Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Şubat '14

 
Kategori
Siyaset
 

Nasıl ölümsüz siyasetçi olunur - 3

Nasıl ölümsüz siyasetçi olunur - 3
 

Yazının 1. bölümü için BURAYA tıklayın

Yazının 2. bölümü için BURAYA tıklayın

Yazı dizisinin ikinci bölümünün üzerinden neredeyse bir yıl geçecek. Ancak yazıklarımın yansımaları bugün 17 Aralık operasyonu olarak karşımıza çıkmış durumda. Açılan ayakkabı kutuları, tutuklanan bakan çocukları, edilen beddualar, çalkalanan finans dünyası ve tabi ki yıkılmak istenen bir hükümet...

Başbakan Erdoğan'ın göreve geldiği ilk günden beri eleştirildiği bir konu var bilirsiniz. Henüz bir belediye başkanıyken ABD başkanıyla görüşmüş, kısa süre sonra yeni kurulan bir partiyle tek başına iktidar olmuştu. Bu durumda ABD'nin oyunuyla başa geldiği senaryolarından kurtulamamıştı.

Bugünse aynı durum Kılıçdaroğlu için tekrarlanıyor. Kasım ayı gibi Amerika'ya gideceği konuşuluyordu CHP liderinin (Kaynak 1). 30 Kasım'da ise Amerika'ya uçuverdi (Kaynak 2). İlginçtir kısa süre sonra o sözde kanlı bıçaklı oldukları, okyanusötesi diye diye eleştirdikleri cemaatle bir görüşme yaptı (Kaynak 3). Artık sonra ne olduysa bir 17 Aralık operasyonu oldu. Nedense CHP lideri hiç şaşırmış gibi değildi, tıpkı cemaatin yayın organları gibi... Aynı gün 4 bir koldan taarruz başladı hükümete, sanki bir gün önce hiçbir şey yokmuşçasına. İlginçtir hemen sonrasında CHP lideri Amerikan büyükelçisiyle bir yemek yedi (Kaynak 4).

Bunları niye anlatıyorum? Koyu bir Ak Parti taraftarı olduğum için mi? CHP karşıtı olduğum için mi? Yoksa bu işten bir avantam mı var? Tek bir şey için yapıyorum; uyanık olmalıyız. Neden mi? Açıklayayım.

Başbakan iktidar olmadan kısa süre önce ABD'ye gidiyor, dönüşte yepyeni partisiyle tüm medyayı bir anda arkasına alıyor ve 40 yıldır alınamayan oyu alıyor ve başa geliyorsa ve bu olaydan sonra Amerikancı oluyorsa eğer, bugün CHP liderinin senaryosunun bundan farkı nedir?

Herşey 1 ay içerisinde oldu. Amerika'ya gidildi, görüşüldü, üstelik kanlı bıçaklı oldukları cemaatle de bu süre içerisinde çok dostane bir görüşme yapıldı (10 yıldır yapılmıyordu oysa), araya bir operasyon yapıldı bir de üstüne elçiyle yemek yenildi. Bunun açıklaması nedir peki?

İki ay önce cemaat yayın organlarında hepimizin bildiği gibi %20 civarlarında olan CHP oyları için "CHP fena çarpıldı, oylar %18'e geriledi, Kılıçdaroğlu APO görüşmesi ortaya çıktı, Kılıçdaroğlu Amerika'yla görüşüyor, dış güçlerle faiz lobisiyle Kılıçdaroğlu elele" haberleri yayınlıyorlardı. İki ay içerisindeki gelişmelerin ardından ise "Türkiye'nin sola ihtiyacı var, Kılıçdaroğlu yolsuzlukların üzerine gidiyor, Ak Parti %42ye geriledi, Kılıçdaroğlu CHP'yi uçurdu, oylar %37'ye dayandı" haberleri yapmaya başladılar. İşte dürüst ve tarafsız habercilik budur (!)

Şimdi gelelim konunun asıl bam teline. Başbakan Erdoğan'ın bundan önceki Amerika ile ilişkileri neydi bilinmez. Herşey iddia ve şüphelerden ibaret. Ancak şu an işler değişmiş görünüyor. Geçen senenin sonlarında Türkiye ilk defa Amerika'dan kazık fiyata ve Amerikan uçaklarına kilitlenemeyen işe yaramaz füzeler yerine Çin'den ucuz fiyata ve Amerikan - İsrail uçaklarına kilitlenebilen füze sistemi almaya karar verdi. Amerika ayağa kalktı ve her Allah'ın günü bu duruma karşı bir çözüm aradılar. Ne hikmetse CHP lideri bu olaydan sonra Amerikalara uçup gitti.

Sözün özü, bugüne kadar Amerikancı olduğu gerekçesiyle Ak Parti'ye oy vermeyen Kemalistler ve ülkesinin tam bağımsızlığını isteyen solcular ve hatta milliyetçi sağcılar; bu seçimlerde elinizde Amerika'ya karşı elinizde çok büyük bir koz var.

Bu hükümet Amerika ile ipleri füze ihalesinden sonra koparma noktasına geldi. Muhtemelen bizzat Amerikan başkanı Obama'nın emriyle, hocaefendinin de emri uygulamasıyla hayata geçen operasyonla hükümetin devrilmesi planlanmış, yerine biat sözü veren Kılıçdaroğlu'nun geçirilmesi hesapları yapılmıştır. Düne kadar "Allah'a şirk koşuyorlar dedikleri CHP'lilere bugün toz kondurmayan cemaat medyası durumu açıkça gözler önüne sermektedir.

Ülkesinin ekonomik ve stratejik kaynaklarını Amerika'yle ters düşmek pahasına savunan ve dolayısıyla ABD ile papaz olan bu hükümetin arkasında durmak mantık sahibi herkes için kaçırılmaz bir fırsattır. Ancak görünen o ki bu hiç kolay olmayacak.

Düne kadar "Astınız, zehirlediniz, yedirmeyiz" diyen Amerikan tayfası bugün "Asarız, zehirleriz, olmadı içeri tıkarız. Sonun Kaddafi gibi olacak" çığlıkları atar oldu. Yanlış anlaşılmasın bunu diyenler Kemalistler de değil üstelik, bizzat cemaat takımı bunu demekte.

Başbakan Erdoğan için "Nasıl ölümsüz siyasetçi olunur?" başlıklı bir yazı dizisi yazmıştım. Ancak bugün görüyorum ki birileri başbakana "Ölümsüz siyasetçi diye birşey olmaz. Bunu seni öldürerek göstereceğiz" demeye başladı.

Çok merak ettiğim tek bir şey var. Bugün Amerikan çıkarlarının aksi işlere imza atan bir hükümet Amerika'nın hükümeti yıkma operasyonlarına, ekonomiyi alaşağı etme çabalarına karşın ayakta kalabilecek ve yeniden başa gelebilecek mi, yoksa yine Amerika kazanacak ve ülkeyi Amerikan çıkarlarını koruma doğrultusunda emanet edeceği kişilere bırakmakta muvaffak olacak mı? Bunu zaman gösterecek. Belki bu kez Türkiye'nin istediği olur. Tabi Türkiye bunu isterse...

Şimdi diyebilirsiniz ki başbakan Erdoğan Amerika'yla ortak hareket edip ülkeye hiç zarar vermedi mi? Bugünkü tablo gösteriyor ki bu hatayı yaptı. Hatta başa gelirken de bu hatanın bilincindeydi ya da değildi. Ancak bugün yaptığı hataların başına ne işler açabileceğini kendisi gibi tüm ülke görüyor. Ayırca şu da bir gerçek ki başbakan bu hatayı yapmaya da mecburdu sanki. Çünkü bu hatayı yapmasa bütün medya arkasında durmayacaktı ve buralarda olamayacaktı.

Bu konuyla ilgili başka yazı yazar mıyım bilmiyorum ancak bir sonraki seçimlerde, yani 2015'te başbakan Erdoğan tek başına kazanır ve bir sonraki dönemde bu paralel dediği yapıyı ortadan kaldırmayı başarırsa ülke Amerika'dan emir alma konusunda artık o kadar da eli kolu bağlı olmayacak gibi görünüyor.

Ancak Amerika'da en az bizim kadar bu durumun farkında. Bunun için ne gerekiyorsa yapmaktan çekinmeyeceklerdir. Borsa operasyonuysa borsa, terör eylemiyse terör eylemi, kaset skandalıysa kaset skandalı... Hatta gerekirse Amerikan jetleri gelip bir kaç Türk uçağını Türk havasahasında vurmayı bile düşüneceklerdir. Çünkü Türkiye her ne pahasına olursa olsun emir altında olmalıdır. Kimse onu kaybetmeyi göze alamaz.

2015 yılına kadar geçecek her gün yeni sürprizlere gebedir. Allah ülkemize gelebilecek her türlü felaketten ülkemizi korusun. Çünkü güçlü bir hükümete karşı Amerikan hükümetinin asimetrik savaşı resmen başlamış bulunuyor. Bu savaşta en büyük hasarı şüphesiz yine vatandaşlar alacaktır. Lakin bu savaştan tek parça çıkan bir Erdoğan görürsek Nietzche'nin aforizması bir kez daha gerçekleşecek ve Erdoğan'ı öldürmeyen bu operasyonlar onu güçlendirecektir. Türkiye hiç olmadığı kadar dar bir boğazdan geçiyor. Sonuçlarını hep beraber göreceğiz. Kim bilir belki de ölümsüz siyasetçi vardır.

Son bir kaç söz de CHP lideri için etmek gerekir sanırsam. Kemalist olduğunu söyleyen, yani Türkiye'nin tam bağımsızlığını savunduğunu iddia eden bir partinin liderine Amerika ile birşeyler karıştırıp başa geçmek yakışır mı? Bunun neresi Kemalizm olur o dakikadan sonra?

Peki sayın Kılıçdaroğlu bir önceki hükümeti yıkan kişiler sayesinde başa gelecek olursa aynı kişilerin devletin her yerine uzanan kollarıyla kendisini de yerlebir edeceğinin farkında değil mi? Düne kadar Allah korkusu olmayanlar suçlamasıyla kendisine saldıranların bir günde kendilerine dost olduğunu ve yine bir günde "ezanımızı susturdular" diyerek hükümeti devirmeye çalışacaklarını göremiyor mu? Bu bir koltuk hırsı olabilir mi?

Allah ülkemizi her türlü felaketten, ihannetten korusun.

 
Toplam blog
: 352
: 2915
Kayıt tarihi
: 05.06.10
 
 

Jack Amca, düşünsel dünyasındaki gelişmeleri dışa vurmak niyetiyle başladığı yazı yazma sevdasına..