Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Kasım '06

 
Kategori
Eğitim
 

Nasıl başarırım! Başardım! Başaracağım! - I

Nasıl başarırım! Başardım! Başaracağım! - I
 

Ekmek aslanında, başarı kimin ağzında?

Sizlere şu ana kadar hep yurt dışında eğitim konusunda bildiklerimi paylaştım. Bu sabah 7.30 da blog'umun başına oturduğumda bu güne kadar bana gelen sorulara baktım ve genelinin başarmakla ve Ayla yavuz olarak benim neyi /nasıl başardığımla ilgili olduğunu gördüm. Hatta burada var olan özgeçmişimin sanki ulaşılamayacak şeyler yapmışım gibi göründüğünü de fark ettim. Neşem sayenizde yine yerinde, harikasınız. Size bu sefer biraz kendimden, başarı ve başarmak için nelere adanmak neleri feda etmek neleri yapmak gerektiğinden bldiğim kadarı, öğrendiğim kadarını aktarmak istiyyorum. Bunu yaparken size kendimden bahsedeceğim ki, parlak özgeçmişimin ne parlak bir okul geçmişinden ne de günde 5 saat ders aldıran son derece bilinçli bir aileden gelmediğini göreceksiniz. Yani herkes herşeyi yapar. Yeterki ne yapamk isteiği konsunda yüzde yüz emin olsun.

Biliyorsunuz artık 1970'de doğdum ben. 17 yaşında birbirinin gözlerine aşık olup evlenen bir çiftin, baba askerdeyken doğan ikinci çocuğuyum ben. Ben dünyaya geldiğimde annem yanlız 20 yaşında genç bir kız. Babam askerde olunca annem babaannemin Ordu-Perşembe'de bir köydeki evine yerleşiyor. Ben bu köyde bir misafirlikte doğuveriyorum beklenenden erken. Belki de bu yüzden herşeyi zamanından erken yaptım :). Babam askerden dönünce aile, eş, dost sayesinde bulunan memuriyet işine giriyor babam. 31 yaşında iken 4 çocuk babası koca bir adam oluveriyor. Tek bir maaş 4 çocuk bir eş. Kolay bir hayat olmaması gayet normal. İmkanları ne ölçüde fazla ise o çocukların o kadar az disipline olduklarını malesef görüyorum çevremde. Hem Giresun gibi küçük bir şehirde yaşamanın hem de memur bir ailenin çocukları olarak çok sınırlı imkanlarla yetiştik. Burada annemin hepimizin annelerinin katkılarını unutamam. Bizi karşısında oturtup çalıştırırken, biz kitabın arasında annemin fotoromanlarını okurduk ve tabi annemin sözlülerinde kırık not alırdık. Kişiliğimizin gelişmesi için kendi çapında değişik bir eğitim uygulardı. Hem okuldaki tiyatrosundan korosuna, folkrolundan bandosuna kadar tüm aktivitelere ve yarışmalara bizi sokar hem de kütüphaneye dahi saatli gidip gelmemize izin verirdi gelince de kaç sayfa yazı yazdık yoksa oyalandık mı diye kontrol ederdi :). 3 yaşında evden kaçar mahalledeki okula gidermişim. Okuldaki öğretmenlerle inanılmaz oyunlar yaratınca hem öğretmenlerin hem de öğrencilerin ilgi odağı olurmuşum. Böylece 4.5 yaşında halime acıyıp 'bu çocuk kadrolu sayılır artık okula alalım ama bir sene misafir olsun nasılsa seneye kalır' diye okula kabul edilmişim. Edilmişim diyorum çünkü 1. sınıftan çok asz şey hatırlıyorum. Birinci sene bitince sınfı geçtiğim anlaşılınca beni bu sefer kayıtlı olarak ikinci sınıftan başlatmışlar. Biraz macera yani. Buradaki başarının sırrını anlatacağım size. Eğlence! 4.5 yaşında bir çocuk neden bu kadar okumak istesin? Tabi ki eğlence var okulda. Evde anne ile oturup alfabeyi öğrenmektense çocukların sıralarının arkasına saklanıp saçlarını çekmek daha eğlenceli.

Ben ders çalışanlar sınıfından değilim. Öğretmenimin anlattıklarını can kulağı ile dinlerdim. Ayları ezberlemekte sorunum vardı ama hiç olmadık şeyleri olmadık zamanda bilirdim. Ayların sırasını ilkokulun sonuna kadr karıştırdım. Mayıs ayı Nisan'dann öncemiydi sonramıydı diye. Hem ondan önceki hemde sonraki ay 'M' ile başlıyor diye öğretmenim Semral hanıma itirazda bile bulunurdum. Gülerdi tabi. Şimdi de neredeyse ana dilim düzeyinde İngilizce'ye ulaştım ama daha bir kaç sene öncesine kadar October ile November'ı karıştırırdım. İlkokulda notlarım çok kötü değildi ama büyük ablamın her karnede kaçınılmaz gelen takdiri benim siznirimi bozardı. Annem ise takdir, teşekkür gibi belgelerim olmadığından ayrıca haylazlığımdan pek umutlu değildi benden. ÖĞretmenim benden hiç vazgeçmedi ve 9 yaşında ilkokul 5. sınıfta benim yatılı okul sınavlarına soktu. Yine pek umutlu değildi kimse. Girdiğim sınavı kazandım ancak yaşım çok küçük olduğundan yatılı okula gönderilmedim.

Orta okulda matematiğim hep vasattı. Lisede iken psikoloji karar verdim sonunda. Dersaneye gitmedimi, hiç doğru düzgün oturup çalışmadım. Tabi sonuç malum istediğim bölüme değilde, puanlarım yanlış sıralamadan yanarak, oldukça fazla puanla sınıf öğretmenliği bölümüne girdim. O gün hayatımın en kara günü sanmıştım. Yapmak istediğim hiç bir şeyi yapamayacak, hi bir zaman istediğim miktarda para kazanamayacak, mezun olduğum 17 yaşımda öğretmen olup dağ köylerinde kalacağım diye ağlamıştım. Öğretmenlik mesleğini çok seviyordum ancak sundukları bana yetecek şeyler değildi. Bu sırada İstanbul'un iyi üniversitelerinden birinde okuyan ablam olduğundan ailem ikinci çocuklarının yanlarında okuyacağından pek memnnundu. Ayrıca 14 yaşında üniversiteye giren bir çocuğun bir büyük şehirde tek başına ne yapacağından da hep endişeliydi. Eh okula girdim. Okulu sevmedim 13 dersten 11 zayıf geldi 2. dönem. Aldığım ceza ise, nakış kursuna gönderilmekti.
Başarı için devamında görüşmek üzere...

 
Toplam blog
: 35
: 5855
Kayıt tarihi
: 13.07.06
 
 

1970 doğumluyum, 4,5 yaşında ilkokula başladım ve 14 yaşında Üniversite sınavına girdim. KTÜ Sınıf Ö..