Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Aralık '07

 
Kategori
Öykü
 

Narsist manita

Narsist manita
 

Yürüyen bir bant üzerinde doğduğumu hatırlıyorum. Öncesinde çatırtılı, vızıltılı, kokulu kopuk kareler var sadece. Yürüyen bantta ilerlerken etrafımda dizili bir sıra beyaz önlüklü insanın bana hayranlıkla baktığını görünce, nedenini anlamasam da çok sevindim. Doğumun şaşkınlığı işte!

Beyaz bonesinden taşan kumral saçlarını içeri doğru itelerken gözlerini benden ayırmadan bir yandan da dirseğiyle arkadaşını dürtükleyen kızın sözcükleri takıldı aklıma.
-Ah Fedayi Abla ah, Ne kadar güzel değil mi? Bir gün biz de...

Yanındaki ızbandut gibi iri yarı kırışık suratlı kadının dirsek atmasıyla susan kızın gözlerindeki mutluluğun buğulandığını da görmüştüm.

-Salak salak hayallere kaptırma kendini. Buradan aldığın asgari ücret belediye otobüsüne
bile binmeye yetmezken.. diye fısıldamıştı izbandut.

Ha demek belediye otobüsüyle yolculuk edenlerin bile edinemeyeceği kadar kıymetli bir metaydım. Gururla kasıldım. Henüz vicdani duyum gelişmemişti. Oysa bu gün o zavallı beyaz boneli kızın dediklerini düşününce içime bir sızı düşüyor ve sinirden gaz telim kasılıyor.

Oradan çıkıp artık bilinmez bir geleceğe doğru emeklemeye başlayacağımı düşündüğüm sırada yukardan inen yengeç gibi kuvvetli mahmuzları olan acayip bir şey beni tutup havalandırınca başım dönüp midem bulanmaya başladı. Havada yolculuğum ne kadar sürdü bilmiyorum. Kendimi ağzına kadar dolu bir depoda buldum.

Neyse ki bu karanlık yerde fazla kalmadık. İşçi tulumları giymiş biri koltuklarımdaki naylonları bile çıkarmadan kapımı açıp öndeki sürücü koltuğuna oturdu ve marşa bastı. Karanlık bir tünelden çıkıp güneşin ışıl ışıl parıldadığı yeşil ağaçlarla bezeli bir dünyaya merhaba dedim. Yoksa doğum anım karanlıklardan kurtulduğum o an mıydı bilemiyorum.

Adam radyoyu kurcalamaya başladı. Bir müzik bulmuştu ve ıslık çalmaya başlamıştı ki daha kalın bir sesin uyarıcı komutu belirdi içerde.

-Abi ya! Bırak şu radyoyu kurcalamayı da manitayı kazasız belasız ulaştıralım fabrikatör Fabrinin evine.

Ne yazık ki içeridekileri göremiyordum. Oysa sesleri duyma yetim oldukça gelişmişti. İçimde bir çıt kopsa duyardım. Tabi güçlü sensörlerime borçluydum bunu. Ah neden bir de içerimi görebilme yetisi kazanmamışım ki.

Adım Manita'ymış. Bunu da öğrenmiş oldum. Anlamını bilmediğim kelime hoşuma gitmişti. Bir iyelik duygusu sarmıştı benliğimi. Bir ismim var ve birileri benden adımı kullanarak bahsediyor. Durur muyum? Hemen karşılığını verdim. Hızlansın diye karbüratöre daha fazla benzin fışkırttım. Gerçekten de ok gibi ileriye atılmıştım.

-Abi ya diye bağırdı kalın ses. Neden bu kadar gaz veriyorsun? İlle de başımızı bir derde mi saracaksın.

Diğeri ıslık çalmayı kesmişti. Daha ince ve genizden gelen bir sesle yanıtladı.

-Vallahi gaz pedalına bir milim daha bastıysam namert olayım. Bence bu arabanın distiribütöründe bir acayiplik var.

Kalın ses yine gürledi.

-Neyse neyse. Az kaldı. Gazı sakın arttırma. Şu köşeyi dönünce.

Köşeyi dönünce demir parmaklıklı bir duvar boyunca ilerledim. Sonra kapının önünde firenlerime basılınca durmak zorunda kaldım. O anda kapının iki yanında yüksekte çaprazlama duran yuvarlak aynalara takıldı gözüm. Kendimi ilk kez o zaman gördüm. Önce utançtan ve heyecandan kızarmışım gibi geldi ama sonradan, çok sonraları rengimin bu olduğunu kavradım. Kıpkırmızı yatak kadar geniş bir otomobil belirmişti aynalarda. Arkamda bakanların gözünü kör edecek kadar keskin kırmızı ışıklar saçıyordu fren lambalarım. Zevkli biri planlamıştı beni anlaşılan. Yeterince uzun ve zarif burnumun ucunda amblemim pırılltılar saçıyordu. İçimdeki rahat koltuklar açık bej rengiydi. Deri olduklarını biliyorum. Kokusundan anlamıştım önceden. Zarif koyu kahverengi direksiyon simidini de görebildim.

O sırada malikanenin kapısı yavaş yavaş açılmaya başladı. Gözlerimi neşeyle kırpıştırdım. O güne
kadar bu kadar güzel bir araba görmemiştim. Kendime aşık oldum.

 
Toplam blog
: 566
: 1338
Kayıt tarihi
: 11.07.06
 
 

Edebiyatla ilgileniyorum. Ayrıca amatörce belgesel film çalışmaları yapıyorum ve kültürel etkinlikle..