Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Eylül '16

 
Kategori
Deneme
 

Nazım Hikmet’e mektup

Nazım Hikmet’e mektup
 

Çok sevgili, pek sevgili üstadım;
 
Doğrusunu söylemem gerekirse günün birinde size bir mektup yazacağım hiç aklıma gelmezdi. Lakin her şeyin müthiş bir sürat içinde değişim gördüğü bu evrende, bir zamanlar düşünmediğimiz tasarıların bugün aklımızın bir köşesine gelip sinmesini yalnızca bir bilinçaltı reaksiyonu olarak görebiliriz. Gerçi bunun bir önemi yok, mühim mesele, iki bin on altı senesinin şu saatlerinde size hayranlık bağları ile bağlı olan bir okurunuzun hislerini ve düşüncelerini bir yazıya dökmesidir.
 
Biliyorum, siz evrenin bir yaratıcı tarafından yaratıldığı çoğunluk düşüncesine bel bağlamayıp; öteki dünya inancının, tarihin binlerce yıllık mitos anlatımlarından çıktığına kanaat gerenlerdensiniz. Zihinsel tasavvurunuza göre; bu denli bir vaaz anlayışı, günümüz yoksul insanlarının öteki tarafta ödüllendireceği mukadderatına umut bağlayıp, yoksulluğu ve çaresizliği sineye çekmelerine zemin hazırlayan gelenekselci bir anlayıştır. Şayet düşüncelerinizin bilimsel yönü ağır basacak olursa, ruhun ölümsüzlüğü de ortadan kalkıyor ve sizin, size anlattığım bu dizeleri yine mitsel bir anlayış gereği okuyacağınız yönündeki beklentim zayıflamış oluyor.
 
Yalnızca bu defalık ben de sizin gibi düşünmüyorum. Çünkü ruhunuzun üzerimde dolaşmasını ve size olan derin hayranlığımın mütevazı sözcüklerimde yeşeren haykırışını duymanızı istiyorum.
 
Ortalama ömrünüzün en güzel yıllarını zulüm, sürgün, fişlenme ve davalar dörtgeninde geçirdiniz. En acı ve zor günlerin en güzel ve etkileyici şiirlerini yazdınız. Sözcükleriniz, size ülke içinde ve zamanla dışında imrenilecek bir tanınmışlık sağladığı gibi bitmek bilmez takipler ve ölümcül tehditler de getirdi. Hayatınızın bu güç dönemlerinde hiç karamsarlığa kapıldınız mı diye sormadan kedimi alamıyorum ve fakat sorumun absürt oluşu gerçeği hemen kendisini belli ettiriyor. Umuda, kavgaya ve herhal geleceğin en güzel günlerinin yarında saklı olduğuna inanan sizin gibi evrensel bir şaire böylesi bir soru sormak, sanırım lafazanlığı fazlasıyla size tebelleş etmeye benzer olacaktır. Bağışlayın beni…
Bir şiirinizde şöyle diyorsunuz;
 
‘‘umut umut umut... 
umut insanda.’’
 
Biliyor musunuz, günümüzde artık sizin kadar güzel şiirler yazan ve umut etme sanatını böylesine etkileyici kılan yazarlar ve şairler çok az. Günümüz dönemi zorba, acımasız ve adaletsiz. Şaşırmadınız elbette, çünkü biraz evvel tanımını yaptığım bu döneme yabancı değilsiniz. Zaman değişiyor belki, çok şeyler gördük ve yeni olan birçok keşfe tanık olduk. Artık akıllı telefonlarımız ve kullanışlı bilgisayarlarımız sayesinde bilgi ve haber daha hızlı ulaşıyor insanlara… Kısacası, insanlığın rahatını sağlayan şeyler hızla yaşam pratiğine dâhil ediliyor. Evet, gözlerimiz bu hızlı sürat ve değişim karşısında şaşıp kalıyor. Gelgelelim, yüzlerce yıl önce insana atfedilmiş sözler bugün de akıbetini koruyor. Bu mektubumda size en az sizin umut dolu sözcükleriniz gibi iyi şeyler anlatmak isterdim, ama maalesef günümüz yüzyılında bile insanlar güç, şöhret ve iktidar uğruna amansız bir canavarlıkla cinayetler işleyebiliyor, yaşamın tüm renklerini karatabiliyor ve dünyamızı yaşanmayacak raddede azılı bir cehenneme dönüştürebiliyor. Tıpkı sizin döneminizde olduğu gibi bugün de karanlığın bu iğreti suretlerine karşı direnen, haykıran ve kalemini onurluca kullanan insanlar var, iyi ki varlar. Ve onlar ki sizin uğradığınız akıbete uğrayarak, ömürlerinin en güzel ve verimli yıllarını dört duvar arasında tıpkı bir suçlu gibi geçirmeye mahkûm ediliyorlar. İstedikleri şey mi, çok ama çok basit. ‘Barış’
 
Ah üstadım;
 
‘Onlar ümidin düşmanıdır sevgilim’ diyordunuz sevgili Piraye’nize yazdığınız bir mektubunuzda ve ekliyordunuz. ‘ akar suyun/ meyve çağında ağacın/ serpilip gelişen hayatın düşmanı’ Öyle haklıydınız ki, şimdi bile bu sözleriniz geçerliliğini fazlasıyla koruyor. Bir kedinin başını hiç okşamamış gibi kötüler. Bir şiir yazmamış, bir kadının elini tutmamış, sevgili dolu bir sözcük fısıldamamış kadar kötüler. Ama gelin görün ki onlarla aynı atmosferde yaşıyoruz ve biz ne kadar barıştan, özgürlükten, adaletten bahsetsek, payımıza bir o kadar mahpusluk, hainlik ve kötülük düşüyor. Değişen hiç bir şey yok, umut etmek dışında. Evet, en güzellerimizi, en yiğitlerimizi ve en cesurlarımızı birer birer toprağa versek de coşku ile çağıldayan bir ırmak gibi umudumuz da kabına sığmazcasına çağıldıyor. Tıpkı sizin güzel ve onurlu yüreğiniz gibi biz de biliyor ve inanıyoruz ki, ‘ dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya / dolaşacaktır en şanlı 
elbisesiyle, işçi tulumuyla / bu güzelim memlekette hürriyet…’
Şiirleriniz ve yaşamınız, bize rehber olmaya, yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor…
23 Eylül 2016
İstanbul
 
Toplam blog
: 27
: 732
Kayıt tarihi
: 21.06.10
 
 

Edebiyat, edebiyat, edebiyat....  ..