- Kategori
- Şiir
Nasılım...
Çünkü şiirle başlıyordu
Bütün çıkmazlara uzanan yol
Duruyordu önümde Türkçe gibi
Anlaşılır bir dilden…
Büyülüydü parmaklarım
Ateş değdiğinde yanıyordu
Yaylım yaylım
Sırt sırta vermiş dağlar
Ayın ilk halini batırıyordum
Hançer diye geceye
Yıldız akıyordu
Sımsıcak…
Artık
Yaşlandı bayramlarım
Senede iki defa
‘’bayram gelmiş neyime’’
Ben mendili halaylarda severdim
Harmanlarda
Taze gelinin avcunda kına örtüsü
Ben mendili
Düştüğümde sıyrık sıyrık
Bağladığında severdim annem
Dizime
‘’kan damlar yüreğime’’…
Artık yaşlandı
Bayramlar gibi
Mendillerde…
Ölü bir ozanın yaşayan temmuz akşamlarından
Yıldızlı
Ve ishak kuşlu
Ve anason kokulu
Yüzümün üstünde
Dişimle kanırttığım gülüş izi.
Karabasan gibi giriyor rüyalarıma…
Kalk iki gözüm
İstenmeyen konukluğum
Şuncağız yankısıyla
Dağ devirmiş
Çığ indirmiş
Yaş akıtmış ardından
Sığınmış kaleminin kanatlarına.
Nasılım…
Annem canlı horoz alırdı ben küçükken pazardan
Ben küçükken pazarlar çok büyüktü
Çok uzaktı
Faytonlar tıkırdardı
Yeni asfalt yollardan…
Her yanım kırık dökük
Her yanımda çam yaprağı…
Benim büyülü parmaklarım var
Bulvarlar fener alayı…