Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mayıs '07

 
Kategori
Anılar
 

Narlıdere' den sonra..

Narlıdere' den sonra..
 

İzmir' e 12 km uzaklıkta bulunan ve o zaman köy statüsündeki Narlıdere' de ortaokul yoktu. Eğitiminize devam edecekseniz en yakın yer İzmir Karataş Ortaokulu. Şimdilerde Karataş Lisesi'nin olduğu yer. Ancak ne Mustafa Kemal Sahil Bulvarı vardı ne de gökyüzüne doğru yükselen apartmanlar.

Güzelyalı' dan başlar Karataş' a kadar devam ederdi iki katlı, Rum' lardan kaldığı söylenen güzelim evler. Önlerinde deniz ve iskeleler. Otobüsle giderken denizi görebiliyorduk. Hiç bir güzelliğe sahip çıkamadığımız gibi olanı da koruyamayan biz Türk'ler.

Sadece orası mı? Kordon' da, Karşıyaka' da, Buca'da, Bornova' da. Yaşayanlar yaşamış, alın biraz da siz de yaşayın derlercesine bağışlanan cennetler.

O yıllarda belediye otobüsleri falan yok. İzmir Belediye'si şimdiki SSK'ya ait beton anıtların, eskilerde Elhamra sinemasının önünden sadece Bornova, Karşıyaka belki de Buca'ya otobüs seferleri düzenlerdi. Burunsuz dediğimiz, kırmızı renkli Mersedes otobüslerle.

Narlıdere'den ise köy sahipleri içinde otobüsü olanlar seferler yapardı İzmir'e. Kirizman'dan, Urla'dan, Seferihisar'dan, Çeşme'den, Karaburun'dan gelen otobüsler de Narlıdere'den geçerdi. Geçmek zorundaydı. Başka yol yok. Öncelikle kendi otobüslerimize binmek isterdik, olmazsa diğerlerine. Çoğunlukla ayakta giderdik. Yerimizi yaşlılara, bizden büyüklere, bayanlara sonrasında kızlara verirdik, hava olsun diye. Otobüs fazla kalabalık değilse o zaman otururduk koltuklara. Yolda trafik kontrolu yapılırdı şimdilerde olduğu gibi. Şöförün uyarısı, muavinin talimatı ile kıvrılırdı ayakta kalan herkes. Maksat trafik polislerinin yanından geçerken otobüste ayakta yolcu olmadığı görüntüsünü vermek. Polisler yemez ama yer görünürlerdi. O zamandan beri değişen bir şey yok. Bakın işte buna sahip çıkmışız. Trafik kurallarına uyarmışız gibi görünüp gene bildiğini yapma içgüdüsü. Hala sürer gider, her zaman, her yerde. Sonuç ise belli.

Şoför, muavin, varsa aracın sahibi ile pazarlık ederdik. Talebe 25 kr. olsun diye. Büyükler 50 kr. bizden de zaman zaman aynı paraya alma arzuları hiç dinmezdi. 25 kr. kabul edenlerin otobüsüne binerdik. Gidiş, dönüş aynı hengame, sürer, giderdi. Bizden niye fazla para istiyorsunuz diye derdimizi anlatacak bir merci olmadığı gibi o yıllarda ne Tüketici yasası vardı ne de İnsan Hakları (!). Kabul edersen bin, yoksa bekle, başka otobüs gelene kadar.

Üç sene Karataş'a gittim geldim. Hep doğrudan geçtim. O yıllara ait (Bir bahar akşamı adlı blogumda da bahsetmiştim) sadece sınıfımızdaki öğrenci arkadaşlarımla, sınıfımızda, sıralarda otururken çekilen bir resmim var. Bir tek o. Son sınıfta karnelerimizi aldıktan sonra, müzik öğretmenimiz beni yanına çağırdı;

- Oğlum, senin sesin güzel, notaları da biliyorsun, ailenle konuş, seni Konservatuvara göndersinler.

dedi. O yıla kadarki yaşamında kütüphaneyi bile pek nadir gören biri için öğretmenimizin ne demek istediğini, söylediği yerin nasıl bir yer olduğunu anlamamıştım. İçimizde İzmir'de yaşayan arkadaşlarımız bana öğretti. Akşam karnemle birlikte babama olanları anlattığımda babam;

- Sen Kudret Ş.'mı olacaksın?

dedi. Babamı kaybedeli bir sene olacak. Babam herşeyi bilirdi. Narlıdere'de sözüne itibar edilen bir esnaftı. Dürüst, doğru sözlü. Her ne kadar Narlıdere'ye gurbetten gelen birisi olmasına rağmen en az onlar kadar tanınır, bilinir, sevilirdi. Ölene kadar (60 sene) yaşadı orada. Babamın dedikleri karşısında bir şey demedim. Ama dedim ya herşeyi en iyi o bilirdi.

O zaman n'olacak. Liseyi okumam gerek. Köyümüzde ortaokul inşaatı bitti. Ortaokula öğrenci alınıyor. Ama lise yok. Lise nerede? Alsancak'ta. Eski adıyla İnönü yeni adıyle Namık Kemal Lisesi.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ya ilk kez yapıldı ya da bana rastgeldi. Liselere hem de devlet liselerine girmek için sınav, bir çeşit ön eleme. Sınavı ben kazandım. Liseye kaydımı yaptırdım. Arkadaşım kazanamadı. Mithatpaşa Erkek Sanat Enstitüsü'ne kaydoldu. O üç sene sonra bitirdi okulu. Almanya'ya gitti. Para kazandı. Evlendi, çoluk çocuk sahibi oldu.

Ben okuyorum. Amacım öğretmen olmak, İngilizce öğretmeni. Hedefim bu. Onun için eğitimime devam ediyorum, ne zamana kadar, 12 Mart'lara kadar. Apar topar askere götürülüne kadar. Benim gibi nicelerinin yaşantılarını, beklentilerini, geleceklerini alıp götüren, tıpkı rüzgarın önüne atılan yapraklar misali.

Türkiye tarihinin karanlıkta kalan, farklı düşüncelerde de olsalar, bir çok insanımızı, hala büyük üzüntüler içinde bırakan, ama nedense hala aydınlatılmasına engel olunan o acı günlere kadar.

resim: photoshopmagazin.com
 
Toplam blog
: 240
: 2494
Kayıt tarihi
: 13.04.07
 
 

6 Mayıs, bir Hıdırellez günü "Merhaba dünya" demişim. Geçen elli küsur yıl. Bir şarkı vardır Osma..