Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Haziran '13

 
Kategori
Tarih
 

Nazi mitingleri ve uzaylı cinler!

Nazi mitingleri ve uzaylı cinler!
 

HİTLER'İN HİPNOTİK VE AYİNSEL MİTİNGLERİNDEN BİRİ


Demonolojik (cincilik), ufolojik ve okült öğelerle bağlantılı tüm tarihsel ve siyasal oluşumları bu yazıda değerlendirme olanağım yok. Ancak, siyasal yetkelerin tarihin başlangıcından beri, ruhsal güçlerle, falcılık, büyücülük, okültizm, spritizma, cincilik ve en son uzaylılarla  açık veya gizli bir şekilde ilgilendiği bilinir. Nazi olayı bunlardan en gözüpek ve en  ilgi çekici olanlarından biridir. 

XX.ci asrın önemli füze uzmanlarından Willy Ley, 1933de Almanya’dan kaçtığında, Nazilerin iktidara gelişinden önce, Berlin’de “Vril”   isminde gizli bir dernek kurulduğundan söz eder.   Vril, günlük yaşantımızda ancak çok az bir kısmını kullandığımız sınırsız enerjidir. Vril’e hakim olan dünyaya da hakim olacaktır.

Naziler tarafından  Burjuva-Mason-Marksist-Yahudi lobilerinin denetiminde olmakla suçlanan Avrupa hükümetlerine karşı mücadeleyi hedefleyen bir başka yapılanma olan “Thule örgütü” ise Vril derneğinden  doğacaktır.

Thule, Cermen efsanelerine göre, Atlantis gibi parlak bir uygarlığın gizemli merkezidir.  Fakat Thule’nin tüm sırları kaybolmamıştır. İnsan ile  “dış zekalar” denen “uzaylılar” arasında yer alan bir takım “üst bilgeler” dünya egemenliğini sağlayabilecek sırların hazinesini beklemektedirler. İmdi eskilerin “cin” diye tanımladıkları varlıkların Nazi  terminolojisinde “dış zekalar” veya “uzaylılar” olarak adlandırıldığını varsayabiliriz böylelikle. Tek fark isim değişikliği !

Bu öğretiye göre,  bu sınırsız enerjiyi kullanabilecek çelik iradeli insanlar büyük mitinglerde toplanıp enerji üretecek, bu sinerji ile “Führer” komutasında ordular kurulacak, bu ordular yeryüzünün ruhsal değişimini gerçekleştireceklerdir. Dış zekalar ve bilgeler ile iletişime geçilebilmesi ancak onların düzeyine ulaştığımız zaman gerçekleşecektir. Bu da ancak,  insandan daha üstün bir insanın, yani, üstün bir ırkın oluşturulmasıyla mümkün olacaktır.

Bu nedenle ırkın ve enerjinin korunması, geliştirilmesi, arındırılması gerekmektedir. Çingeneler, zenciler,  melezler, Yahudiler insan ırkını bozan etmenlerdir ve yok edilmeleri gerekir. Thule üyesi Dietrich Eckardt ile Alfred Rosenberg 1920 yılında tanıdıkları Hitler’i üç yıl boyunca işte bu sapkın öğretilerle eğitmişlerdir. Thule  örgütünün kuramcısı Hans Horbiger’e göre yakın bir gelecekte tüm bilimler yıkılacak ve büyücülük  tek dinamik değer olarak yeniden doğacaktı.

General Haushoffer, Hess ve Hitler  Thule üyesidirler. Hitler, Thule öğretilerinden esinlenerek oluşturduğu düşüncelerini Hess’e yazdırır. İşte ünlü  "Mein Kampf " propaganda kitabı bu okült kökenli görüşlerden doğacaktır. “Kavgam” hem bir otobiyografi, hem de partinin propaganda ve kutsal kitabı olmaya aday bir inanç bildirgesiydi. Tüm dünyaya meydan okuyan Hitler’e göre, demokrasi sadece bir araçtı ve demokratik bir sistemde, güç ve enerjinin vazgeçilmezleri olan ayrıcalıklar, özgürlükler, insan hakları, eşitlik gibi kavramlar işe yaramaz halk yığınları için gerekli değildi. Halk sadece hizmet ve itaat etmekle yükümlüydü.  

Bilindiği gibi Nazi Partisi’nin simgesi  “Gamalı Haç”tır. Nazilerin iktidara gelmesiyle  Gamalı Haç Almanların ulusal  bayrağına dönüşecektir. Özgün ismi “Svastika” olan gamalı haçı, General Haushoffer’in Tibet’ten getirdiği bilinir.  

1934 yılında, Hitler,  SS'leri  özerk konuma getirmekle bir partinin, bir ulusun, ve hatta bir ırkın, iktidara yürüyüşünden, çok daha büyük ve çok daha korkunç tutkulara yönelik bir yürüyüşü başlatmaktaydı. Himmler’in başkanı olduğu SS örgütü,  çoğu zaman sanıldığı gibi  sadist bir gizli polis örgütü değil, Thule ruhuna uygun olarak,  kendine özgü  hiyerarşisi olan adeta “satanist bir tarikat” idi. Her türlü insancıl duygulardan arındırılmış kurukafa simgeli SSler,  “Kalın Hava” ayinlerinde kendilerine verilen Vril enerjisiyle  Almanya ve dünyaya egemen olmayı hedefliyorlardı.

Okültizme göre,  ruhsal güçler ancak bir “büyücü” aracılığı ile çağırabilir ve büyücü de her zaman bir “medyum” a  gereksinim duyar. Eldeki veriler Hitler’in medyum, General Haushoffer’in de büyücü rolünü üstlendiklerini gösterir.  Hitler’in öfke dolu söylemlerini, nefretini, saldırganlığını, epileptik krizlerini, sayıklamalarını dış zekalar ile trans haline geçme, ya da,  “cine tutulma” olarak yorumlamak da mümkündür.  

Belki de, Hitlerin düzenlediği kitlesel mitingler bir tür tapınma ve kitlenin enerjisini depolama yöntemi, Auschwitz, Dachau gibi toplama kamplarında acımasızca öldürülen insanlar da,  göksel efendilere, veya uzaylı cinlere sunulan kurbanlardan başka bir şey değildiler.   Krematoryumların bacalarından yükselen dumanlar ise sanki bu karanlık güçlere yakılan simgesel bir tütsüydü.

İnsan ışığı sever. Ama, Nazi olayında olduğu gibi, bazan  aynı istekle karanlığı sevdiği, kendini karanlığa adadığı da olmuştur.  Bu karanlık sevgisi, tek tek insanları olduğu kadar,  belirli tarihsel koşulların çemberine sıkışan siyasal liderleri tüm dünyaya ve  akla meydan okuyan söylem ve eylemlere sürükleyebilir.

İnsanlığa büyük değerler kazandırmış Almanya gibi bir ulusun, nasıl olup da günün birinde toplumsal bir  hipnoz ile  karanlık güçlerin ardına takılarak Nazileri iktidara taşıması açıklaması gerçekten de zor bir olgudur.  Cermen efsaneleri, demonolojik, ufolojik, pagan ve okült öğelerden esinlenerek, koskoca bir ulusu bu şekilde güdüleyebilmek yetisi, gelecekte tüm dünya uluslarını  belli bir yola doğru güdülemeye bir ön prototip oluşturabilir.

Kuşkusuz burada yazdıklarım akademik ve bilimsel dayanaklardan az çok yoksun görülebilir. Okurlar beni bağışlasın, ancak, Nazi olayını salt tarih ve sosyoloji ile açıklamak da pek mümkün görülmüyor sanırım. 

Kaynakça: Muhtelif ansiklopediler, Gizli Örgütler (Atilla Tokatlı)

 
Toplam blog
: 129
: 1871
Kayıt tarihi
: 27.07.06
 
 

1968 yılından bu yana dinler tarihi, mitoloji, sosyoloji, antropoloji, dinbilim, teozofi, metafiz..