Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Aralık '16

 
Kategori
Güncel
 

Nasır tutmuş ruhum

Nasır tutmuş ruhum
 

Doğruya doğru… Benim ruhumun nasır tuttuğunu yakın zaman önce farkettim. Duyarsızlık had safhada. Eskisi gibi yaşanan trajedilere duyar kasarak reaksiyon vermiyorum. Önceleri bir trajedi yaşansa duyar kasar, reaksiyon verirdim, şimdilerde aksine bananeci bir tavırla, ilgisiz bir zihin dünyasıyla konuyla ilgileniyorum. Misal birkaç gün önce Aladağ’daki öğrenci yurdu yangını! Önceleri böyle bir şey karşısında kahrolurdum, şimdilerde herkesler gibi “Burası Türkiye” argümanının ardına sığınmak suretiyle bir şey olmamış gibi hatta ve hatta bu türden trajedilerin memleketin alameti farikasına dönüştüğünü söylemeye çalışıyorum,  yüzümde hafif yollu bir tebessümle. Tabi geldiğim nokta beni şaşırtmıyor. Düşününki memleketin her günü bir trajediye gebe olmasın. Ardı arkası kesilmeksizin trajediler ve katliamlar… Sadece son bir yılımız bile nedemek istediğimi gayet yalın bir şekilde gözlerimizin önüne resmetmekte. Suruç katliamındaki gencecik çocukların parçalanan bedenlerine daha on yedi ay önce tanık olmadık mı? Ankara Gar Katliamında parçalanan bedenlere hep birlikte tanık olmadık mı? Ve sokaklarda, caddelerde patlayan onca bombalar ve paramparça olan bedenler. Bunları koyalım bir kenara ve Doğu ve Güneydoğu’ya bakalım… Cizre’de bodrumda yakılan onlarca insan, yerle yeksan edilen şehirler ve göçe zorlanan yüzbinlerce insan… Çocuğunun cesedini buzdolabında tutmak zorunda kalan bir anne… Sokağa çıkma yasakları… İşte tam da bu noktada korktuğum başıma geldi ve ben, evet ben bunca trajediye karşı artık ruhumda vaziyetin bir karşılığı olmadığını keşfettim. Sadece “Acaba bu gün hayatta kalabilir miyim?” endişesine kapıldım. Sokağa çıkamaz, insan içine karışamaz hale geldik. Herkesler de bir tedirginlik, herkesler de bir kaygı ve bastırılmış öfkeler.

Daha birkaç yıl öncesine kadar memleketin barışından bahsediyorduk. İç barış sağlanacak, memleket normale dönecek ve siyasal ve politik rekabet demokratik mücadeleler ekseninde yol alacaktı. Hayalimiz buydu ama bu hayal tam bir hayal kırıklığı oldu ve bu hayallerin üzerine sadece son bir yılda memleket sathında yaşamını yitiren insan sayısı binlerin üzerine çıktı. Ve bu denli kısa bir sürede yaşanan bunca trajedi karşısında insan ruhunun nasırlaşmaması mümkün mü? Bunca olay karşısında tepkisiz kalmanın başka türden bir açıklaması olduğunu sanmıyorum. Bu coğrafyada daha birkaç ay önce ortalığa salkım saçak dökülmüş olan çocuklara tecavüz vakalarını izledik. Evet izledik ve ardı sıra yaşanan onca taciz ve tecavüz vakalarını sıradan adli olaylarmış gibi değerlendirdik. Ve düşünün ki bu ülkede ahlâk düşkünlüğü çıtasının bizatihi siyasal iktidar marifetiyle nasıl daha daha yukarılara çıkarıldığını tecavüzcülere af meselesinin yasalaştırılmasına dönük çabasında gördük. Toplum baskısı ile vaziyet rafa kaldırılmış gibi görünüyor olsa da böyle bir hadise karşısında milyonların sokaklara dökülmesi gerekirdi… Hele ki iş din kitap meselesine, ahlâk meselesine geldiğinde şampiyonluğu kimseye bırakmayan yurdum insanı sözkonusuysa.

Tabi bunca hadise karşısında çelişik bir takım durumlara da dikkat kesilmekte fayda var. Dikkat ederseniz memleketin muhafazakâr diye tanımladığımız kesimleri de sistemin azizliğine fazlasıyla uğramakta. Güvendikleri dağlara bir bir kar yağmakta. Çocuklara tecavüz vakası, son meclisten geçirilmeye çalışılan tecavüz yasası ve işte aladağ yurt yangını… Ve daha sayabileceğimiz bir çok örnek var. Bu türden trajedilere duyarlı davrananlarında her zaman olduğu gibi bu memleketin helal süt emmiş solcusu, devrimci - demokrat muhalefeti oluyor. Yine sokaklara dökülenler, copa, gaza maruz kalanlar, gözaltına alınanlar bu çevreler oluyor. İşin en acı yanı da bu olsa gerek. Çoluğu çocuğu güvendiklerinin ellerinde tarumar edilenlere sorsan halen solcuyu, devrimciyi-demokratı tu kaka tanımlar ve “Allah devletimize zeval vermesin” der.

Ve işte bu laflar karşısında da benim ruhum nasırlara gark olur.

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..