaybetmesi; 2-Kadının açık gezmesi; 3-Erkeklerle konuşması; 4-Aşık olması; 5-Ailenin istemediği birisi ile evlenmek istemesi;6-İzinsiz dışarı çıkması;7-Zina yapması;8-Dedikoduya sebep olacak davranışlar sergilemesi; 9-Dili uzun olması; 10- Kadının bekaretini kaybetmesi, zina yapması'

Görüyoruz ki yıl 2009. Değişen pek bir şey yok !


***
Gelişmiş medeni toplum insanının, "namus" kavramına bakış açısı, bizim toplumumuzda ki gibi can yakmıyor, bir insanın hayatını yok etmiyor. Görüşlerine yakından tanık olduğum için, gönül rahatlığı ile yazıyorum, bu tarz düşünceleri son derece barbar buluyorlar. Özellikle insan hayatının yok olmasına, neden olması yüzünden, bizim ülkemiz insanına göre tam tersi bir davranış ve düşünce eşliğinde aptalca görüyorlar. İşlenen cinayetleri hunharca diye nitelendiriyorlar.

Toplumumuzda insanlar özellikle de erkekler, kendilerini tanıtırken, mutlaka isiminin yanına zorunlu "ek" olarak "namus"lu bir adam' ım, benim için çok önemlidir eklemesini de ihmal etmiyor, adeta görev sayıyor. Namus kavramını sadece erkeğe de indirgemek istemiyorum. Kadınlarımızın bir kısmı bu kavramdan korkup ürküyor, bir kısmı ise destekliyor. Doğurup büyüttükleri çocuklarına, "namus kavramını" aşılamaktan geri kalmamakla beraber, bütünleşmelerinde, bu duygu ile yoğunlaşmasına büyük etken oluyorlar. Bu düşüncelerle yetişen erkek çocuğu, ailesinde kendinden büyük, anasına, ablasına, teyzesine, halasına, kardeşine, yengesine otorite sağlayabiliyor. Baba veya ailenin diğer büyükleri erkek çocuğa destek verip, ailenin kadınlarına karşı birleşerek hüküm uygulayabiliyor. Kadınlar ise asla buna baş kaldıramıyor. Baş kaldıranların sayısı, şehirlerde belki biraz farklılık gösterebiliyor ama köylerde ve kasabalarda hala önemini koruyor.

Başka bir açıdan baktığımızda, bir anne, yetiştirdiği erkek çocuğuna, eğer namusumuzu yerde bırakırsan, sana sütü mü helal etmem, diyerek zorunlu baskılarla yönlendirebiliyor. Üzülerek izliyoruz ki oğlunu bu konuda kışkırtarak cinayet işlenmesine bile neden olabiliyorlar, Çocuklarını birbirine kırdırarak, oğluna, kızını öldürtebiliyor. Belkide içi kan ağlayarak, namusunu koruyacağını/kurtardığını sanıyor. Aile erkeklerinin namusunu korumuş olması onun için daha önemli. Çünkü beyni öyle yıkanmış, ailesinden, çevresinden, öğrendiklerini gördüklerini çocuklarına uygulatabiliyor. Kuşaktan kuşağa, miras kalan bir geleneğin öncülüğünü yapıyor. Halbuki kendisi de bir kadındır. Bu hükümleri verirken kendisininde bir kadın olduğunu unutur. Hemcinsine uygulanan bu olayı önemsemez. Gözünü namus duygusu bürümüştür.

***

Dün gece televizyonda İbrahim Tatlıses' in programını izlerken, dikkatimi çekti. İbrahim Tatlıses, Bülent Ersoy' dan dava açtığı Yılmaz Morgül' ü affetmesini istiyor. Bu ricasını dile getirirken, ben "namus" lu bir adam' ım. "Namus" benim için çok önem teşkil eder. Eğer, aranızda ki konu "namusu" içeren bir konu olsaydı asla bu konuşmayı yapmazdım. Ama gördüğüm, bildiği kadarı ile aranızdaki sorun, sizin namusunuza hakaret içermediğinden bu sanatçıyı affetmenizi rica ediyorum dedi. Benim düşüncemi, görüşümü, bilmeden onayladı !

Bunu neden yapıyor? Belki bir özenti duygusu ile ailesinden, kültüründen, gelenek göreneklerinden böyle gördüğü için, belkide "namus" sözcüğünün anlamı onun dünyasında çok önem ifade ediyor. Adeta beyninde, ruhunda bu olayı bütünleştiriyor. Sadece bu konuya hassas olan İbrahim Tatlıses mi? Tabii ki hayır. Bir çok erkek bu olayı bu noktadan ele alıyor. Tıpkı İbrahim Tatlıses gibi kendisi ile özdeşleştiriyor. Diyelim ki İbrahim Tatlıses bir sanatçı, ekran karşısında, belkide ailesindeki insanları düşman çevresinden korumak için yapıyor. Belki de kendisini övmek, yüceltmek duygusu ile konuşmasını " namus" kavramı ile başlatmayı tercih etti. İtibarının güçlenmesi adına ruhunu, egosunu da tatmin etmiş olabilir de diyebiliriz ! Ya, diğerleri !

Ülkemizde şöhretli veya şöhretsiz bütün erkekler namus kavramına aynı düşünceyle bakıyorlar.

Kendisini namus kavramı ile bütünleştirince büyük güçler, edinmiş gibi mutluluk duygusuna kapılıyor. Bedenini müthiş bir haz kaplıyor. Belki hormonel değişimlere uğruyor. Büyük adam, statüsüne girmiş gibi kasılıyor. O' anda milyonlar bağışlasanız bu kadar mutlu olmaz.

***

Kanunlarımızda da, "namus" kavramının getirdiği anlam da, oldukça önem teşkil ediyor. Bir cinayetin sorgulaması yapılırken, "namus" kavramı önemle dikkate alınıyor. Özellikle böyle bir durum söz konusu mu diye inceleniyor. Ağır tahrik konusu olarak görülüyor. Ceza indirimi bile sağlayabiliyor. "Töre ve namus", cinayetlerini incelediğimizde görüyoruz ki, tamamında ön planda tutulan "namus" kavramı. Kocasını, ailesini terk edip, kaçan genç bir kadın ise mutlaka ölümle hayatını kaybediyor. Kimse dönüp sormuyor kadına? Sen bu adamı veya aileni neden terk ettin? Çektiğin acılar neydi? Ailen seni zorla mı verdi? Sen bu adamı istiyor muydun, seviyor muydun? Bütün insani değerler yok edilircesine, ailenin ölüm fermanına kurban ediliyor.

Karısını gözünü kırpmadan öldüren erkeğe, neden öldürdün, diye sorduğunuz da? Ben namusumu korumak için öldürdüm, benim namus anlayışım böyle, işinize gelirse !... Diyerek konuyu kendi açısından kapatıyor. İtiraz edenlere söz hakkı tanımıyor. Bahsi geçen erkeği dinleyen aynı düşüncedeki diğer erkekler ise evet namusunu korudu, gereğini yapmış diyerek tasdik eder onaylar. Asla eleştiri kabul etmezler ! Hapishaneye girdiğinde bile itibarı olur. Kader mahkumu olarak nitelendirilir !

"Namus" bizim toplumumuzda var olan insanımızın ayrılmaz somut bir parçası. Adeta bir uzvu gibi !
Ben el içine çıkamam, el bana ne der? Benim başım önüme eğemez, ailemden dışlanamam gibi yaklaşımlarla kendini yüceltmeye çalışır. Aslında biraz derinlemesine düşündüğünüzde kendi açısından haklıdır. Öyle görmüştür, büyükleri onu bu doğrultuda yönlendirip yetiştirmiştir. Nedenlerini araştırdığımızda; İnsanlarımızın ifadelerinden de anlıyoruz ki, toplum içinde dışlanmamak, soyutlanmamak için bu kavrama sıkı sıkı ya bağlılar. Namus kavramını dikkate almayan, önemseyen bir insanı, toplum çeşit çeşit hakaret içeren sözcüklerle aşağılıyor, yaftalıyor, rezil ediyor, kötü gözle bakıyor.

***

Diğer bir konu ise yukarıda yapılan ankette de gördüğümüz gibi "Din" önemli bir faktör oluşturuyor. Dinimizin emrettiği ölçüde diyerek insanlar söze başlıyor. Din adamlarının vaazlarında, "kuran" da böyle yazıyor, Allahın emirleridir. Namusunuzu korumalısın gibi söylevlerle, toplumun kaynaşmasını sağlıyor . Eşiniz, ananız, bacınız, yengeniz, sizin namusunuz diye ısrarla altı çizilip, yönlendiriliyor.

Tanrı' ya, yani kendisini yaratan varlığa, inandığı gibi "namus" kavramına da inanıyor ve yürekten bağlılık gösteriyor. Sürekli bu düşüncelerle hayatını sürdürüyor. Değişebilir mi? Belki 80-100 yıl sonra olabilir ! En azından bu kadar haşmetli olarak vehametimini sürdürmez. Türban ya da çarşaf da bunun bir başka örneği. Saçının bir telini yabancı erkeklere gösteremezsin. Eğer gösterirsen, namusumuz elden gider. Çarşaf ya da pardesü ise;
Vücudunun hatlarını, tenini, biçimini yabancı erkeklere gösteremezsin. Eğer gösterirsen namusumuz yerlere düşer. Günaha girersin. Başı açık, dekolte kıyafetlerle gezen kadın namussuzdur, günahkardır diye yaftalanır.

Türbana, başörtüsüne, çarşafa ya da pardesüye katlanabiliriz. Yeter ki aileler çocuklarına doğduğu günden itibaren "namusunuza", bir leke gelirse " çekin vurun, öldürün" demekten vazgeçsin, beyinlerini cahilce, duygularla ve yok edin, öldürün söylevleri ile doldurmasınlar. Çünkü beyni yıkanan bir erkek çocuk namusuna gelen herhangi bir yakıştırmada ! Şiddet uyguluyor, psikolojik bunalıma girerek cinnet anında kendini kaybedip gözünü kırpmadan, programlanmış robot gibi "öldürebiliyor". Halbuki bizim dinimiz, her ne olursa olsun, bir canlıyı öldürmeyi, şiddet uygulamayı, kesinlikle kabul etmez.

Namus kavramı Tanrı' nın buyruklarının önüne bile geçebiliyor. Vazgeçirmenin en güzel yollarından birisi de eğitim. Eğitim seviyesi yüksek olan çocuklarımız, nispeten öldürme duygusundan uzaklaşacaktır. Tıpkı medeni, eğitimli toplumlarda olduğu gibi...

Konuya ve kavrama daha farklı bir gözle bakacaktır. Toplumumuzun eğitim seviyesi yükseldikçe, gerek töre namus cinayetlerinde, gerekse kan davalarında, mutlaka bir düşüş ve o, nispette yok oluş oluşacaktır.

Bu bağlamda ailelere özellikle annelere, babalara, eğitimcilere, kanun koyuculara, yazılı ve görsel medyaya çok iş düşmektedir.Toplumumuzu derinden yaralayan bir konu olarak yüzyıllardır gündemini korumaktadır.


KESKİN KALEM...


Mim' lediklerim...

Sn. Ahmet Balcı...

Sn. Kuzey Kural...

 
Toplam blog
: 13
: 5499
Kayıt tarihi
: 02.02.09
 
 

Üniversite mezunuyum. Lojistik firmasında yönetici olarak çalışıyorum. Yaşam yolunun yarısını sağlık..