Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Haziran '18

 
Kategori
Sosyoloji
 

Nasıl Olurdu?

Nasıl Olurdu?
 

Yükseklere Naçizane Öneriler 2.bölümü.

Bu yüzden seçilecek adaylarımızı ince eleyip, sık dokuyacağınızı umut ediyoruz. Diyerek    bitirdiğim, 1. Yazımın devamıdır...

Dünyada; şans verilmeyen, duymazdan ve görmezden gelinen büyük ama arka sıralarda bırakılan kesime en ön sahalara alınanlardan bazılarına verilen şansların çeyreği kadar şans ve değer verilseydi eğer insanlık bir adım daha ilerde olabilirdi.

 Dünya, 1789'da yeni bir Çağa girmiştir Sanayi Çağıydı.
O zamanın Osmanlısı Sanayi devrini yakalamakta gecikmiştir ki, bu gecikmenin bedelini geçmişimizde imparatorluğumuzu kaybederek ödemişiz.
Bugün yeni bir çağ ile başbaşayız, bu "Çağ Bilgi" çağıdır bu çağı yakalamak için kaybedecek bir İmparatorluğumuz da yok...

Bir örnek vermek istiyorum. Bundan sadece 20 yıl önce fotoğraflarımızı kâğıda basıyorduk. Ve Kodak’ta 170.000 kişi çalışıyordu. Son birkaç yıl içinde değişime ayak uyduramadığı için yenilenemediği için, iflas etti varsayıyorum. 2001 yılından itibaren fotoğraflarımızı film kâğıtlarına basmayacağımız kimin aklına gelirdi?

Onun için "Türkiye Cumhuriyeti'ne ülkemize dört elle sarılmalıyız çünkü bize başka bir Türkiye yok". İşte bunun için akıla ve bilgiye önem ve değer verilmelidir.

Kişisel çıkarlara değil.

Bunun için insanlığı hurafelere iten sürükleyenler yasaklanmalıdır. Cehalete sürükleyenler en ağır biçimde cezalandırılmalıdır. 

Ahlak yapısı çöken, inançlarıyla oynanan toplumun ve değer yargılarıyla dalga geçercesine oynanan hiçbir ülkede gelişim ve birlik beraberlik sağlamaz…

Bugünün, bilim ve teolojisiyle övünülüp ama hala kavrayamazken, kim bilir birkaç yıl sonra bizleri aklın almayacağı, zorlanacağı neler bekliyordur…

 Hal böyleyken sizlerinde çevrenizde yetki ve şans verdiğiniz

Bu değişimlere hızla gelişen teknoloji ve akıl çağında, en önemlisi yeni fikirlere önem verilmesidir. Bunun önemini kavrayamamış ülkelerin insanları ezilip gelişen dünyada yok olması gayet normaldir.

Önemsenmeyeceğini bildiğim, naçizane fikirlerimi gözden geçirip düşünmenizi dilemekten başka çarem olamaz.

Ne diyebiliriz, karar yüce gönüllerinizdir.

Buna göre.

Çoğu zaman sözlerimiz en acı haliyle duvarlara çarpıp geri dönse de, ister istemez bağımlık yaptığından, ustanın çırağa dediği gibi “yeniden çay koyar düşünürüz”. İnşallah’da çok geç kalmış olmayız.

Adını hatırlamıyorum, bir kitapta şöyle bir söz okumuştum. “Evet, ben onunla aynı topraklarda doğdum ama aramızdaki benzerlik buraya kadardır.  Çünkü İskender ‘dünyayı fethedeyim’ derken kendi vatanını unuttu. Ben asla unutmadım, unutmayacağım. Ben vatanımı savunup korumakla meşguldüm, der.Atatürk, kendisinin Büyük İskender ile aynı toprakta doğduğu hakkında ki görüşlerini merak edenlere.

Bunun için.

İnsanoğlu ilk yemini ahdini ruhunun yaratıldığı an Rabbi’yle yapar ruhu, vücutta kılıflandığı demden son nefesine kadar bu yeminini unutmayanlar ne bahtlı kullarıdır.

        Zira onlar her nefes ve her demde ben insan mıyım diye kendisini sorguya çeker empati kurarak insan olarak yaşamaya gayret gösterir. 

         İlk yeminini unutanlarsa dünya değerlerine zaaf duyar insanlığı değiştirip yön vermeye çalışır. Milletvekilliği yemini de öyle olmalıdır, çünkü hangi esaslara bağlı kalınacağını belli eden bir ahittir. Aklı malik bir insan neden ve ne için yemin ettiğini görevi boyunca unutmaz bu yemin ve yeminin şuurundan ayrılmaz.

    Yoksa hiç kimse zorla tutulup yemin ettirilip vekil yapılmamıştır. Sorumluluklarının bilincinde olmayıp vatan ve millet bütünlüğüne inanmayanların kısaca, Tbmm çatısı altında olmaya da hakları yoktur.

        İktidar denen zorlu görevde.

         "Gövde büyüdükçe gözün küçüldüğünü, kulakların sağırlaştığını" görmek için unutmadan gerçeğin aynasında kendimizi seyretmeliyiz.
"Bu cesaret içimizdeki adil duyguların yokluğunda vicdanı sızlatan merhamet ve insanlık sancısına son verecektir."

Kişileri de, toplumları da bitiren ve sonunu hazırlayan bu kulak tıkayışları değil midir, zaten?

       Türk aydınının ve yetkilinin (temsilcisinin) varlık sebebi, fikir üretmektir. Çözüm bulup, çözümü aramaktır. 

        Eğer ki, geçmişte ve şu zamanlar da bir yerlerde hata var sesleri, masumların feryat sesleri yükseliyorsa o seslere kulak verilmeli, gerekirse ekip içinde yeniliklere gidilmelidir.

        Karar yüce gönüllerinizin.

 
Toplam blog
: 34
: 158
Kayıt tarihi
: 29.06.14
 
 

Merhaba güzel insan, buda benim youtube kanalım abone olursan kanal seninle güzellecek. Eğer kanalı..