Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ocak '07

 
Kategori
Edebiyat
 

Nazım Hikmet Ran 105 yaşında (I)

Nazım Hikmet Ran 105 yaşında (I)
 

SELAM OLSUN DÜNYA ŞAİRİMİZE;

O Mavi gözlü bir devdi

Minnacık bir kadın sevdi.

Mini minnacıktı kadın.

……………………..

bahçesinde ebruli

hanımeli

açan eve.

15 Ocak 1902 de Selanik’te doğan Nazım Hikmet bugün 105 yaşında. Siyasi yönü ayrı bir tartışma konusu olabilir. Ancak, öncelikle insan ve büyük bir şairdi.Hem de, bizden önce tüm dünyanın bağrına bastığı bir şair. Ülkemizi tasvir ederken;

"Dört nala gelip uzak Asya’dan

Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan

Bu memleket bizim…"

Şiirini, daha sonraları siyasi olarak düşman görenlerin kongrelerinde, parti genel başkanlarının dilinden dinleyecektik. Bu, bir olgunluk ve sanatı siyasileştirmemekti.Güzel davranıştı. Sağken, olanca eziyeti yaptığımız bu güzel insanın şimdi oyunlarını seyredecektik. Moskova’daki mezarını her görüşten Türkiyeli ziyaret edip yad edecek; ama ülkesine birkaç kilo kemiğinin getirilmesi gündeme gelince de feveran edecektik.

Ne yapmıştı Nazım?

13.02.1955'de Macar dostu Somlyo György’le, "Szabad Nep" gazetesinde yaptığı röportajın bir yerinde:

"…ama bilirim, gün olacak bilirim, senden bize, bizden sana misafir gidilip gelinecek, bir bahçeden bir bahçeye geçer gibi…" diyecektir.

1990-93 yıllarında bulunduğum Budapeşte’deki hastane odasının panosuna şunu yazmıştım:

"Elni, mint a fa egyedül es szabad

es, mint a erdö testveriesen:

ez a vagyodas mienk."


"Yaşamak, bir ağaç gibi tek ve hür

ve bir orman gibi kardeşçesine:

bu hasret bizim."

Bu dizeleri okuyan mesai arkadaşlarım, çok beğenmişler ve bunun bir Türk şairine ait olduğunu öğrenince de kim olduğunu merak edip ilgilenmişlerdi. Haklı olarak çok sevinmiştim. Yine 1977 yılında İngiltere’de dil kursunda tanıştığım iki Yunanlı öğrencinin Nazım Hikmet’ten bahsetmeleri beni nasıl gururlandırmış ve de hüzünlendirmişti.

Nazım; bir sevda, bir aşktır insanda. Onu tanıdıkça içine çeken bir karasevda.

İki yıldır; onunla yüz yüze görüşmüş-konuşmuş-yaşamış insanlarla tanıştım ve görüştüm. Bunların hepsi, tatlı bir tesadüf ve mutluluk anlarıydı benim için. İlkin Sayın Orhan Karaveli’yle tanıştık. 1960’da Moskova’da 15 gün geceli-gündüzlü Nazım’la olan anılarını dinledim ve "Tanıdığım Nazım Hikmet"i okudum. Sonra sayın Hıfzı Topuz’la tanıştım.Onun aktardığı bir olaydan çok etkilendim. "Ressam Avni Arbaş, karısı Henriette ile Güney

Fransa’da Golf Juan’da denize girerken Picasso ile karşılaşıyorlar. Avni Arbaş karısını Picasso ile tanıştırıyor.

Henriette:

"Hayatımda iki kişi ile tanışmak isterdim" diyor; "Picasso ve Charlie Chaplin"

Picasso:

"Ya Nazım Hikmet?" diyor.

Bunu, Paris’te bir karşılaşmalarında Nazım’ a anlatıyorlar. Nazım inanmıyor:

"Yok canım, Picasso beni nereden tanıyacak" diyor.

Bir keresinde Avni Arbaş’ ın sergisini gezerken; at resimleri çok hoşuna gidiyor, dakikalarca seyrediyor. Moskova’ya gittikten sonra "Avni’ nin Atları" başlıklı şiirini yolluyor Arbaş’ a:

Bu atlar Avni’ nin atları

Kuvayi Milliye atları

Kara yamçı altında ak sağrı dolgun

Titrer burun kanatları

………………………

………………………

Bana Avni’ nin atlarına

Binmek nasip olmasa gerek

Ama Memet binecek

Gelecek düşmanla topuz topuza!

Gülüm Kuvayi Milliye atları

Gözüm Kuvayi Milliye atları

Memleketi satanları bağlasınlar kuyruğunuza.


Anlatımımı ikinci yazımla sürdüreceğim.

Saygılarımla.

 
Kayıt tarihi
: 12.07.06
 
 

02 Ağustos 1956'da Uşşak'da doğdum. Salihli Namık Kemal İlkokulu’nu, Uşşak Halit Ziya Uşaklıgil Orta..