Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Aralık '07

 
Kategori
Ruh Sağlığı
 

Nasıl bir okul?

Nasıl bir okul?
 

Eğitim sistemin içerisinde insanlara koruyucu ruh sağlığı hizmeti veren biri olarak, okulun yani eğitim sisteminin birey (öğrenci) üzerindeki etkilerini tartışmak, ortaya koymak ve olması gerekeni yazmak konusunda kendimi zorunlu hissediyorum. Nasıl bir okul isteriz? sorusuna bir öğrenci gözüyle bakmaktansa bir uzman olarak bakmak ve "İşte, istenilen okul bu!" diyebilmeliyim.

Bu yazıyı okumakta olan size iki soru ile başlayalım işe:
1- Okul dendiğinde, okulla ilgili aklınıza ilk ne geliyor?
2- İlkokul çağlarınızla ilgili en belirgin anınız nedir? lütfen bu sorulara çabuk ve düşünmeden cevap verin. Bu sorulara gelecek cevapların (bugüne kadar sorduğum insanların genelini düşünerek tahminde bulunuyorum) %60' ı büyük bir ihtimalle, 1. soru için; soğuk bir yer, dayak, dayakçı öğretmenler gibi, 2. soru için ise; ........ öğretmenim, beni nasıl dövmüştü, beni sınıfın önünde nasıl küçük duruma düşürmüştü gibi olacaktır. Yanılıyorsam lütfen bunu benimle paylaşın. Neden bu cevaplar baskın, çünkü okul ve eğitim sistemi sağlıklı işlemiyor.

Okullarımıza baktığımızda, bilgi yüklemenin birinci amaç olduğunu görüyoruz. Öğrenci matematiği adı gibi bilsin, tarihini iyi öğrensin, coğrafyasına hakim olsun, edebi eserleri ve yazarlarını içeriğini bilmeden ezberlesin ama arkadaşıyla nasıl bir iletişim kurması gerektiğini, topluma nasıl katma değer sağlayacağını, kendisini nasıl ifade edeceğini, hakkını nasıl arayacağını, çevresiyle ve ailesiyle açık iletişimi nasıl kuracağını ve nasıl kendine güvenen bir birey olması gerektiğini bilmesin. Ya da hadi insaflı olalım, bilse de olur ama bunları ailede öğrensin.

İşte bu saydıklarım, okul sisteminde sınırlı düzeyde kaldığı için, okulun yetiştirdiği bireyler matematiği, tarihi, coğrafyayı çok iyi biliyor ama iletişimi, olumlu davranış modellerini bilmiyor ve çevresiyle sorunlar yaşıyor. Bakıyorsunuz adam doktor olmuş ama hastalarından bir tebessümü esirgiyor. Öğretmen olmuş, öğrencisinden ilgiyi esirgiyor. Bunu dahada uzatabiliriz ama benim bu saydığım olumsuzlukların bize ne faydası var? Sürekli olumsuza vurgu yaparak, insanlardaki karamsarlığı ve olumsuzlukları arttırmak istemiyorum. Ancak okulun artık davranış değiştirebilen, içerisinde ilgi, sevgi ve açık iletişimin olduğu yerler haline gelmesini canı gönülden istiyorum.

Eğitim sisteminin sınav odaklı olması, benim bu saydıklarımı çok zorlaştırıyor. Bir telaş, bir yarış (daha çok veliler arasında) halinde geçen bu dönemlerin asıl amacının sağlıklı bireyler yetiştirmek olduğunu unutmak ise en büyük hatamızdır. İnsanların hayatlarında sürekli hatırladıkları ve izlerinin çok zor kapatıldığı ilköğretim dönemindeki öğretmenime çok görev düşüyor. Başta mesleğini ve çocukları sevmek olmak üzere; çocuklara birbirleriyli değil kendileriyle yarış içerisinde olmayı, yardımlaşmayı, özür dileyebilmeyi, birbirlerini sevmeyi, onları topluma faydalı insanlar haline getirmeyi, iyimser, olumluyu görebilen gibi özelliklerle donatabilmeli, onları topluluk önünde rencide etmekten ise uzak durmalıdır.

İşte o zaman "okul" kavramı daha bir güzellik kazanacaktır. Tabbi ki bu özellikleri kazandıracak öğretmeninde özellikleri çok önemli. Öğretmen, model olunabilecek birey olmayı başarmalı. Nitelikle ve öğrenmeye açık insan olmalı. Eleştirileri dikkate alıp kendini sorgulayabilmeli. Nitelik deyince aklıma Japon eğitim sistemi geldi. Japonya' ilköğretim öğretmeni olabilmeniz için yüksek lisansınızı yapmış olmanız gerekiyor. Bizde ise (küçümsemek için söylemiyorum) herhangi bir dört yıllık üniversite bitirmeniz yeterli. Sadece bir kıyas.

Bütün bunların sonunda, "sistemler yavrularını doğurur" diye bakacak olursak, eğitimde önceliklememeiz gereken şeyleri tekrar gözden geçirelim derim yoksa içi boş eğitimli insanlar yetişmeye devam edecek.

 
Toplam blog
: 59
: 2088
Kayıt tarihi
: 07.11.07
 
 

Psikolojik Danışmanım, 3 tane dünya tatlısı çocuğum var. Beşiktaşlıyım... Psikolojiye doğuştan bi..