Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ocak '07

 
Kategori
Siyaset
 

Nasıl bir dünyaya doğru..?

Nasıl bir dünyaya doğru..?
 

Yarın dünya, bu haritadaki gibi böyle ıssız ve bomboş kalabilir!


31 Aralık 2006, saatler 24.00'ü gösterdiğinde, saat farkıyla önce Sydney'den başlayarak bir çok dünya kentinde görkemli havai fişek gösterileri yeni bir yılın, 2007' nin gelişini müjdeliyordu. Milyonlarca insan yeni umutlarla yeni bir yıla girmenin coşkusu, heyacanı içinde, biraz da hayranlık ve şaşkınlıkla izliyordu bu inanılmaz renk ve ışık cümbüşünü.

Oysa ,daha 24 saat önce, Irak'ta bir döneme damgasını vurmuş bir devrik lider, Saddam Hüseyin trajik bir şekilde idam edilmiş ve dünya an be an televizyonlardan izlemişti bu hafızalardan silinmeyecek görüntüleri. İdam sehpasında Saddam'ın gösterdiği metanet ve soğukkanlılık, onun ülkesi ve insanlarına yaptığı haksızlıkları affettirmeye yetmez belki ama, o dehşet görüntüler bütün dünyanın kanını dondurmaya yetti.

Asırlardır, savaşlar, yıkımlar, acılar, felaketler yaşamış dünyamızda insanın gelişmişliğiyle, insan olma erdemiye asla bir arada düşünülemeyecek ve 24 saat ara ile yaşanan ne yaman bir çelişki bu.

Saddam'ın yaşamı trajik bir şekilde sonlanırken ülkesi ve insanları acılar içinde hızla belirsiz yarınlara doğru sürükleniyordu. Bir önceki ABD dış işleri bakanı Colin Powell, haritalar üzerinde Irak'ta kitle imha silahlarının bulunduğu yerleri gösteriyordu TV ekranlarında. Bu bilgilerin doğru olmadığı anlaşıldığında iş işten geçmiş, yüzlerce yıllık büyük bir medeniyete sahip Irak çökertilmiş, ülke bir iç savaş ortamına itilmişti. Korku ve dehşetin hakim olduğu Irak'ta; bebekler, çocuklar, gençler, kadınlar, erkekler, yaşlılar acımasızca ölüyorlardı. Bir ülke tüm tarihi ile birlikte yok edilmişti.

Ve şimdiki ABD dış işleri bakanı Condoloezza Rice, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 22 ülkenin sınırlarının değişeceğini söylüyor, Roma'da yapılan bir Nato toplantısında bir ABD'li subayın çantasından bölünmüş Orta Doğu ve Türkiye haritaları çıkıyordu. Zaten bir kaç senedir benzer haritalar yazılı ve görsel medyada yer alıyor, uzmanlar (!) konu hakkında yorum ve düşüncelerini açıklıyordu.

Böyle bir ortamda, bu akıl almaz gelişmeler yaşanırken ve bir yandan da AB'nin bıktıran usandıran talep ve dayatmaları karşısında, ülkesini seven, birlik ve beraberliğini isteyen insanlarımızın duyarlığını, ulus devleti savunmalarını, bölünme endişelerini "paranoya görmekle" suçlayanlar şimdi ne diyecekler, çok merak ediyorum doğrusu? Eminim onlar da, ( en azında bir kısmı ) şaşkınlık içindeler ama itiraf edemiyorlar.

Şimdi anlaşıldı mı acaba, Atatürk ilke ve inkilaplarına bağlı olmanın, onun hedeflerinin ve gelecek için öngörü ve tavsiyelerindeki şaşmaz doğruluğun Türkiye için ne denli vazgeçilmez, yaşamsal olduğu.

Tam bu sırada Sn.MİT Başkanı Emre Taner' in tartışmalara yol açan şu açıklamasını lütfen hatırlayalım. " Baş roldekiler ve figüranlar değişiyor. Bazı ulus devletler egemenliklerini yitirecekler. Türkiye rol savaşlarının tam ortasında. İstihbaratın önemi arttı. Bekle gör politikası gibi bir lüksümüz yok. Yalnız savunmada kalamayız. Elimizdeki tüm kartları çok iyi kullanmalıyız." Bu tarihi saptamanın ardından Sn. Taner geleleceğe dair hedef ve beklentilerini şu ifadelerle özetliyor, " MİT olarak vizyonumuz, ülkemizi tehlikeli dönemden çıkarmak ve çocuklarımıza gurur duyacağımız bir gelecek bırakmaktır."

Bir süper güç olan ABD, sahip olduğu baş döndürücü teknoljik ve ekonomik olanaklarını dünyanın barış, huzur ve refahı için kuıllanma yolunu tercih etseydi bu belki de insanlığa yapılabilecek en büyük iyilik olurdu. Ama o, dünyaya hükmetmeyi tercih etti. Hatta, dünyamızı giderek tehdit eden, çevre felaketlerine yol açabilecek zararlı gazların kullanımının sınırlandırılması ile ilgili, Kyoto anlaşmasını imzalamayı da reddediyor. İnsanlık adına bir büyük fırsatı kaçırıyor, süper güç ABD.

Tüm bu gelişmeler ışığında büyük Atatürk'ün "Yurtta barış, dünyada barış" söyleminin önemi bir kat daha artıyor. Bu tehlikeli gidişin tırmanarak Orta Doğu' yu saracağını, belki yıllarca süreceğini söylüyor konunun uzmanları. Bu güzel yurdumuzu ayakta tutabilmek, sınırlarımızı koruyabilmek için her zamankinden çok daha fazla birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var. Gelecek kuşaklarımızın bu ülkede huzur, güven ve refah içinde yaşayabilmesi için gereken sağ duyunun tüm ülkemiz insanlarınca gösterileceğine olan inancımı koruyorum.


 






















 

 
Toplam blog
: 220
: 2018
Kayıt tarihi
: 02.07.06
 
 

Yazmak, ufkun da ötesine taşan engin bir serüven gibi gelir bana ve gençlik yıllarımdan bu yana v..