Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ocak '07

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Nasıl felç oldum (4) / Ayhan ölmüş!!!

Nasıl felç oldum (4) / Ayhan ölmüş!!!
 

Dolabımda evden gelen kıyafetlerim vardı, Muharrem "Seç bakalım hangisini giymek istersin, yanımda çok şık olman gerekiyor" dedi. "Hiç fark etmez" diyerek aylardan sonra ilk defa pijama dışında bir kıyafet seçtim. Her sene yazlık kışlıkları kaldırırken hep "acaba kaldırdığımız bu kıyafetleri tekrar giyinmek kısmet olur mu?" diye düşünürdüm. Evet, kısmet olmuştu; ama onları artık eskisi gibi ayakta değil de tekerlekli sandalyede mahkum bir insan olarak giyecektim bu yeni yaşamımda.

Ayakkabım giydirilmeden önce onları elime aldım ve dakikalarca baktım. Hala onlarda yere bastığım izler vardı. Hatta dışarıya basmaktan hafif ezilen topuklarını bile inceledim. Kısacık saçlarıma şekil vermeye çalıştım ve uzun bir aradan sonra ilk defa dudağıma ruj sürdüm. Daha önce on dakikada giyinirken, iki kişiyle ancak yarım saate giyinebildim.

Artık hazırdım; hemşire telefonla fizyoterapistim Muharrem’e hazır olduğumu söyledi. Sedyeyle geldiğim hastaneden, aylar sonra ilk defa tekerlekli bir sandalye ile çıkmıştım. Dışarıdaki güneş ışığı gözlerimi kamaştırdı. Muharrem sandalyemi itiyordu. Sanki herkes bana bakıyor ben ise sanki bir suç işlemişim gibi hiç kimsenin yüzüne bakmıyordum.

O gün ilk defa mimari engellerle tanıştım. Dışarıda fazla kalmamak için çok uzağa gitmeden ilk restauranta girmek istedim. Yemeğimizi yerken Ayhan’ın durumuyla ilgili ona sorular soruyor; ama hep kaçamak cevaplar alıyordum.

Omurilik felci ile ilgili soru sorduğumda bana peçeteye "sevgili arkadaşım; uzun ve zor bir yolcuğun başındasın" diye bir yazıyla cevap vermişti. O yazıyı hala saklarım.

Hemen tekrar hastaneye dönmek istedim. Muharrem benimle ilgili o gün için bir rapor hazırlamış. Hastaneye döndüğümde annem ve çocuklarım heyecanla bekliyorlardı. Odaya çıkmadan önce hastanenin bahçesinde oturduk; birer kahve içtik. O sırada Ayhan’ın da arkadaşları ziyaretime geldiler. Onları görünce Ayhan’dan haber var mı durumu nasıl? dediğimde "Sen böyle yaparsan bir daha gelmeyeceğiz. Önce kendine bak; onun yeri çok güzel; merak edilecek bir durum yok" diye cevap verdiler.

Gözyaşlarım tekrar başladı kendimi tutamıyordum. Bu arada annem yanımızdan ayrıldı geldiğinde elinde gazeteler vardı "Al bu gazeteleri oku ve artık hiç kimseye bir şey sorma" dedi; ardından elime kaza raporunu uzattı. Gazeteyi açtım ilk sayfasında "Koca Mercedes kuş gibi uçtu" diye manşet vardı. Altında benim kanlar içinde sedye üstünde bir resmim ve Ayhan’ın vesikalık bir resmi. Allah’ım gözlerime inanamıyordum, tüm dünyam yıkıldı ardından kaza raporunu okudum kara haber o bu olsa gerek.

Yığılıp kaldım o hafta ateşim yine 40 dereceye çıktı ve annemin hastaneye gelişi Sururi bey tarafından yasaklandı :) Sururi bey anneme "Biz Semra’yı hayatta tutmaya çalışırken siz bunu nasıl yaparsınız? Onu da kaybedeceğiz bu işler birden söylenmez, her şeyin bir sırası var" dedi. Annem de "Bilmesi onun için iyi olacak diye düşündüm. Artık kendine gelmeli ve yeni hayatını kabul etmeli" diye düşündüğünü söylemiş.

Evden resimlerimi istemiştim. Onlara sık sık bakıp hiçbir yere dayanmadan nasıl ayakta duruyormuşum diye hayret ediyordum. Tekrar eskisi gibi yürümeyi hayal ediyordum; ama her baktığımda içim acıyor bunların hayal olduğunu biliyordum.

"İki çocuğum, işim, ailem var beni seven insanlar var; ben onlar için sağlam durmalıyım" diye düşündüm tüm gece. Rahmetli anneannem derdi ki "Anne sağ iken babanın bir gözü kör olurmuş; anne öldüğünde babanın iki gözü kapanırmış" Demek ki ben varsam her şey var, eğer yoksam hiçbir şey yoktu. Eşimle kazadan önce ayrılmıştım; çocuklarım için hem anne hem de babaydım. Herkesten daha kuvvetli olmalıydım. Çıkış noktam ise: " Derdimi dinledim derdimden iğrendim, derdini dinledim derdime imrendim."

 
Toplam blog
: 21
: 1227
Kayıt tarihi
: 02.12.06
 
 

1962 doğumluyum. 1994 senesinde geçirmiş olduğum bir trafik kazası sonucunda omurilik felçlisi oldum..