Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ocak '16

 
Kategori
Öykü
 

Narkotik yangın

Narkotik yangın
 

Hamit, küçük yaştan beri yalnızlığa itilmiş bir çocuktu. Bazen kendisine kötü davranılmış, bazen de hiç ilgi gösterilmemişti. Toplumda kendisine bir yer edinmek istiyor ama nereye gitse dışlanıyordu.

İşte böyle bir ruh ortamında tanışmıştı Bekir’le. Daha sonra da Bekir’in arkadaşlarıyla… Bu arkadaşların hepsi de uyuşturucu müptelasıydı. Aile ve toplumun dışlaması sonucunda kendisini uyuşturucu gurubunun içinde bulmuştu.

Geceleri arkadaşlarıyla beraber sahipsiz; kapısı, penceresi olmayan evlerde yatarlardı. Aslında bu evler sahipli evlerdi ancak tarihi nitelik taşıdığı için anıtlar kurulundan izin almanın zorluğu nedeniyle yeniden yapılamıyordu. Ev sahipleri de bu yarı yıkılmış haldeki evlerini kendi haline bırakıyorlar ve bu evleri esrar, bonzai, bali, tiner gibi maddeleri kullanan çocuklar, gençler ve diğer yaş grubu insanlar işgal ediyorlardı.

Barındıkları evlerde ne masa, ne sandalye, ne doğru dürüst bir yatak bulunmuyordu. Hele kış aylarında bir sobaları dahi yoktu. Uyuşturucu alabilmek için her türlü yola başvuruyor, uyuşturucu için para buluyorlar ancak yaşamlarını sürdürebilmek için bir teneke soba alacak kadar parayı bunun için harcıyorlardı. Yağ tenekelerinde odun yakmak suretiyle büyük bir tehlike içinde ateş yakıyorlardı. O ateşin alevleri tarihi binanın içinde tavanlara vuruyordu. Yangın tehlikesi had safhadaydı. Yaşadıkları bölgeler tamamen tehdit altındaydı. Mahalle sakinleri huzursuzluk içerisindeydi.

* * *

O akşam hava birden soğumuştu. Yine bir iki yağ tenekesi içerisinde küçük odun parçacıklarını yakmışlar, kullandıkları uyuşturucunun etkisiyle kendilerinden geçmişlerdi. Ancak ateşe dikkat etmemişler, yine tavanlara vuran alevler bu sefer çatıyı tutuşturmuştu. Yangının büyüdüğünü son anda fark eden 20 kişilik gurup hemen ahşap evden fırlamışlar, o mahalleden tüymüşlerdi.

*

Hap, bali, tiner gibi maddeleri kullanan bu insanlar gariban insanlardı. Sürünüyorlardı. Uyuşturucu baronları ise beyler gibi yaşıyorlardı. Satıcılar suç teşkil etmediği için 18 yaş altı çocuklara bu maddeleri sattırıyorlardı.

Madde bağımlılarının beyinleri giderek kayboluyor, salaklaşıyorlardı. Zekaları gidiyor, ruh gibi oluyorlardı. Zamanla daha kuvvetli uyuşturucu istiyorlar, daha pahalılarına yöneliyorlardı. Haptan, tinerden, baliden kokaine, eroine doğru gidiyorlardı. Damardan alınanlar derken dozunu iyice kaçırıyorlar ve ölümle karşılaşıyorlardı.

*

Alevler o kadar büyümüştü ki çevredeki ahşap evlere de sıçramaya başlamıştı. Mahalleli sokağa çıkmış ellerinde kovalarla, hortumlarla yangını söndürmeye çalışırken bir yandan da itfaiyeyi bekliyorlardı. Havanın hafif rüzgarlı oluşu alevleri daha da şiddetlendiriyordu.

*

40-45yaşlarındaki uyuşturucu müptelası insanlar yeni uyuşturucular bulmak için pazar aramak zorunda kalıyorlardı. 10-12-18 yaş gruplarına deneme bahanesi ile tattırıyor, bu çocukları ve gençleri elde ediyorlardı. Daha sonra da bu insanları satıcı haline getiriyorlardı. Bu yeni satıcılar da kendi uyuşturucu ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyorlardı. Pazar daralırsa çevredeki arkadaşlarına ve ailelerine zarar veriyorlardı.

Uyuşturucu alabilmek için anne-babalar tehdit ediliyor, para isteniyor, verilmezse saldırgan oluyorlardı. Aileler can güvenliği açısından korkmaya başlıyorlardı. Bazı ana-babalar çocuklarından uzaklaşmak için şehir değiştiriyor, göç ediyorlardı.

Bu çocuklar bazen sokak lambalarında, ev lambalarında bulunan beyaz tozları bile burunlarına çekip kendilerinden geçiyorlardı. Bali, tiner gibi maddeler ise 18 yaş altı çocuklarında daha fazla görülüyordu.                                       

Çevre illerden de itfaiye arabaları gelmiş, fakat yangın çok ilerlediği ve sokak dar olduğu için bir türlü söndürülemiyordu. Etraftaki ağaçlar bile cayır cayır yanmaya başlamıştı.

                                               * * *   

Dünyanın belli ülkelerinden gelen uyuşturucular Türkiye geneline yayılıyor, büyük satıcılar baron, küçük satıcılar esrarkeş olup çıkıyorlardı. Gerek ot gerekse tabletlerle uyuşturucu alan kişiler bir müddet için cesaretleniyor, daha kuvvetli oldukları hissine kapılıyorlardı. Ancak, bu bir zandan ibaretti. Zamanla beyinleri ve vücutları iyice dejenere oluyordu.

Bonzai, Uzakdoğu’da savaş varken askerler üzerinde denenmiş, askerlerin cesaretli olduğu görülmüş ama daha sonra askerler birbirlerini vurmaya başlayınca yasaklanmıştı. Kaçak hale gelen bonzai dünya geneline yayılmış, çok gelişmiş ülkelerde, gelir seviyesi yüksek yerlerde daha kaliteli uyuşturucular kullanılmış, az gelişmiş ülkelerde ise ne bulunursa o kullanılmaya çalışılmıştır.

* * *

Yangın devam etmekle birlikte sönmeye yüz tutmuştu. Bütün mahalleli oraya birikmişti. Çok sayıda ahşap ev kül olmuştu.

                                                           * * *

Hamit ve arkadaşları ortalıktan kaybolmuştu. Ne yaptıklarının tam olarak farkında değillerdi. Rüyada yaşıyor gibiydiler.

Yakalanıp cezaevine alınsalar bile uyuşturucu kullanan bu gençler ile ilgili cezaevinin dışında tedavi amaçlı kurumlar olmadığı için yasal olan uyku hapları alacaklar, bir süre sadece psikolojik rahatlama içerisinde olacaklardı.

Asıl tedavi insanın kendi kendisini iyi tanımasında yatıyordu. Kendi psikolojisini iyi bilmesinde yatıyordu.

Uyuşturucu bağımlıları tedavilerle iradelerine sahip çıkmazlarsa daha çoook yangınlar çıkacaktı.

Uyuşturucular belki bir müddet Hamitler’in, Bekirler’in içindeki yangını yok ediyorlardı ama itfaiyeler olmasaydı bir şehrin tamamen kül olması işten bile değildi.

 
Toplam blog
: 137
: 158
Kayıt tarihi
: 09.03.14
 
 

1958 yılında Söke'de doğdum. Esnaf çocuğu olarak ilk, orta ve lise eğitimimi Aydın ili Söke ilçes..