Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ağustos '08

 
Kategori
Deneme
 

Nasıl tutsak aldı bizi hayat

Nasıl tutsak aldı bizi hayat
 

tutsak


Bu tutsaklığa, sorumluluğa, bu ağırlığa, bu anahtarsız kilitlere, bu duvarlara, bu dönüşü olmayan yollara değer mi hayat?
Deniz, güneş, hava, su haricinde insanların icat ettiği neye bulaşırsan, hemen çakallar, sırtlanlar, piranalar gibi sarıveriyorlar insanın etrafını. Hemen sözleşmeler, kaşeler, imzalar, taksitler, dilekçeler, kredi kartları, markalar, görevliler, bugün gitler, yarın gel'ler, çalışmalar, borçlar, çok ucuza hayatının üçte birini satın alanlar, dönülmez yollar, tek yönler, otomobiller, benzinler, kocalar, eşler, çocuklar, mahkemeler, iflaslar, intiharlar...

Kim kurdu bu düzeni? Kim bıraktı bizi bu arenanın ortasına? Bu karanlıklarda ışıldayan binlerce göz arasında nasıl yaşayacağız? Bu ok'lardan, bu etrafımızda her an saldırıya hazır sinsice dolaşan çakallardan, sırtlanlardan korunmayı daha öğrenmeden, kaçarak, sıvışarak, saklanarak, sinerek, sakınarak, boyun eğerek, yaşamayı kim öğretti bize?

Sadece karnımızı doyursaydık, sadece sevseydik yetmezmiydi? Üç kuruşa ömrünün üçte birini çalışarak satmak zorunda kalmalar olmasaydı, iğnelemeler, kurallar, küçümseyen bakışlar arasında geçmeseydi ömür… Kimse hayran olmasaydı ve kimse yermeseydi bizi…Bir insanın hayatının hepsi kendisinin olsaydı. Satmak zorunda kalmadan sevgiyle verebilirdi belki… Şimdi üçte birini satmak zorunda kaldığından verilebilecek çok şey kalmadı… Dar vakitlere sıkıştırdık hayatı… Daraldık… Vakit kalmadı…

LSW, puma, nike, adidas benetton beymen vakko giymeyiverseydik, büyüyünce on yıllık krediler çekip borçlanıp son model arabalara binmeyiverseydik. İnsan ömrü ortalama 60 yıl. 20 yıllık krediler icat edip imza attırdılar bizlere...

Biraz yetinseydik elimizde olanlarla, az ihtiyaç duysaydık, sevmeye biraz daha zamanımız olsaydı.

Kim düşürdü bizi bu tuzaklara, kim icat etti bu yolları bu otobanları. Yanlışlıkla girdiğimiz bir yolda 100 km boşuna gitmeseydik. Nedir bu kadar yolumuzdan döndüren şey bizi. Neden bu kadar çok hayat yolunda tek yönler, mecburi istikametler… Kim koydu bu işaretleri? Hani yaşamak için gelmiştik bu dünya ya?

Ne gereği vardı bu kadar sorumluğun? Evlilik, çoluk çocuk, büyüt, okut, meslek sahibi yap, evlendir, kaç yılını alır insanın, üçte birini satmışken hayatın..?

Hani hayat bizimdi? Hani hep duyar ve bilirdik hayatın çok kısa olduğunu?

Yaşamamız için hiç gerekli olmayan ne kadar çok şey soktuk hayatımıza. Siteler yaptık çevresine duvarlar ördük, kapısına güvenlik elemenları koyduk, Deniz kıyılarını, koyları tel örgülerle ayırdık sahiplendik, polisler icat ettik, artık yollarda bile durdurulup durdulup aranır olduk… Hep bir suçlu muamelesi görmeyi nasıl hak ettik..? Bütün yollarımızı kestik, hep hesap sorulduk…

Biz kendimizi idare edemedik, vekil bulalım dedik. Oda yetmez başbakan o da yetmez cumhurbaşkanı, müdür, asistan, muhtar, vali, mahkeme, nikah memuru, şahitler… Biz neler yaptık...? Oldu mu peki? Çözüldümü sorunlar? Rahat mı ettik?

Hava su güneş ve karnımızı doyurmak yeterken yaşamak için, şu kısacık hayatta değermiydi bu kadar zincirlerle bağlanmaya…

Kim düşürdü bizi bu tuzaklara,

Ne sevmeye vakit kaldı

Ne yaşamaya…

 
Toplam blog
: 271
: 606
Kayıt tarihi
: 16.05.08
 
 

Güzel sanatlar fakültesi Müzik bölümüne gitmeme rağmen, fakülte sonunda yıllardır yaptığım turizm..