Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Eylül '07

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Nazım ve Eylül Şiirleri

Nazım ve Eylül Şiirleri
 

Alıntıdır


Hazan mevsimi, sonbahar derken eylülün üçte ikisi geçti gitti bile. Sonyazdan kalan günlerde eylülün hissettirdikleri yazılarımıza da yansıyor. Nisanla yenilenen coşkuyla çağlayan duygular, eylülle birlikte durağanlaşıyor, dinginleşiyor ve nedensiz bir hüzne götürüyor insanı.

Belki soğuk kış günlerine hazırlık, belki de değil!...

Bedenimize yansıyan bu etkilerin sanata ve şiire nasıl yansıdığını merak ettim. Örneğin bahar şiirleri neler yaşatıyor, hazan şiirleri neler anlatıyor bize?

Türk şiiri denilince aklıma ilk gelen büyük usta Nazım'dır ...

Memleketimden İnsan Manzaraları isimli kitabına bakarken ilk sayfasındaki şiiri gözüme ilişti. Piraye'nin betimlemesi sanki, kitabı da ona adamış zaten:

Hatice, Piraye, Pirayende.
Doğum yeri neresi,
kaç yaşında
sormadım, düşünmedim,
bilmiyorum.
Dünyanın en iyi kadını,
dünyanın en güzel kadını.
Benim karım.
Bu bahiste
realite umrumda değil...
939'da İstanbul'da tevkifhanede başlanıp.....
..............biten bu kitap
ona ithaf edilmiştir.



Piraye, Nazım'ın onüç yıl evli kaldığı ikinci eşi. Bu diğer kadınlarına ve evliliklerine göre en uzunu, fakat Nazım bu süre içinde Bursa Hapishanesi'nde tutuklu imiş. Dışarıda olsa kesin başka türlü olurdu. Genç ve güzel kızıl saçlı Piraye henüz eşinden yeni boşanmış iken tanışmış Nazım ile. İlk eşi ile erken yaşta evlenmiş ve iki çocuğu olmuş. Sonra eşi, çocukları ile onu bırakıp Paris'e gitmiş, bir daha da dönmemiş. Piraye'nin babası da Nazım hayranı imiş. Nazım hapiste iken ona karşı duygularını yazdığı şiir ve mektupları ile dile getirmiş. Bu 1939 ve 1951 yılları arasında gönderilen mektupları Piraye ölene dek tahta bir bavulda saklamış. Nazım hapisten çıktığında çoktan Münevver Hanım'a gönül vermiş bile. Piraye şairi çok sevmesine rağmen fedakarlık ederek aradan çekilmiş.

Ahh Nazım Usta ahhh, neler çektirmişsin bu kadınlara!..

İnsan kızamıyor ki O'na, öyle olmasaydı bu güzel şiirler nasıl yazılacaktı?

Şiirler tam bu günlerde yazılmış, yani eylülün son çeyreğinde, işte eylülün Nazım'a hissettirdikleri:

PİRAYE İÇİN YAZILMIŞ SAAT 21-22 ŞİİRLERİ

22 Eylül 1945


Kitap okurum:
içinde sen varsın,
şarkı dinlerim:
içinde sen.
Oturdum ekmeğimi yerim:
karşımda sen oturursun,
çalışırım:
karşımda sen.
Sen ki, her yerde "hâzırı nâzır"ımsın,
konuşamayız seninle,
duyamayız sesini birbirimizin:
sen benim sekiz yıldır dul karımsın...



23 Eylül 1945

Belki dizinde bir kedi yavrusu var,
okşuyor.O şimdi ne yapıyor
şu anda, şimdi, şimdi?
Evde mi, sokakta mı,
çalışıyor mu, uzanmış mı, ayakta mı?
Kolunu kaldırmış olabilir,
- hey gülüm,
beyaz, kalın bileğini nasıl da çırçıplak eder bu hareketi...

O şimdi ne yapıyor,
şu anda, şimdi, şimdi?
Belki de yürüyordur, adımını atmak üzredir,
- her kara günümde onu bana tıpış tıpış getiren
sevgili, canımın içi ayaklar!..
Ve ne düşünüyor
beni mi?
Yoksa
ne bileyim
fasulyanın neden bir türlü pişmediğini mi?
Yahut, insanların çoğunun
neden böyle bedbaht olduğunu mu?

O şimdi ne düşünüyor,
şu anda, şimdi, şimdi?..



24 Eylül 1945

En güzel deniz:
henüz gidilmemiş olandır.
En güzel çocuk:
henüz büyümedi.
En güzel günlerimiz:
henüz yaşamadıklarımız.
Ve sana söylemek istediğim en güzel söz:
henüz söylememiş olduğum sözdür...



30 Eylül 1945

Seni düşünmek güzel şey
ümitli şey
dünyanın en güzel sesinden en güzel
şarkıyı dinlemek gibi bir şey.
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
ben artık şarkı dinlemek değil
şarkı söylemek istiyorum...

 
Toplam blog
: 480
: 2046
Kayıt tarihi
: 27.03.07
 
 

Üstkimliği ile insan, altkimliği yeterince kalabalık birisi; Eş, anne, öğretmen emeklisi. Doğa, H..