Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ocak '09

 
Kategori
Fotoğraf
 

Natürmort fotoğraf

Natürmort Fransızca’da ‘ölüdoğa’ demek. Resimde bir türü imliyor. Aslında pek ölü değil. Tabaktaki meyveler biçiminde özetlenebilecek bir konu. Meyveler ise, tohum dolu oldukları için, ölüm değil, yaşam dolu ve sağdoğa sayılabilirler.


Fotoğraf resimden az tür geleneği devralmış. Manzara onlardan biri ama ölüdoğa değil.


Oysa, Sam Taylor-Wood adlı sanatçı bir çalışma yapmış. Bir tabak meyve var. Bu meyvelerin çürümesi, 2 hafta (= 14 gün) alırken, görüntüler 2-3 dakika gibi kısa bir süreye sığdırılmış. Çekim pek film sayılmaz, çünkü gözün algı eşiği olan onda birlik saniyelerden daha uzun atlamalar var. Toplam süre 140 saniye civarında. Yani, saniye için 5 kare fotoğraf dersek, 14 gün için 700 kare, 1 gün için 50 kare fotoğraf çekilmiş. Bu da kabaca yarım saatta bir kare demek.


1970’li yıllarda bir çiçeğin tomurcuklanması gibi günler sürebilen olaylar, yine fotoğrafların film yapılması ile gösterilirdi.


Ancak bu çalışma onlardan farklı. Bir ölüdoğanın ölmesini fotoğraflamış. Burada epeyi karşıtlık var: Aslında çürümeyi yaratan mikroorganizmalar canlı. Ölünün ölümü gibi ikili bir negatiflik var.


Burada da bitmiyor. Bitkisel bu çalışmanın bir de hayvansal çeşitlemesi var. Bir tavşan kesilip, karnı yarılıp ortalığa bırakılmış. Yine, kabaca aynı süreyi kapsayan uzunlukta bir çalışma. Böcekler, tavşanın etini kemiklerinden ve tüylerinden ayırıp yiyorlar.


Şimdi bu ikili, natürmort fotoğraf için, alternatif bir bakış açısı sunuyor bizlere. Üstelik anafikri çok basit, hani evde yapılabilen kimya deneyleri türünden bir şey. Bu fotoğrafları mutfağınızda da çekebilirsiniz.


Dolayısıyla çalışmalara bakınca görüyoruz ki, ölüdoğa fotoğrafta mümkün, hem de oldukça yaratıcı bir biçimde mümkün. Yoksa, tabaktaki şeftaliler fotoğrafı veya resmi kimseye bir şey ifade etmeyebilir.


Bunun başka bir alternatifi de, ölü bir insanı mezarda fotoğraflamak olabilirdi ama deontoloji (tıp ahlakı) buna pek izin vermezdi sanırım.


Onun yerine şöyle bir şey önerilebilir:


Çürüyen bitkinin veya hayvanın herhangi bir bölgesinin, mikroskopla fotoğrafı alınırdı ki mikroorganizmaların ölüyü yiyerek çoğalması da gösterilebilsin. Ayrıca, şeftalinin yer aldığı masanın yer aldığı evin yer aldığı coğrafi bölgenin, diyelim havadan eş(zam)anlı fotoğrafları eşlenik olarak konulabilirdi.


Buradaki anafikir de çok basit:


1980’lerde TRT televizyonunda gösterilen, BBC yapımı, tarih ve evrim dizileri aynı sonla bitiyordu: Dünya üzerinde insanların kalabalıkça bulunduğu bir yerin fotoğrafı giderek küçülüyordu (ama kesik kesik olarak), sonra ülke, sonra kıta, sonra Dünya gezegeni gösterilir ve anlaşılır oluyordu. Sonra da yıldızlar görüntüye giriyordu.


Demek ki neymiş?


En basit bakış açısında imkansız görünen bir şey bile, aynı bakış açısında yapılacak ufak bükülmelerle, yepyeni olanaklara kapı açan bir yola dönüştürülebilir. Sanatı bunun için eyliyoruz zaten: Kurtkapanına çevrilmiş yaşamlarımızın duvarlarını yaratı yoluyla aşmak için.

 
Toplam blog
: 2216
: 514
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Serbest yazarım. 1960 doğumluyum. BÜ İşletme mezunuyum. ..