Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Aralık '06

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Nasıl felç oldum?

Nasıl felç oldum?
 

13 Nisan 1994 hayatımın dönüm noktası. İş için Adana’ya bir hafta önce uçakla gitmiştik. İki fabrika vardı sigortalamam için; ama mta bilgisi vermedikleri için tekrar gitmek zorundaydım.

O haftada Türk Hava Yolları grev yapmıştı. Grev bitmeyince arabayla yola çıkmaya karar verdik. Yakınlarımız "hava çok iyi, hem Toros’lar da şimdi çok güzeldir. Araba ile çıksanız güzel de bir yolculuk yapmış olursunuz" diye bizi ikna etiler. Aslında daha önce hiç bilmediğimiz bir yoldu. Arabaya binmeden çocuklarımla vedalaştım. Arkadaşlarım ve çocuklarım arkamızdan küçük bir adet olan suyu bile döktüler ardımızdan.

Biz de güle oynaya yola çıktık. İzmit’e vardığımızda araç telefonuna "isterseniz dönün uçak seferleri başladı" diye İstanbul’dan telefon geldi. Biz artık yola çıkmıştık; yolculuk zaten oldukça keyifli geçiyordu. Kahvaltı esnasında arkadaşımın gazete okumasına gözüm ilişti; yüzüne dikkatlice baktım, sanki nur gelmiş bir ifadesi vardı. Ama hiçbir şey söylemedim.

Hava gerçekten güzeldi. Her yere bahar gelmişti. Yol üzerinde dağlardan gelen bir şelale vardı. Biraz hava almak için arabadan indik; elimizi yüzümüzü yıkadık; tam o sırada iki köylü erkek çocuğu birbirine arabayı gösterek “Arabaya bak ya ne kadar güzel” diyerek hayran hayran bakıyorlardı. Arkadaşım “Çocuklar çok mu beğendiniz?” diyerek başlarını okşadı. “Evet amca benim böyle arabam olsa kuş gibi uçarım” diye cevap verdiler.

Mola sonrası artık otobana girdik. Yolda hem sohbet ediyorduk hem de bir şeyler atıştırıyorduk. Aslında bilmediğimiz bir yol olduğu için biz eski yoldan devam etmişiz. Otobandan devam etmiş olsaydık direkt Adana’nın içine girecekmişiz. Yolda trafik polisi durdurdu; ehliyet ve ruhsat kontrolünden sonra da emniyet kemerimiz olmadığı için ceza bile yedik. Hatta Ayhan “memur bey ne cezası ne kemeri? benim kemerim var” diyerek pantolon kemerini göstermişti. Biz onun bu esprisine çok güldük ve yine kemerlerimizi takmadan yola devam ettik. Otobanda en son hatırladığım Adana-Mersin levhası. Sanırım cezayı yedikten 15 dakika sonra sola doğru çok sert bir virajı alamıyoruz ve 40m aşağıya uçuyoruz.

Hala kaza anını hatırlayamıyorum. Böyle travmalarda büyük şokları alt beyin gizlermiş aslında. "Ne oldu? Nasıl oldu?" hatırlayabilmeyi çok isterdim. Ayhan çok iyi araba kullanır ve yolda hata yapanı hiç affetmezdi; nasıl oldu hala şaşırıyorum. Fakat hiçbir uyarı levhası olmadığı gibi virajda korkuluk da bulunmuyormuş. Hatta daha sonra ailem tarafından karayollarına açılan tazminat davasını da kazandık.

Yolda gördüğümüz çocukların sözleri gerçek olmuştu. Gazeteler "Koca Mercedes kuş gibi uçtu” diye manşet atmışlar, o zamanların korkunç kazalarını konu alan Sıcağı Sıcağına programında ilk haber olarak verilmişti kazamız.
Sabah gazetesi meşhur 3. sayfasından “ölüm virajı yine can aldı” diye duyurmuştu.

Kaza yaptığımız yerin adı 1 ayda 25 kaza gerçekleştiğinden “ölüm virajı” olarak kalmış ve hazırda ambulans bekletiliyormuş. Her kazazede bizim gibi devlet kara yollarını mahkemeye vermiş ve kazanmışlar. En sonunda bizim kazadan sonra da o yol trafiğe kapanmış.

Ayhan arabanın dışında ölü olarak bulunmuş; ben ise arabanın içinde çok ağır hasar almışım; akciğerlerim patlamış, göğüs kafesim kırılmış, kafa derim feci yara almış. Şu an başımda 104 dikiş var. Ama hepsinden önemlisi omurgam zedelenmiş.

Beni arabanın içinden çıkartmaya çalışmışlar fakat arabanın kapıları kilitlendiğinden kapıyla uğraşmak istememişler ve beni arabanın sunroof’undan çekerek çıkarmışlar. İşte ne oldu ise o anda olmuş zaten; zedelenmiş olan omurgam çekerek çıkartılmaktan omuriliğimi kesmiş. Bilincim kapalı ve hiçbir refleksim olmadığından belki de öldü diye çıkartmış jandarma.

Omurga kırığı maalesef dışardan belli olmuyor. Kolumuz, bacağımız kırıldığında şişme ya da morartı gibi belirti gösterir; ama omurga kırığında böyle bir belirti olmuyor. Belki de bana iyi niyetli olarak yardım etmek isteyenlerin ilk yardım konusunda bilgileri olsaydı bugün ben tekerlekli sandalye kullanıyor olmazdım. Tabiî ki emniyet kemerinin ölümü ve kalıcı sakatlığını önlediği konusunda bilgi sahibi olmadığımızda bizim büyük kabahatimiz.

Sonra da beni 40 m lik şarampolden nasıl caddeye çıkarttılar o konuda hiçbir bilgim yok. Ama annem tırnaklarımın çamur içinde olduğunu söylüyordu.

Biz kazayı geçirdiğimizde Jandarma İstanbul’daki büromu arıyor ve kazayı bildiriyor. Ailem ve yakınlarım Adana’daki tüm hastaneleri arıyor Semra Çetinkaya adında bir kayıtta rastlamıyor. Kız kardeşimin görümcesi Adana Devlet Hastanesi'nde doktordu. Nuray ablayı arayıp yardımcı olmasını istiyorlar; bu arada Nuray abla oradaki tüm personeli beni bulmaları konusunda görevlendiriyor.

Görevliler beni tamamen tesadüf eseri hastane çöplerinin orda buluyorlar… Nabız sıfır tansiyon sıfır. Hemen tomografi ve diğer tetkiklerden sonra ikinci hayata dönüş başlıyor. Doktor bulunuyor ve beni 9 saatlik bir ameliyata alıyorlar. Göğüs kafesim kırıldığından kalbime batmış ve ameliyatta iki sefer kalbim durmuş.

Ameliyatta omurgamın kırık parçalarının omuriliğimin içinde yaptığı baskı alınmış. Fakat hastanede omurgamı sabitlemek için takılması gereken platin bulunamamış ve ameliyat sonuçlanmış. Kaza öncesi benimde müşterim olan Prof. Azmi Hamzaoğlu benim epikrizimi istemiş ve benim derhal İstanbul’a getirilmemi önermiş ve ailemin imzası ile uçakla İstanbul a getirilmişim.

Tekrar uzun bir ameliyat ve uzun yoğun bakım günlerim. Kaza yaptığımızı hiç hatırlamıyormuşum fakat zaman zaman bacaklarımı neden hissetmiyorum diye soru soruyormuşum yoksa bacaklarımı mı kestiniz diye sık sık sorarmışım. Bu durumda bana bacaklarımı gösteriyorlarmış bak bunlar senin bacakların bacaklarında kırık var acı duymayasın diye onları uyuşturduk sırtındaki ameliyatın bir düzelsin bacaklarını alcıya alacağız diye beni sakinleştiriyorlarmış. Bu arada Ayhan’ın vefat ettiğini hala bilmiyordum. Her sorunun ardından tekrar derin uykuya dalıyormuşum. Bu durum aylar sürmüş.

Benim bildiğim şuydu: Ayhan yaşıyordu ve bacaklarım sadece kırılmıştı.

Şimdilerde dahi ayrıntılarını çok net hatırlayamadığım hastanedeki tedavim bittikten sonra hiç eve gelmeden özel bir rehabilitasyon hastanesinde 7 ay kaldım. Bacaklarımın bir an önce alçıya alınmasını beklerken başhekim benimle akşam konuşmak istediğini söyledi.

Sabırsızlıkla akşam olmasını bekledim. Geldiğinde elinde bir sürü evrak vardı… (Devam edecek)

 
Toplam blog
: 21
: 1227
Kayıt tarihi
: 02.12.06
 
 

1962 doğumluyum. 1994 senesinde geçirmiş olduğum bir trafik kazası sonucunda omurilik felçlisi oldum..