Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ocak '08

 
Kategori
Edebiyat
 

Nazım Hikmet Ran

Nazım Hikmet Ran
 

Bir bakış, bir koku, gün batımının gökyüzündeki fırça vuruşları... Her şey aslında şiir yazmaya sebeptir. Herkes şiir yazabilir. Herkes şiir yazmıştır da öyle ya da böyle. Belki hiç kağıda düşülmemiş kelimeleri, mısraları vardır herkesin. Şiir yazmak ayrıdır, şair olmak bambaşka... Herkes şiir yazabilir ama herkes şair olamaz ve şair olabilmek sadece Tanrı'nın çok özel kullarına bahşedilmiştir. İşte bu özel kullardan biri de Nazım Hikmet'tir. Hangi ideolojide olursanız olun, hangi felsefeyi kendinize dünya görüşü yapmış olursanız olun Nazım Hikmet'in şairliğini inkar etmek sizi arafta asılı kılar sonsuza kadar. Ben sanatta görüş bilmem. İdeolejiler beni bağlamaz. İyiye hakkını vermek, kabullenmek ve övgüsünü yerinde yapmak sanatın en önemli özelliği ve sanatın objektifliği, evrenselliğini de beraberinde getirir. Bir blogda okuduğum çok şahane yazı ' bu topraklardan Nazım geçti' başlığına sahipti. Edebiyatımız Nazım gibi bir şair yetiştirdi. Geçin sürgünlerini, hapislerini, yargınlanmalarını, savunduğu ideolojileri, ülkeden kaçışlarını sadece zihninizi karıştırın bir mısra bulun ondan. Bilmiyorum demeyin mutlaka ama mutlaka biliyorsunuzdur. En basiti hani şu şarkısını da bir sanatçıdan dinlediğimiz

'seviyorum seni,
ekmeği tuza banar gibi...'

mısraları hiç mi dökülmedi dilinizden. Çok sevdiğim bir arkadaşımın sık sık dudaklarından şu iki mısra dökülür

' O mavi gözlü bir devdi,
Minnacık bir kadını sevdi...'

Hiç bir zaman aşktan vazgeçmeyen Nazım,

Piraye, Münnevver, Vera...

Nazım Hikmet Ran,

Bu toprakların yetiştirdiği en büyük şairlerden biri, belki de en büyük şairi kanımca. Dediğim gibi siyaseti, tarihi karıştırmam o kadar da değilim. Nazım'ın bu konuları hakkında burada yazı yazacak kadar olmadım daha... Adı nerede gözüme çarpsa, hangi yazıda karşıma çıksa, kim şiirini okusa dururum, zamanımı yavaşlatırım. Genç yaşında denediği şekil ve içerik bakımdan da yeni olan şiirlerinin konuşur gibi yazılışı, merdivenli dizilişi, anlatılanlarının saflığı karşında hayranlığımı gizlemem. Benim için Boğaz Köprüsü'nden geçerken güneşi batışı bana Nazım'ın mısralarını hatırlatır size ne hatırlatır Nazım'ı bilmem ama edebiyatı bu toprakların her yerine sinmiştir. Bu gün istediğimiz gibi adını haykırabilir, resmini odamıza asabilir, kitapları raflarda durabilir merak etmeyin kimse sizi bunun için yargılamaz, kara listeye alıp izlemez. Sonuçta geçmiş devirler bu acıları yaşadı. Yakın tarihimizin gerçekleri bunlar. Edebiyata ve sanata uygulanan sansürlerimiz vardı. Bu gün her genç ne kadar kıymetliyse bu toprak için, o günlerde gençliklerine bakmadan yargıladığımız ve astığımız vatan evlatlarımız oldu. Konu kayıyor yazdıkça en iyisi şunu söylemek; sanatta iyi yapılmış esere iyi diyebilmek bir erdemdir. Biz bunu çok sonraları çok badireler atlatarak öğrenmiş bir toplum olsak da hala aşılamamış durumlarımız olsa da dediğim gibi sizi kimse Nazım'ın mısralarından artık alıkoyamaz. Yaşasalardı ve dönemi görselerdi üzütü duyarlardı (bu konu burada yer almaz başka bir yazı konusu olur) sanat adına, edebiyat adına, yaşanılan dönemin fikir ve düşünceleri adına, bayağılaşan ideolojiler adına, şiirler adına, fikirler adına ama seviçleri daha ağır basardı gençler istediklerini savunabilirler diye. Tabii ortada savunacak genç ne kadar var tartışılır. Af diliyorum biraz karman çorman oldu yazım. Dağıldı zihnim, kısa kısa atladım bişeyleri, kopukluklarımda var ama Nazım diyince neyi yazsam diye düşünürken oldu. Kafam o kadar dağıldı ki yazarken çok şey geldi dilimin ucuna. Oysa dediğim gibi gün batımının turuncu rengine bakarken ne de güzel cümlelerimi tasarlamıştım. Sadece edebiyattan bahsedecektim bir iki söz söyleyecektim.

'Ne güzel şey hatırlamak sen:
ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken...'

tüm Nazım severlere, şiir ve edebiyat severlere...

 
Toplam blog
: 45
: 1108
Kayıt tarihi
: 07.01.08
 
 

1986 doğumlu.  ..