Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mayıs '07

 
Kategori
İş Yaşamı - Kariyer
 

Nasıl zengin olunur?

Nasıl zengin olunur?
 

Ekonomi biliminin çıkış noktası insan ihtiyaçlarının “sınırsız” olması, buna karşılık bu ihtiyaçları karşılayacak kaynakların “sınırlı” olmasıdır. Bu aynı zamanda ekonominin tanımıdır. Ekonomi kıt kaynaklarla ihtiyaçlarımız arasında denge kurmaya çalışan bir bilimdir.

İnsanoğlu doğası gereği hep daha iyisini ister. Daha iyi bir evde oturmak, daha iyi giyinmek, daha lezzetli şeyler yemek vb. Ve bu standartlara ulaşmak için çalışır durur. En azından hep daha güzel yaşam şartları ümidiyle yaşar. Birgün mutlaka olacaktır. Bunun en güzel kanıtı şans oyunlarıdır. Şans oyunlarına olan talebin artışında yüksek standartlara erişmek önemli bir faktördür. Çünkü insan ömrü boyunca çalışsa o paraya ulaşamayacağını bilir.

Peki sınırsız ihtiyaçlarımızı cebimizdeki parayla nasıl karşılarız?

Gereksinmelerin şiddet dereceleri birbirinden farklıdır. Örneğin açlığın giderilmesi, eve yeni bir mobilya alımından önce gelir.

Her insan kafasında önceliklerini belirlemiş durumdadır. Ancak ülkemizde ters giden birşeyler var. Şöyle ki; Adam yiyecek parası olmadığı halde son parası ile Marlboro marka sigara alıp onunla kahveye gidebiliyor. Sosyal gereksinimi, fizyolojik gereksinmelerinin önüne geçiyor. Bu noktada şu deyiş toplumumuzla birebir örtüşmekte: “Ayranı yok içmeye tahteravanla gider .......”

Öncelikle ihtiyaçlarımızı sıraya koymalıyız. Fizyolojik ihtiyaçlarımız ön sırada olmalıdır. Çünkü vücut bütünlüğümüz sağlanmadan diğerlerini gerçekleştiremeyiz. Herşeyin başı sağlıktır.

Günümüz yeni ekonomisi, sanal paranın ortaya çıkışıyla birlikte insanları daha çok harcamaya yöneltmiş, inanılmaz bir tüketim çılgınlığı yaşanmaya başlamıştır.

Vahşi kapitalizm insanlara nasıl daha çok harcatırım projeleri geliştirmeye başlamıştır. Bunda da oldukça başarılıdır.

Kredi kartları yüzyılın icadıdır bana göre.

Avantajlarının yanında bir o kadar da yıkıcı olmaya başlamıştır. Peki ipin ucunu kaçırtan nedir kredi kartları konusunda? İnsan algısı kredi kartını gelirine artı bir değer olarak görme durumundadır. Yüzyıllardır nakit harcamaya alışmış insanoğlu, bir mal veya hizmeti alıp karşılığında cebindeki paradan bir şey eksilmediğini görmüş, bu da zihninde kartlara karşı hoş bir imaj oluşturmuştur. Ayrıca asgari ödeme, taksitlendirme gibi oyuncaklar kredi kartlarının cazibesini arttırmıştır. Ta ki gerçeklerle yüzyüze gelinceye kadar.

İşte size kredi kartı kullanma kılavuzu. Dikkatle okuyun. Zira zengin olmaya giden yolda en önemli adımı atmak üzeresiniz.

Zengin olmanın ilk kuralı maliyetleri kontrol altında tutmaktır. Hep söyleriz:”adam fabrika sahibi giydiği şeyler bak diye”. Sonra da “ee nasıl zengin oluyorlar, işte böyle” der, kıskançlık krizlerine gireriz.

İşte o kişi maliyetlerini kontrol altında tutan kişidir. İhtiyacı bir gömlek ve pantolondur. Ona göre bunun pahalı ve marka olmasına gerek yoktur, belki iyi kullanırsa o kıyafetlerle bir yılı geçirebilir. Kredi kartı harcamalarında ilk kural bunun havadan gelen bir para olmadığı ve ödemesinin mutlaka cebimizden yapılacak olmasıdır. Bu bilinci geliştirip, yerleştirmeliyiz. Harcama limitimiz kredi kartımızın limiti değil, gerçek kazancımızın limiti olmalıdır. İkincisi yukarda bahsettiğim gereksinmelerin şiddet dereceleri. Önceliği acil ve önemli ihtiyaçlara vermeliyiz. Kredi kartı borçları için düşük faizli ihtiyaç kredilerinden faydalanılabilir.
Kredi kartlarımız kontrolümüze girince zaten dersimizi almış oluyoruz. En iyisi kullanmamak aslında.

Zengin olmanın ikinci kuralı: Ticaret.

Bir şekilde ticarete bulaşmış olmalıyız. Bunu illaki mevcut maaşlı işinizi bırakın ticaret yapın anlamında söylemiyorum. Risk profiliniz buna uygun olmayabilir. Ancak günümüz şartlarında birçok insan asgari ücret ile geçinmek durumunda. Belki bu yazıyı okuyan siz de.

Ticaret için sermaye gerek dediğinizi duyar gibiyim. Kesinlikle katılıyorum. Ama sermaye anlayışımız farklı olabilir. Bence en büyük sermaye aklımız. Akıllarını kullanarak hurdadan yaptıkları cihazlarla zengin olanları duyuyoruz ya da internet dahileri.

Çevredeki herşey bir fikir kaynağı. Unutmayın insan ihtiyaçları sınırsız. Bunları karşılamamız gerek.

Acilen küçük ya da büyük bir ticari işe girişmeliyiz. Kaldı ki bir işi tutturup, gerçek anlamda para kazanmaya başlamak 6 ay ile 1 yıl arasında sürüyor. Çarpıcı, değişik bir fikir değilse tabi.

Ticarette kazanç sınırlaması yok. Belki herkes ticaret yapmayı düşünüyor ama bir türlü başlayamıyor. Risk almak istememe, tembellik vb. Belki yazım motive edici olur.

Düşünün bir kere, şu an sabit gelirle çalışıyorsunuz, muhtemelen gelecek bir yıl içinde de gelirinizde ahım şahım bir değişiklik olmayacak. Bu rakam ihtiyaçlarınız için yeterli değil. Borca giriyorsunuz, ödeyemiyorsunuz. Başka birisinin işi için harcadığınız enerjinin yarısını kendi işiniz için harcasanız belki de daha çok kazanacaksınız. Çözüm belli ki part time ya da full time bir ticari iş.

Hiç riske girmeden alacağınız ve satacağınız ürünler bulabilirsiniz. Evden çalışma fırsatları araştırabilirsiniz. Aile desteği isteyebiliriz, uygun krediler, kobiler için destekler, AB ve dünya bankası fonları araştırılabilir. Bunu yapmalıyız.

Üçüncüsü: Geleceğe yatırım. Tüm bunları yaptık. Para kazanmaya başladık, standartlarımız da yükseldi. İstediğimizi almaya başladık.

Peki nereye kadar?

Her insan yaşlanacak. Bu kaçınılmaz bir son. Yaşlılık dönemimizde çalışamayacağımız bir gerçek. Hele bir de evlatlar hayırsız çıkarsa halimiz perişan.

Bu dönemi keyifle tadını çıkararak atlatmak için geleceğimiz için şimdiden birşeyler yapmalıyız. Bunun için aylık/yıllık gelirimizden bir kısmını bir yerlere atmalıyız. Gayrimenkul de alabiliriz ama nakte çevirmek zor olabilir. Bankaya koyabiliriz, emeklilik fonlarına yatırabiliriz vb.

Yazmak istediğim daha çok şey var ama okurken sıkılmayın diye burada kesiyorum.

Sonuç olarak yazdıklarımı uyguladınız ve hiçbiri tutmadıysa, sanırım “yürü ya kulum denmeyi bekleyeceksiniz” Sevgilerimle...
 
Toplam blog
: 13
: 2913
Kayıt tarihi
: 28.11.06
 
 

Dünya sımsıcak günlerini verdi ona o sonbahar, geçti sonsuzluktan usulca. Artık acılanma vaktiydi, a..