Süslü kelimeleri bir araya getirip ruhunu okşayan bir yazı yazabilirsiniz insanın, adına şiir diyebilirsiniz, insanların da hoşuna gidebilir yazdıklarınız, hatta bir okuyucu kitlesi oluşturabilirsiniz. Ama başka şeydir şair olmak, insan beyninin dehlizlerinde gezmeli sözcükleri şairin, açabilmeli kilitli kapıları, aşağıya doğru süzülmeli ordan kalbe doğru, bir köprü kurmalı akılla duyguların arasında, bir an olmalı her sözcük bir anlam.Ömer Hayyam'ı anlatırken karalamıştım bu satırları, şairlik sıfatını ziyadesiyle hakedenlerden biri de mutlak Nazım Hikmet tir.
Belki de Nazımı anmanın en güzel yolu O nu anlamaktan geçer. Sosyalizm savunucusu bir nasyonalist miydi yoksa büyük bir vatansever mi. Önce komünüst dedik hapse attık sürgünlere gönderdik. Şimdi büyük bir şair ve vatansever olarak anmaktayız. Su götürmez bir gerçektir şairliği, sosyalizme bağlılığı insan sevgisinden, vatan sevgisinden gelmektedir bana sorarsanız, eğer vatanınızın rahat ve huzurlu olmasını istiyorsanız inandığınız idoolojiyi bütün zorluklara rağmen uygulamaya çalışırsınız. "yaşamak bir ağaç gibi tek başına ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine" dizesiyle anlattığı özgürlüğü sosyalizmde bulmuştu Nazım ve bütün ömrünü sosyalizme adadı. İnsan sevgisiydi aslında Nazım'a şiirlerini yazdıran, insan sevgisi ayrım yapmadan, biz ise sonu "izm" le biten bir sözcük yüzünden onu dışladık, maalesef hala dışlamaya çalışanlar mevcut. Ama satırlarında vermiş en güzel cevabı "yani sen elmayi seviyorsun diye, elmanin da seni sevmesi sart mi? Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artik yahut hiç sevmeseydi Tahir ne kaybederdi Tahirliginden? " bu vatan onu sevmediyse de O vatanını sevmeye devam etti. Ve bu vatan Onu sevmediyse de Nazım hiçbirşey kaybetmedi Nazım'lığından...
Son olarak lise çağındaki birçok gencimizin Nazım 'ın hiçbir şiirini bilmiyor oluşu eğitim sistemimizin ne kadar yetersiz olduğunun bir kanıtı ve neden hep yerimizde saydığımız sorusunun cevabıdır.
YASAMAYA DAIR
Yasamak sakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yasayacaksin bir sincap gibi mesela, yani, yasamanin disinda ve ötesinde hiçbir sey beklemeden, yani bütün isin gücün yasamak olacak. Yasamayi ciddiye alacaksin, yani o derecede, öylesine ki, mesela, kollarin bagli arkadan, sirtin duvarda, yahut kocaman gözlüklerin, beyaz gömleginle bir laboratuvarda insanlar için ölebileceksin, hem de yüzünü bile görmedigin insanlar için, hem de hiç kimse seni buna zorlamamisken, hem de en güzel en gerçek seyin yasamak oldugunu bildigin halde. Yani, öylesine ciddiye alacaksin ki yasamayi, yetmisinde bile, mesela, zeytin dikeceksin, hem de öyle çocuklara falan kalir diye degil, ölmekten korktugun halde ölüme inanmadigin için, yasamak yani agir bastigindan.
TAHIRLE ZÜHRE MESELESI
Tahir olmak da ayip degil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayip degil, bütün is Tahirle Zühre olabilmekte yani yürekte.
Meselâ bir barikatta dövüserek meselâ kuzey kutbunu kesfe giderken meselâ denerken damarlarinda bir serumu ölmek ayip olur mu?
Tahir olmak da ayip degil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayip degil.
Seversin dünyayi doludizgin ama o bunun farkinda degildir ayrilmak istemezsin dünyadan ama o senden ayrilacak yani sen elmayi seviyorsun diye elmanin da seni sevmesi sart mi? Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artik yahut hiç sevmeseydi Tahir ne kaybederdi Tahirliginden?
Tahir olmak da ayip degil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayip degil.
|
|