Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Aralık '08

 
Kategori
Dostluk
 

Nazan ile Mehmet...

Nazan ile Mehmet...
 

‘’Yazmak yaşamaktır’’ diyor Ali Türkan. İsmini duymamış olabilirsiniz çok genç yaşta giden bir yazarımız. ‘’Yazmak yaşamaktır’’ diyen birisi yazmayı hayattan daha çok seviyor olabilir. Kelimeler yan yana dizilirken nefes aldığını hissetmek. Tuşlara vurdukça kelimelere hayat vermek, güzel olmalı.

Bugün ülke meselelerinden bahsetmeyeceğim. Durum gittikçe ümitsizleşiyor ve bizim ömrümüz bu düzeni değiştirmeye yetmeyecek. Bu işin başındakilerin de değiştirmeye niyetlerinin olduğunu zannetmiyorum. İsrail’in bebek, kadın, adam demeden yüzlerce insanı öldürmesinden de bahsetmeyeceğim. Trilyon dolarları Yahudi bankalarına koyan arap liderler düşünsün nelere yol açtıklarını. Ağaç kesenleri, hayvan öldüren belediyeleri de yazmayacağım. Sağır kulaklara neyi duyuracağız?

En iyisi dostluktan bahsetmek. Hani eski bayramlar gibi yok olup giden dostluklar. Aynı binada oturup insanların birbirini tanımadığı bir dünyada yaşıyoruz ne yazık ki! Eskiden tüm mahallenin hatta tüm kasabanın birbirini tanıdığını düşünürsek şehirli olmak büyük bir sosyal ayıp bence. Milyonlar içinde yalnız insanlar gittikçe çoğalıyor. ‘’Issız adam’’ filmi biraz da bu yüzden beğenildi herhalde.

Çocukken yazları memlekete giderdik. Dayılar, teyzeler, enişteler , onların çocukları herkes bir arada olurdu. Kalabalık İtalyan aile filmleri gibi, hoşuma giderdi bu kalabalık. Yenen yemekler hala aklımdadır. Bahçede top oynayışımız, meyve ağaçlarını sırayla elden geçirmek, iğde ağacına sevdalanmak çocuk düşlerimin arasında.

Yıllar geçtikce heybede biriken arkadaşlıkların artacağını düşünmüştüm, yanılmışım. Hesapsız, kitapsız dostluklar birikmiyor öyle kolay kolay. Hayat , bir zamanlar en yakın olduklarınızdan bile uzak ediyor sizi. Arada telefonlar , bazen bir iki satır belki.

Oysa püfür püfür esen bir akşamında ya da bir Ağustos sonrasında masadaki yenen yemeğe anlam veren dostlardır. Aklınızın albümünde hiç unutamadığınız resimlerde yıllar öncesinin arkadaşları vardır. Anlatmaktan sıkılmazsınız o günleri tekrar ve tekrar anlatırsınız. Gidilen sinemadaki filmi ya da bir tatil anısını hatırlamazsınız da kiminle gittiğiniz unutulmaz.

Eşimin arkadaşıydı Nazan. Mehmet de onun eşi. Onlar evlenmeden Ankara’daki evlerinde tanışmıştık. Eşimin kıymetlisiydi Nazan. Hikayelerini üçer, beşer kere dinlemek sıradan bir şeydi benim için. Bahar ‘’ bunu anlatmış mıydım ?’’ deyince benim cevabım ‘’evet ‘’ olurdu. Mehmet de kan kırmızı Fenerbahçeli. Eskişehir'in eski bıçkın delikanlılarından.

Tam da dediğim türden bir arkadaş, dost onlar. İçtiğiniz çaya, yediğiniz yemeğe, akşama, gündüze anlam yükleyen insanlar. Konuşacak sıcak bir konu her zaman bulabilen, bunalmayan bunaltmayan insanlar. Emekli olunca bir şehre yerleşmek için sebep arasınızda sevdiğiniz insanlar için bir şehri seçersiniz ya! Ya da çok bunalınca bir sohbet etmek için kilometrelerce gidersiniz , işte öyle .

Şimdi İzmir’de Nazan ile Mehmet. Bir gün İstanbul’dan emekli olmak gerekirse nereye gideriz ? diyoruz. Sanırım havası, suyu, insanı güzel bir yere. İzmir’e mesela. Yaşımda kırka merdiven dayamışken. Ve her yıl bir cenazeye katılmak gibi sarsıcı bir deneyime şahit olurken. Gencecik insanların öldüğü bu dünyada hayatın çok da uzun olmadığını hatta uzun hayatların bile kısa olduğunu biliyorken.

Sanırım Mevla’dan güzel ve sağlıklı günler dilemek için çok sebebimiz var. Arkadaşların kahkahaları ile geçen günlere. Nazan ve Mehmet’iniz çok olsun efendim!

 
Toplam blog
: 187
: 1260
Kayıt tarihi
: 02.10.06
 
 

İyiye ve güzele götürmeliyiz Dünyayı. Sürekli daha çok kazanmak, daha yukarıdan bakmaya çalışmak,..