Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Nisan '09

 
Kategori
Siyaset
 

Nato için yorum erken

Nato için yorum erken
 

Obama'nın Erdoğan ile görüşmesi NATO krizini önlemiş veya ertelemiş gibi gözüküyor


Danimarka Başbakanı Rasmussen'in Nato Genel Sekreterliğine "oybirliği" ile seçilmesinin yorumları için biraz daha beklemek gerekiyor. Rasmussen'in daha ilk açıklaması "Roj TV'nin yayınlarına bakarız, suç unsuru oluşturuyorsa gerekeni yaparız" şekilde ve Türkiye'yi memnun etmekten çok uzaktır. Aslında konuyu diplomatik dille tercüme edersek "hiçbirşey yapmayacağız" anlamına geliyor.

Aynı şekilde Müslümanlara yönelik karikatür kriziyle ilgili daha önce yapılan açıklamalar hala ortada iken Rasmussen'in özür dilemesini beklemek en hafif ifade ile "safdillik" olur. Zamanında yapılmış tepkilere rağmen geri adım atmamış bir başbakanın daha sonra geri adım atmasını beklemenin bir anlamı yok.

Dünya gazetelerinin gündeminde bu sorunla ilgili çeşitli yorumlar yapılıyor, yapılmaya da devam edecek(*). Yorumlar için henüz erken olduğunu düşünüyorum. Alınan sözler yazılı değildir ve bir bağlayıcılığı yoktur, sadece günü kurtarmak üzere verilen sözlerin siyasette tutarlı olması çok kolay olmamaktadır. Üstelik bu suni krizin farklı nedenleri de olabilir.

Örneğin Hüseyin Obama'nın dünya basınına güç gösterisi yapmasının uzak bir olasılık olmadığı söylenebilir. Henüz yeni seçilmiş çiçeği burnunda başkanın politik gücünün gösterilmesi amacıyla yapılan bir manevra olması uzak bir ihtimal değildir. Oysa bugünkü yorumlarda krizin arkasındaki kişinin İtalyan Başbakanı Berlusconu olduğu belirtiliyor ama başarı Obama'ya veriliyor. Sunday Times "Obama Türkleri ikna etmeyi başardı" diye yazıyor. Aynı şekilde Liberation gazetesi Türkiye'nin onayının Obama'nın verdiği garantilerle aşıldığını belirtiyor. Yine Spiegel "Obama, NATO hükümetlerini zirve utancından kurtardı" yorumuyla bu düşünceleri doğrular bir yorumda bulunuyor.

AB üyeliği için kapalı kapılar ardında alınabilecek bir destek ilkinden belki daha güçlü bir alternatiftir. Türkiye için AB'nin önemi ortadadır, Erdoğan Hükümeti de AB'ye giriş için bütün kapıları zorlamaktadır. AB'ye İslam dünyasından bir ortağın gelmesi birliğin geleceği açısından bir sınav niteliğindedir. Bu nedenle AB üyeliğinin zorlanması için her türlü fırsatın kullanılması gerekmektedir. Nitekim Wall Street Journal "Türk yetkililerine göre, Türkiye’nin yeni genel sekretere itirazları, Avrupa Birliği’ne katılma çabalarındaki bazı engellerin kaldırılması ile yatıştırıldı." ifadesine yer veriyor.

Türkiye NATO'da gereken aktif rolü üstlenmek amacıyla da böyle bir çıkış yapmış olabilir. Bu itirazın sonucunda alınan Genel Sekreter Yardımcılığı gibi üç önemli koltuğun Türklerden olması da sağlanmış gibi gözükmektedir. Bunun sağlanması durumunda önümüzdeki dönemde Türkiye'nin daha aktif rol alması mümkün olabilecektir.

Erdoğan'ın sert çıkışına karşılık Gül'ün daha yumuşak bir üslupla yaptığı diplomatik yaklaşımlar da hem kişilik farkından hem de farklı amaçlardan kaynaklanmış olabilir. Her ne kadar Erdoğan'a kızsak da onun bu çıkışlarından etkilenen birçok kişi olduğu gerçeğini de kabul etmemiz gerekiyor. Türkiye'de ve Müslüman dünyasında önemli bir saygınlık kazanan Erdoğan'ın bunu yaptırım olarak kullanması, yine ayrı bir politika olarak değerlendirilebilir.

Özetle, buz dağının üstüne bakıp altındakileri yorumlamak anlamsızdır. İlk açıklamalara göre verilen sözler yeterli değildir ve uzun vadede durumu değerlendirmek gerekir. Bunun için yorumlarda acele davranmamak, övgü ve yergi yaparken daha temkinli olmak en doğru yoldur.

*(http://www.milliyet.com.tr/Dunya/SonDakika.aspx?aType=SonDakika&ArticleID=1079605&Date=05.04.2009&b)

 
Toplam blog
: 64
: 968
Kayıt tarihi
: 28.10.07
 
 

Mülkiye İşletme mezunuyum ve aynı zamanda Sakarya Üniversitesi Maliye Bömlümünde doktora öğrencis..