Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ocak '07

 
Kategori
Edebiyat
 

Nazım’ı gördüm

Nazım’ı gördüm
 

24 Eylül 1945

En güzel deniz :
henüz gidilmemiş olanıdır.
En güzel çocuk :
henüz büyümedi.
En güzel günlerimiz :
henüz yaşamadıklarımız.
Ve sana söylemek istediğim en güzel söz :
henüz söylememiş olduğum sözdür...

Ben en çok Nazım Hikmet’in PİRAYE için yazmış olduğu: SAAT 21–22 ŞİİRLERİ’nden en çok bu şiirini severim. Küçük dev adam ne güzel de yazmış.

Ben Nazım Hikmet’i gördüm. Cerrahpaşa Hastanesinde babamla yan yana odalarda yatıyorlardı.

O zamanlar henüz 3 yaşımı bile doldurmamıştım. Babam hastanede yatarken beni yanına istemiş. Rasim ağabeyimle Çatalzeytin’den Etrüsk vapuruna binmişiz, İstanbul’un yolunu tutmuşuz. Tam iki gün iki gece sürmüş yolculuk. Üç yaşını bitirmemiş bir çocuğa ağabeyim nasıl bakmış hala anlayamıyorum. Çocuk beynimde güvertede yatan bir sürü kalabalık kalmış. Bir de Tophane’de vapurdan inişimiz gözümüzün önünden gitmiyor. Merdivenlerden Tophane Rıhtımı’na indik. Güneşten gözlerim kamaştı, üzerimde kısacık pembe karpuz kollu bir elbise vardı. Çocuk aklımla çok iyi hatırlıyorum, en küçük ayrıntıyı bile. Tophane Rıhtım’ının beton zemini beni çok şaşırtmıştı. Yeşilin olmadığı bir yeri ilk kez görüyordum. Betondan yansıyan güneş ışıkları yüzümü yakıyordu. Ağabeyimin kucağında Galata Köprüsünü geçtik. Kalabalık ve insanların bir o tarafa bir o tarafa koşuşturmasını ilgiyle izliyordum. Köprünün iki tarafında yerlere oturmuş dilencileri de ilk kez görüyordum. Bir de Eminönü’nde Yeni Cami önünde çok uzun boylu bir adam görmüştüm onu anımsıyorum.

Sonra kendimi Cerrahpaşa hastanesinde babamın yattığı odada buluyorum. Oraya nasıl gittiğimizi bir türlü anımsayamıyorum. Tek penceresi olan loş bir odada yatıyor babam, sanırım ciğerlerinden rahatsızlığı varmış. Annem yanında refakatçi olarak kalıyor. Ağabeyim beni anneme emanet ediyor. O vapurla tekrar Çatalzeytin’e dönüyor. Hastanenin loş koridorları ve Doktor Lamia hanımın sesi, bir de babamın yanındaki odada yatan benim de zaman zaman ziyaretine gittiğim Nazım Hikmet belleğimde kalan. Bembeyaz yatağın içinde solgun yüzüyle yatan yatıyordu. Beni görünce haykıran ve beni çok seven Doktor Lamia Hanım’ın peşinde odaları dolaşırdım.

Annemle babam konuşurlarken ben çabucak kaybolurmuşum. Annem beni ya doktorlar odasında ya da Nazım Hikmet’in odasında bulurlarmış. Nuran ablam takılır bazen bana “Fikirlerini neren aldığın belli.” Diye. Keşke diyorum bir resim çektirselermiş o günlerde Nazım Hikmet’le.

Annem daha sonraları anlatırdı, “Nazım Hikmet’in ziyaretçileri hep ülkenin ileri gelen insanlarıydı. Neden yargılandığına ve hapiste olduğuna şaşardım hep. Aslında insanların fikirlerinden dolayı hapislerde yatmasına yargılanmasına hiç aklım ermiyordu.” Derdi. Hatta daha sonraları annem Mahir Çayan, Deniz Gezmiş ve arkadaşları için de çok üzülmüştü. “Bu çocuklar gelselerdi, ben ömrüm olduğunca onları saklardım.” Derdi.

İşgal altındaki İstanbul’da yaşamış, cumhuriyetin kurulduğunu görmüş, Halide Edip Adıvar’ın Sultanahmet mitingine gitmiş, Halide Edip Adıvar’ın arkadaşı Nakiye Hanım’ın öğrencisi olmuş, canlı bir tarihti annem. Onun işgal altındaki İstanbul anılarını çok dinlerdik.Şimdi çok üzülüyorum daha fazlasını neden yapmamışız diye…

Bu gün Nazım Hikmet’in doğumunun 105. yıldönümü. Ben onu 55 yıl önce görmüştüm. Hala belleğimde ki görüntüleri taptaze. Bir hastane odası beyaz çarşaflar içinde yatan solgun adam. Ben o zaman çocuktum ve bu kadar anımsıyorum.

Etrüsk vapuru’nun bir resmini wow TURKEY.com adresinde buldum. Ben vapurun siyaha boyandığını anımsıyorum, Kadeş ve Tırhan’la birlikte. Ben vapurları da özledim. denizlerimizde düdük öttüren. Kaptan köşklerinde beyaz elbiseli kaptanları olan ve denizde yüzerken bize el sallayan. Vapur daha durmadan vapura çıkıp satış yapan İnebolu'lu satıcıları da. Yüksel kaptanları da...

 
Toplam blog
: 222
: 1359
Kayıt tarihi
: 22.07.06
 
 

Matematik öğretmeniyim. Liselerde okutulan MEB Talim Terbiye Kurulundan onaylı matematik ders kit..